Pakistan yöneticileri, Pakistan ekonomisinin yıkımından birkaç yüz bin Afganlının sorumlu olduğu bahanesiyle zayıf ve çaresiz Afganlı Müslümanları zorla ülkeden deport etmeye başladı. Oysa yıkımın nedeni körü körüne IMF politikalarına uyulmasıdır. Deport edilenler arasında uzun yıllar, hatta onlarca yıldır ülkede yaşayan ve ikamet eden Afganlı Müslümanlar bile var. Büyük bir kısmı Pakistan’da doğmuş, Afganistan’ı hiç görmemiş ya da hiç gitmemiştir. Sınır dışı edilen Afganlıların mallarına el konuldu, iffetli Müslüman kadınlar saldırıya uğradı, bu yüzden bu Müslümanlar mallarını çok ucuz fiyata satmak zorunda kaldılar. Sanki dışlanan Hindular gibi zorla Torkham ve Şaman sınırlarının ötesine itildiler! Bu yöneticilere göre Pakistan’da doğup büyüyen Afganlı Müslümanların Lâ ilahe illallah Muhammedîn Rasûlullah kelimeyi şehadetini söylemeleri ve vatandaşlık almaları bile yeterli değil. Peki bu yöneticilerin Pakistan’ın bir İslam ülkesi olduğunu iddiaları nerede kaldı?

Pakistan hükümetinin, Afganistan ve Afganlı Müslümanlara karşı izlediği ırkçı politikalar reddedilmelidir. Bu politikalar, Afganistan ile Pakistan Müslümanları arasında nefret ve kini körüklemekte, bölgedeki Müslümanları daha da zayıflatmakta ve güçlerini parçalamaktadır. Bu, tamamen düşmanlarımızın yararınadır. Oysa Müslümanlar tek bir ümmettir, diğer halk ve milletlerden farklıdır, toprakları, savaşları, barışları birdir. Bir Müslüman, Müslüman kardeşini teslim etmez ve tahkir etmez. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُأَخُوالْمُسْلِمِ،لَايَظْلِمُهُوَلَايَخْذُلُهُوَلَايُسْلِمُهُ“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu teslim etmez ve onu yüz üstü bırakmaz” ^[Müslim]

Ensar ile Muhacirler kardeş olduğu gibi Afganlı Müslümanlar da Pakistanlı kardeşleriyle kardeş olmalıdır. Ensar, Muhacirleri bağrına basmış, onlarla mallarını, evlerini ve yiyeceklerini paylaşmıştır. Hatta Ensar’dan Sad bin Rebi, Muhacirlerden Abdurrahman bin Avf’a, evlenmesi için iki eşinden birini boşamayı bile teklif etmiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Muhacir kardeşlerine karşı cömert davranan Ensar’ı övmüştür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” ^{[Haşr 9]} Taberi, bu ayetin tefsirinde, misafirleri yemek yiyebilsin diye evlerindeki lambayı söndüren Ensarlıların olayını aktarmıştır.

Ey Pakistan Müslümanları! Afganlı kardeşlerinizin deport edilmesi politikasını reddedin, Peygamberiniz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetine uyun ve Medine Vesikasını hatırlayın. Afganistan’dan hicret eden mültecilere Medine’yi Münevver’deki Ensar gibi olun, sahabenin sünnetini canlandırın ve Medine Vesikasını hatırlayın. Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e itaat edin. Kardeşlerinizi kendinize tercih edin ve bu yöneticilere engel olun, bu zulme sessiz kalarak suç ortağı olmayın. Allah Subhânehu ve Teâlâ Müslümanları kardeş kılmıştır, bizim gerçek ilişkimiz budur. Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için sesinizi yükseltin. Hilafet bizi birleştirecek, bizi bölen, zayıflatan sömürgeci Durand Hattı putunu yıkacak, fiili olarak ümmetin kardeşliğini koruyacak, ümmetin yararına Müslüman ülkelerin tüm kaynaklarını seferber edecektir.