Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur tarafından yapılan konuşma daha çok sözde terörizmle mücadele etmek konusu üzerinde odaklandı. Terörizmin istisnasız herkesi tehdit ettiği vurgulandı ve "Bu terörizm, halkların iradesini uygulama hakkını zorla gasp etmek, istikrarını sarsmak ve ilerleme yolunda yürüyüşünü baltalamak amacıyla yürütülen umutsuz girişimlerin bir parçasıdır." denildi. Şüphesiz ümmetin çocuklarının, ne Filistin sorunu gibi hayati konularda ne de diğer sorunlarda bu tür zirveden hiçbir beklentileri yoktur. Aksine ümmetin evlatlarının çoğu, ümmetin çıkarına olan alınmış gerçek tek bir karar dahi bulunmayan bu zirvelerin vakasının farkındadır. Kurulduğu günden bugüne kadar pratik hayatta başarı hanesine yazılan hiç bir başarı yoktur. Bilakis tek bir devlet altında ümmet ile vahdet arasına giren kâfir Batının elindeki bir maşadır.

Bu Arap Birliği'nin hiçbir başarısı yoktur. En büyük hedef ve görevi sözde terörizmle mücadele etmektir. Arap İçişleri Bakanlarının devam eden toplantıları, aralarındaki koordinasyon ve bilgi alışverişi, bugüne kadar yapılan toplantıların en büyük başarısıdır. Bu zirvelerin tek derdi, devletlerinin varlıklarını korumak ve çeşitli Arap ülkelerinden herhangi birinde ümmetin evlatları tarafından gerçekleştirilecek köklü değişim karşısında durmaktır. İşte geçici Cumhurbaşkanı, 25 Mart Salı günü Kuveyt'te düzenlenen Arap Birliği Zirvesinde yaptığı konuşmada gerçekleri ters yüz etti. Hilafet Devleti gibi tertemiz bir devlet altında İslam'a göre hükmetmek isteyen ümmete iradesini uygulama hakkını geri vermek için çalışanları teröristler olarak niteledi ve halkların iradelerini gasp etmeye çalışan umutsuz girişimler olarak adlandırdı. Geçici Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bu konuşma, Arap dünyasındaki devrimler karşısında durmak için resmen bir kışkırtmadır.

Geçici Cumhurbaşkanı Mansur ve diğer devlet başkanları, krallar, Arap devletlerinin yöneticileri, kendi halklarının iradelerini gasp eden diktatörlerdir. Bunlara göre devletin istikrarı, son sözü söyleyen kâfir Batı devletlerinin diktelerini uygulamak ve onlara boyun eğmek anlamına gelir. Bu ajan yöneticiler, Batının elinde dilediği gibi hareket ettirdiği kuklalardır. Ülkemizin gelişimini önleyen, aslında kâfir Batı tarafından çıkarlarını korumaları için ülkemizin tepesini dikilen bu kukla bekçilerdir. Aslında ülkemizin ilerleme ve gelişmesini baltalayan bunlardır. Bilimsel yenilik ile mücadele ettiler, bilimsel ve teknolojik gelişmeyi durdurdular. Ülkemizi doğrudan sömürdüğü zamanlarda kâfir Batı tarafından dayatılan çürük eğitim programlarını uyguladılar. Zengin servetlere ve üretici akıllara sahip ülkemiz, kâfir Batının malları için tüketim pazarı ve stratejik ham maddeler için de bir depo haline geldi.

Hizb-ut Tahrir olarak biz ve bir de bütün ümmet, Arap Birliği'nin vakasının bilincinde ve başarısız zirvelerinin de farkındadır. Bu zirveler ümmete geride sadece zillet ve düşmana bağımlılık bıraktı. Bu zirvelerin ne olduğunu defalarca açıkladık ve ümmet de bunun farkındadır. İslami Hilafet Devleti kurulduğu gün Arap Birliği ve hain devletlerin yöneticilerini süpürüp çöp kutusuna atmak için ümmet bizimle birlikte hareket edecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
" O gün Allah'ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir." ^{[Rum 6-7]}

Şerif Zâyid
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti
Medya Bürosu Başkanı