Pazartesi, 23 Muharrem 1446 | 2024/07/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK-BA-2009-RS-TR-0014 H. 26 Rabi’-ul Âhir 1430
M. Çarşamba, 22 Nisan 2009

- Basın Açıklaması - Ülkede Tatbik Edilen Kapitalizm, Demokrasi ve Yargı Sistemi, İngiliz Sömürgesinin Arkasında Bıraktığı Meşum Bir Miras Olan Küfür Nizamlardır

Hiç şüphesiz ülkede tatbik edilen demokrasi ve yargı sistemi İngiliz Kapitalizm nizamının artıklarından olup küfür esasına dayanmaktadır. Ayrıca bu nizamlara ve bunlarla amel etmeye davet etmek tamamen haramdır. Zira demokrasi, bir seçim veya şura süreci değildir. Bilakis demokrasi, egemenlik ve yasama hakkını Allah'ın yerine insana vermektir. Mesela şeriatın tatbik edildiği iddiasına rağmen Pakistan'da faizle muameleye izin verilmesi, genel hayatta şer'î kıyafete bağlı kalmayan bir kimsenin kanunen cezalandırılmaması, Müslümanları katletmelerinde Amerikan kuvvetlerine destek verilmesi... İşte tüm bunlar; İslâm'a aykırı olup olmamalarına aldırış etmeksizin bu kanunları çıkarmak üzere 342 üyenin parlamentoda düzenledikleri oturumlar sonucunda meydana gelmektedir.

Buna göre Pakistan'da bir kimse şeriatın tatbik edilmesini istediğinde üzerinde kabul yada ret oylaması yapılması amacıyla Allah'ın emirlerini ve Nebisinin sünnetini, "şeriat kanunu" gibi milletvekillerinin istediği bir metinde düzenlenmiş kanunî bir talep halinde parlamentoya sevk etmesi gerekir. Bu durumda 342 parlamento üyesi, ilahî kanunun insana ne kadar faydalı ve zararlı olması kaidesi esasına göre uygun olup olmama arasında kanunu ele alırlar. İstişareler sonucunda Allahu Subhânehu ve Te'alâ'nın kanununu oylamaya başvururlar. Eğer az bir milletvekili muhalefet ederse bu kanun, yasamada Allah ile çekişmeyi kendilerine reva gören 342 milletvekilinin izniyle ülkenin kanunu haline gelir. Mesela bu, "hadler kanununda" yaşanmıştır. Zira politikacılar, bu kanunun çıkarılmasından istedikleri şeyi elde etmelerinin üzerine, belirledikleri aynı demokratik yolla değiştirilmesi yoluna başvurdular.

Şimdi bu devlet, iddia ettikleri gibi şeriatı tatbik eden bir devlet midir? Râşidi Hilâfet Devleti'nde İslâm'ın tatbik edilmesi insanların çoğunluğunun görüşüne mi tabiidir? Tabi ki hayır! Zira Kur'ân, Kitâb ve Sünnette varit olan Allah'ın hükümleri hakkında özel görüş bildiren kimseleri yermiştir. Dolayısıyla kabul veya reddedilmesi amacıyla şer'î hükümlerin istişareye ve oylamaya tabi tutulması caiz değildir. Zira [Allahu Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ "Allah ve Rasulü, bir işe hükmettikleri zaman mü'min bir erkek ve mü'min bir kadına kendi işlerinde artık seçme hakkı yoktur." [Ahzâb 36]

Müslümanların beldelerinde demokrasiyi kabul etmesi için sömürgeci kâfir, demokrasiyi bir şura ve en ideal bir seçim süreci şeklinde pazarlama yoluna başvurdu ki Müslümanlar, aldanarak demokrasinin İslâm'dan olduğu zehabına kapılsınlar. Ancak gerçekte ise demokrasi, sadece bir seçim veya görüş alma süreci değildir. Bilakis demokrasi, Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın yerine kanun çıkarması amacıyla insanın nasbedilmesidir. Bu nedenle bir kimse şurayı alır ve çoğunluğa göre hükmetmezse demokratik bir yönetici sayılmaz. Çünkü önemli olan hükümdür, şura değildir. Zira demokrasinin üzerine dayandığı esasa göre, yasama çoğunluğa aittir ve bu esas İslâm ile çelişmektedir ki bu da demokrasiyi bir küfür nizamı yapmaktadır.

İslâm, yönetimde çoğunluğun veya Ümmet Meclisi'nin izni alınmaksızın İslâm'ın tatbik edildiği Hilâfet nizamını farz kılmıştır. Hatta İslâm, bizzat Halifeye dahi yasama izni vermemiştir. Yine İslâm, Halifenin nasbedilmesi yolunu farz kılarak bunu Ümmet tarafından ona bey'at edilmesi olarak belirlemiş ve onu insanların günlük işlerini gözetmede Ümmet Meclisi üyeleriyle istişare etmeye teşvik etmiştir. Ancak Şâri, Allah'ın hükümlerinin tatbik edilmesini referanduma götürmesine izin vermemiştir.

Şeriatın tatbikinde çoğunluğun isteğine göre hareket edilmesinde ısrar edilmesi abestir çünkü şeriatın tatbiki bir serap olarak kalacaktır. Dolayısıyla bu kokuşmuş demokrasinin sökülüp atılmasına ve onun yerine İslâm'ın tatbik edilmesine şiddetle ihtiyaç vardır.

Kapitalizm nizamına gelince; İngiliz sömürgeciliğinin arkasında bıraktığı bir miras olup kesinlikle bir küfürdür. Zira Kapitalizmin İslâm'a muhalif olduğuna dair hükümetlerin gelir vergisi gibi insanların belini kıran vergiler bindirmesinden daha açık bir delil var mıdır?! Kapitalizmin bozukluğuna dair hükümetlerin "şahsî özgürlük ve ifade özgürlüğü" gerekçesi altında ülkede rezilliğin yayılmasına, sözde kamu mülkiyetlerinin özelleştirilmesi adı altında küresel şirketlerin ülkenin servetlerini yağmalamalarına ve 1935 yılında Hindistan Hükümeti tarafından tatbik edilip insanlara zulmeden yargı sisteminin tatbik edilmesine izin vermelerinden daha güçlü bir delil var mıdır? Tüm bunların da ötesinde kanunlar çıkarmak üzere insanın el-Hâlık Subhânehu ve Te'alâ'nın yerine kendisini nasbetmesinden daha güçlü bir delil var mıdır?

Hizb-ut Tahrir, geçen elli beş sene boyunca Hilâfet Devleti'ni kurmak için uğraşarak diktatörlük ve demokratik nizamlarla mücadele etmiştir. Güç ve kuvvet ehlinden Hilâfet Devleti ile temsil edilecek İslâm'ın yönetimi gölgesindeki yaşam hususunda Hizb-ut Tahrir'e nusret vererek Ümmetin isteğine teslim olmalarını talep ediyoruz. Ayrıca Ümmetten ve siyasî partilerden de korkmaksızın veya evirip çevirmeksizin demokrasiyi reddettiklerini alenen ilan etmelerini talep ediyoruz ki demokrasinin insanlara yönelik kötülüğü son bulsun.

 

Nâvid Butt

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: [email protected]

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER