Salı, 10 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS–BA–2025–MB–TR–33 H. 5 Rabi-ul Evve 1447
M. Perşembe, 28 Ağustos 2025

El Ariş Limanı Mahallesi Yeni Bir Varrak Mı? Halkının Yerinden Edilmesi, Zoraki Bir Yatırım mı, Yoksa Zorla Yerinden Etme Suçu mu?

El-Ariş kenti, Mısır halkının çektiği sıkıntıların yeni bir evresine tanıklık ediyor. Sahnede yine, insanı kendi yatırım planları ve kâr hırsı önünde bir engel olarak gören bir yönetim anlayışı var. Yıllarca süren bir sessizliğin ve Liman Mahallesi halkına dokunulmayacağına dair verilen yalan vaatlerin ardından halk, bir sabah rejimin buldozerlerinin evleri yıktığını ve sakinleri köklerinden söküp attığını görünce dehşete düştü. Bu vahşi saldırı sırasında evlerin mahremiyetine, insan onuruna ve Allah’ın Subhânehu ve Teâlâ’nın insanlara kendi toprakları ve mülkleri üzerinde meşru kıldığı haklara zerre kadar saygı gösterilmedi

Yönetim, Temmuz 2025’te El Ariş Limanı genişleme projesinin 4. ve 5. etaplarını hayata geçirmeye başladı. Bu kapsamda, rejimin ilan ettiği “kamu yararı” alanı içinde yer alan binden fazla konut ve ticari yapıdan, ilk etapta yaklaşık 180 konutun hedef alındığı bildirildi. Yıkım operasyonları sürerken zorla yerinden edilmeye karşı sloganlar atan bölge halkının geniş çaplı protestolar düzenledi. Polis, eylemlere gözaltılar ve psikolojik baskıyla karşılık verdi. Ne acıdır ki bu, artık ezberlediğimiz bir senaryo. Rejim ne zaman bir toprağı, halkına zerre faydası dokunmayacak bir avuç yatırımcı veya bir beton projesi için gözüne kestirse, aynı tanıdık film yeniden başlıyor.

Valilik, tahliye edilen halka başka bölgelerde küçük arsalar ya da daireler gibi sözde alternatifler ve tazminat paketleri sunduğunu duyurdu. Ancak mahalle sakinleri, sunulan tazminatın, stratejik ve seçkin bir konumda bulunan arazilerinin gerçek değerini karşılamadığını, bu durumun liman ve çevresindeki büyük çaplı gelecekteki yatırımlara kapı araladığını, bu yatırımların kârının rejime bağlı küçük bir azınlığa gideceğini, yerli halkın ise mağdur edileceğini belirtiyor.

El Ariş Limanı’nın, Süveyş Kanalı Ekonomik Bölgesi’ne dahil edildiğinden bu yana rejimin ilgi odağı haline geldiği, iştahını kabarttığı, limanı genişletip ülkenin ham maddelerinin ve diğer ürünlerin ihracat kapısı hâline getirmek için milyarlarca cüneyhlik rant projesinden bahsedildiği biliniyor. Aslında bu hikâye bize hiç de yabancı değil. El Ariş’te yaşananlar, doğası gereği, birkaç yıl önce Kahire’nin kalbindeki Maspero Üçgeni’nde sahnelenen oyunun acı bir tekrarından başka bir şey değil. Bu proje, Kahire’nin kalbindeki Maspero Üçgeni’nde yoksul halkı yurtlarından sürdükten sonra bölgeyi büyük emlak baronları için iştah kabartan bir rant alanına dönüştürme alçaklığının aynısıdır. Bu alçaklık, aynı zamanda Varrak Adası’nda yaşanan facianın da bir kopyasıdır. Ada sakinleri de, adayı BAE ve diğer yabancı sermayedarlara peşkeş çekmek için uydurulan sahte kalkınma yalanıyla, yıllardır bitmeyen tehditler ve zorla sürgün girişimleriyle karşı karşıyalar.

Bütün bu alçaklıkların ortak ve değişmez noktası şudur: Devletin yatırım kokusu aldığı her toprak önce haritalarda sararıyor, sonra kapılara mühür düşüyor. Geriye, zorla tahliyenin aynı hikâyesine sürüklenen insanlar kalıyor. Devlet artık kendini halkın işlerinin güdücüsü ve çıkarlarının bir emanetçisi olarak görmemektedir; devlet, artık elindeki toprağı parsel parsel pazarlayan bir emlakçıya dönüşmüştür. Bu toprağın kadim sahipleri olan insanlara, sanki onlar piyasanın acımasız planları ve bir avuç kapitalistin bitmek bilmeyen hevesleri uğruna kurtulunması gereken bir nüfus fazlasıymış gibi bakmaktadır.

Yaşanmakta olanlar, insanların haklarına yönelik alçakça bir saldırı ve İslam’ın ahkâmına (hükümlerine) apaçık bir muhalefettir. Zira Allah Subhânehu ve Teala mülkiyeti üç kısma ayırmıştır: Bireysel mülkiyet, kamu mülkiyeti ve devlet mülkiyeti. Bu mülkiyetin her birinin kendine özel hükümleri ve sınırları vardır, asla çiğnenemezler. İnsanların üzerinde yaşadığı ve atadan dededen miras aldığı topraklar, bireysel mülkiyetlerdir. Devletin bu topraklara şer’î bir hak olmaksızın el koyması caiz değildir. Örneğin arazi işletilmezse veya başkalarına zarar verecek şekilde kullanılırsa o zaman devlet el koyabilir. “Geliştirme” veya “kamu yararı” bahanesiyle insanların arazilerine zorla el koyup sonra yatırımcılara ve tüccarlara peşkeş çekilmesi, insanların mallarını batıl yolla yemek demektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ إِلَّا أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret hâli müstesna, mallarınızı batıl (haksız ve haram yollar) ile yemeyin.” [Nisa 29] Dahası insanları zorla yuvalarından söküp atmak, evlerini başlarına yıkmak, dinin en katı şekilde yasakladığı o karanlık kapıdan, yani zulüm kapısından içeri girmek demektir. Ama en büyük, en affedilmez zulüm, çoban olması gerekirken kendi sürüsüne saldıran kurdun, yani halkını koruması gerekirken onlara zulmeden yöneticinin zulmü değil midir?

Ayrıca, rejimin arkasına sığındığı “kamu yararı” bahanesinin, bu denli geniş ve lastikli anlamıyla Şeriat’ta hiçbir aslı yoktur. Aksine bu, Kapitalist nizamlardan sızmış yabancı bir mefhumdur. İslam’da ise, amellerin ölçüsü soyut bir maslahat veya yatırım değil, yalnızca Allah’ın Şeriatı’dır. Bir liman inşası ya da bir projenin genişletilmesi Müslümanlar için faydalı olsa dahi bu, insanlara zulmü ve mülkiyetlerine haksız yere el konulmasını asla meşrulaştırmaz.

İslam’da bir arazi, nehirler, madenler ve büyük tesisler gibi kamu mülkiyeti ise, o tüm tebaanın (halkın) malıdır. Devlet sadece onu yönetmek ve faydasını herkese eşit olarak dağıtmakla yükümlüdür. Devletin, insanları yurtlarından edip topraklarını şirketlere peşkeş çeken bir alete dönüştürülmesine gelince; işte bu batıldır! Bu batılı yapmak da, kabul etmek de, ona sessiz kalmak da caiz değildir!

El Ariş, Varrak ve Maspero’da yaşananlar; Mısır’ı uluslararası sömürgeci yatırım projelerine bağlamayı ve hem toprağı hem de insanları birer alet haline getirip yerli ve yabancı kapitalistlerin alçakça planlarının hizmetine sunmayı hedefleyen zalim rejimin uzun ihanet zincirinin sadece bir halkasıdır. Ve işte bu yüzden, ne zaman bir toprağın altında ekonomik bir değer parıldasa, o tanıdık ve acımasız oyun yeniden sahneleniyor: Önce yuvalar sökülüp atılıyor, insanlar evsizleştiriliyor, karanlık odalarda imzalar atılıyor ve işlenen cinayeti unutturmak için, adına “tazminat” dedikleri üç kuruşluk bir rüşvet sunuluyor.

Bu meselenin çözümü, ancak ve ancak bu alçakça politikaların kökünden reddedilmesiyle, onları uygulayan ve halkı boyun eğmeye zorlayan bu zalim rejimin söküp atılmasıyla ve yerine Allah’ın indirdikleriyle hükmeden Hilafet Devleti’nin kurulmasıyla mümkündür! Hilafet, halkın mülkiyetini koruyacak, zulmü engelleyecek ve kamu hizmetlerini şirketlerin değil, ümmetin maslahatı (yararı) için yönetecektir.

Bugün El Ariş halkımızın başına gelenler, tüm Mısır halkının kulaklarında çınlaması gereken bir tehlike çanı olmalıdır! Bu tehcirin (zorla sürgünün) sadece belirli bir bölgeyle sınırlı kalacağını zannedenler büyük bir yanılgı içindedir. Rejimin gözünde kârlı bir anlaşmaya denk gelen her karış toprak tehdit altındadır ve sözde “kalkınma” vaat edilen bir sahilde, bir adada veya bir şehrin kalbinde yaşayan her aile, evinden sürülme tehdidi altındadır! Nasıl ki dün Maspero halkı evlerinden sökülüp atıldıysa...Nasıl ki yıllardır Varrak halkının boğazı sıkılıyorsa... İşte bugün de El Ariş halkı, aynı acı kaderle yüzleşiyor.

Ey Mısır Kinane halkı! Unutmayın ki, rejimin Varrak Adası’nda durmayan zulüm eli, El Ariş mahallesiyle de yetinmeyecektir! Aksine, içinde zerre kadar bir ayrıcalık ve yatırım potansiyeli gördüğü her karış toprağa uzanacaktır. Ve o toprakları zorla, baskıyla, zorbalıkla gasp edecektir! Rejime karşı durmak, Varrak halkına saldırmasını ve arazilerine el koymasını engellemek şeri bir görevdir. Eğer bugün onları yüz üstü bırakırsanız, rejim teker teker arazilerinize çökecektir. Sonra da “Ben aslında aslan beyaz öküzü yediği gün yenilmiştim.” diyeceksiniz. Varrak halkını rejim karşısında yalnız bıraktığımız gün saldırıya uğradık. Gelin, haklarınızı ve servetinizi peşkeş çeken, arazileriniz ve geçiminiz konusunda sizinle mücadele eden, dininize savaş ilan eden bir rejime karşı tek bir duruş ilan edelim.

Ey Kinane ordusundaki samimi insanlar! İbn Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- Şam’da zindandayken, cellat yanına geldi ve ona dedi ki: “Beni bağışla şeyhimiz, ben bir memurum. Bunun üzerine İbn Teymiyye şöyle dedi: Vallahi sen olmasaydın, onlar zulmedemezlerdi!” Vallahi siz olmasaydınız rejim Mısır ve halkına zulmedemezdi, onlara ceberutluk yapamazdı. Şimdi yaptığı gibi onları köleleştiremezdi. Allah’a andolsun ki Kıyamet Günü sorumlu olacaksınız. O gün Mevla Azze ve Celle size şöyle seslenecek:

وَقِفُوهُمْ إِنَّهُمْ مَسْئُولُونَ * مَا لَكُمْ لا تَنَاصَرُونَ“Durdurun, tutuklayın onları! Çünkü onlar yaptılarından hesaba çekilecekler. Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?” [Saffat 24-25] Ne rejim, ne malı, ne makamı, ne de sağladığı, dininizi, şerefinizi ve saygınızı satın aldığı ayrıcalıklar size fayda sağlamaz. Allah ile karşılaşacağınız güne hazırlanın. İnsanlar boynunuza sarılıp, “Ya Rabbi, bizi yüzüstü bıraktılar, bizi düşmanımıza ve senin düşmanına terk ettiler” diyeceklerdir. Şeri göreviniz, insanları bu rejimin zulmünden korumak ve onlara zulmetmesini önlemektir. İnsanların güdümünü garanti eden, hak ve haysiyetlerini koruyan öncelikli göreviniz, tüm araçları, sembolleri ve uygulayıcıları ile bu sistemi kökünden söküp atmak ve Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlara destek olmaktır. Hilafet, insanları zalimin zulmünden koruyacak, onur ve gururlarını iade edecektir. Bu sizin görevinizdir ve Cenab-ı Hakk’ın huzurunda bu görevden hesaba çekileceksiniz. Acele edin, umulur ki Allah kalbinizi açar da Mısır sizinle aydınlanır. Allahım bu günü hızlandır.

وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقاً مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.” [Bakara 188]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER