11 Ekim 2019’da İmran Han, Suriye’de yürüttüğü askeri harekâta desteğini bildirmek amacıyla Türkiye Cumhurbaşkanını telefonla aradı. On binlerce insanın evini terk etmesine neden olan ve tepelerine bomba yağdıran bu askeri harekât, Müslümanların uzun süredir çektikleri acıları daha da katmerleştirecektir. Dolayısıyla İmran Han, Kürt meselesini ileri sürerek Suriye’de çökmekte olan ABD ajanı rejimi kurtaran Erdoğan’a desteğini sundu. ABD’nin Pakistan’ın aşiret bölgelerindeki ve ABD ajanı Suudi kralın Yemen’deki savaşı gibi Erdoğan’ın savaşı da sözde bir gruba karşıdır. Ama aslında tamamen Müslümanlara karşıdır. Sevdiklerinin ölüm haberleri birbiri ardına gelmeye başladı bile. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurmasına rağmen şerli bir savaş yürütülüyor:

قَتْلُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ زَوَالِ الدُّنْيَا“Bir müminin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın sona ermesinden daha büyük bir olaydır.” ^[Nesai] Trump’ın sadık bir ajan olarak İmran Han, tiran Beşşar rejiminin çöküşünün, ABD’nin bölgedeki planlarına müthiş bir darbe vuracağı için Erdoğan’ın bu yeni savaşına desteğini bildirdi.

Ey Pakistan Müslümanları! Korkak düşmanlarımıza yetenekli ve asil ordularımız ile darbe indirmenin zamanı gelmedi mi? Müslümanlara karşı yürütülen açık savaştan övgüyle bahseden, ama düşmanlarımız, İslam ümmetine kuduz köpekler gibi saldırdığında, savaşın bir seçenek olmadığını söyleyen yöneticilere artık bir dur deyin. Müslüman ordular, hain ABD ajanlarının iktidar alanını genişletmek ve yıkıcı ABD planlarını gerçekleştirmek için konuşlandırılırken, işgal altındaki Keşmir ve Filistin’deki Müslümanların çığlıklarının sadece kınamalar, ayakta protestolar ve insan zinciriyle karşılık görmesi ı gerçekten acı verici. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ ٱلرِّجَالِ وَٱلنِّسَآءِ وَٱلْوِلْدَانِ “Size ne oldu da Allah yolunda ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” ^{[Nisa 75]} Şimdiki yöneticilerden göreceğimizi yeterince görmedik mi? Onun için tek umudumuz, bu sefil durumumuzu doğrudan değiştirme yeteneğine sahip olanlara bir çağrı yapmaktır. İşgal altındaki Keşmir ve Filistin uğrunda zafer ve şehadet peşinde koşmak için silahlı kuvvetler içindeki babalarımıza, kardeşlerimize, oğullarımıza bukağılarından kurtulmaları için bir çağrıda bulunmalıyız ve Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için onlardan nusret talep etmeliyiz. Ki böylece işgal altındaki topraklar Selahaddin’in oğullarının kurtuluş marşıyla titresin. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنْ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ “Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” ^{[Tevbe 123]}