Genelkurmay Başkanı, Donanma ve Hava kuvvetleri komutanlarının görev süresini uzatma kararı, Müslümanlar arasında öfkeye neden oldu. Karar karşısında sessiz kalınması, ilgisizlik ve umutsuzluğun kanıtıdır. Çünkü Hilafetin yıkılışından bu yana İslam dünyasındaki askeri liderlikler, asıl amacını yitirdiler. Hilafet döneminde siyasi ve askeri liderlik, İslami toprakların sınırlarını genişletme gibi İslami görevlerinin farkındaydı. Halifeler, insanları insan yapımı hukukun baskısından kurtarmak için çabaladılar. Akın akın İslam’ı kabul etmeleri için zemin hazırladılar. İslam’ı uygulayarak ilk elden İslam’ın adaletine tanık olmalarını sağladılar. Nitekim bu ayda Cumade’l Ûlâ ayında Müslümanlar, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştiren, değerli ve görkemli başkentlerini fethederek haçlıların kalbini söküp atan, dünyanın hak ve tartışmasız lider devleti olarak İslami Devletin pozisyonunu pekiştiren Fatih Sultan Mehmet’in Kostantiniye’nin fetih harikasını anarlar. Bugünse askerlik hizmetinin gerçek amacı çok değişti. Baskıcı, haksız lider devlet olan ABD’ye boyun eğmek, Mescidi Aksa’dan işgal altındaki Keşmir’e kadar topraklarımızı işgal eden, kutsallıklarımızı kirleten yağmacı düşmanlar karşısında sağduyulu hareket etmek askerlik hizmetinin temel amacı haline geldi.

Ey Pakistan Müslümanları! Umutsuzluğumuzu bir kenara bırakıp bu dünyadaki gerçek amacımıza sımsıkı sarılalım. Mevcut aşağılık ve korkak yöneticilerin vurdumduymazlık ve eylemsizliği İslam ümmetinin yaralarını kanatmakla kalmıyor, aynı zamanda azdırıyor. Ahirette iyiliğe erişmek için Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya ibadet etmeye gayret edelim ki bu dünyada hak ettiğimiz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet konumuna yeniden kavuşalım. Bilin ki biz, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet için sağlam bir platform olabiliriz. Bu unsurlara sahibiz. Genç, dinamik, yaratıcı nüfusumuz, bolca doğal kaynaklarımız var. Dahası ümmetin acısı ve yıkıcı savaşı karşısında bizi huzursuz eden, en büyük varlığımız diyebileceğimiz ateşli bir imanımız var. Örneğin, bir yıldan az bir süre önce 27 Şubat 2019’da küçük ve kontrollü saldırıda Modi’nin güçlerine korku ve dehşet saldık. Hadi silahlı kuvvetlerdeki aslanlarımızdan seçkin âlim Ata Bin Halil Ebu Raşta liderliğindeki Hizb-ut Tahrir’e vermelerini talep edelim. O zaman Halife ile gurur duyacağız, onun için dua edeceğiz, onurlu ve muhteşem generaller, İslam mirasına adımızı altın harflerle yazacaklar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” ^{[Rum 4-5]}