İslam ve Hilafet projesi ile mücadelede iyice azgınlaşan ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın gazabına davetiye çıkaran Rahil-Navaz rejimi, Hilafet savunucularını kaçırma politikasını yeniden canlandırdı. 9 Şubat 2016’da Hilafet savunucusu ve son derece saygın bir öğretim görevlisi olan Kamran, işinden Lahor’daki evine dönmek üzere iken yolda Rahil-Navaz rejiminin haydutlar tarafından kaçırıldı. Şuana kadar nerede olduğu bilinmiyor. Sonra 17 Şubat günü hakka sımsıkı sarıldığı için şehit düşen ve son derece saygın bir yargıcın oğlu Saad Han Jadoon, İslamabad’da bir caminin önünden kaçırıldı. Onun da nerede olduğu şuana dek bilinmiyor. Daha sonra 2 Mart 2016’da yine rejimin haydutları, Lahor’da Manzar Aziz’in evine baskın düzenlediler. Kadınların mahremiyetini hiçe sayarak zorla onu alıp götürdüler. Onun da nerede olduğu şuana dek bilinmiyor.

Rejim, suç çetelerinin seviyesine kadar düştü. Hizb-ut Tahrir’in hızını ve Hilafet yürüyüşünü yavaşlatır umuduyla adam kaçırma üslubuna başvurdu. Rejimin giderek daha umutsuz önlemlere başvurması, Hizbin dillendirdiği hak sözün yöneticileri çepeçevre kuşattığını teyit etmektedir. Çünkü İslam sevgisi, genel olarak Müslümanlar, özel olarak da silahlı kuvvetlerin subayları nazarında çok köklüdür. Bunlar, İslam’ı, Hilafeti ve Hizb-ut Tahrir’i el üstünde tutmaktadırlar. Ayrıca bu, Hilafet çağrısına karşı en ön cephede olmak için Washington’daki efendilerinin rejim üzerinde muazzam basınç uyguladığını doğrulamaktadır. Bu baskı son zamanlarda büyük ölçüde artmıştır, çünkü Amerika, gerçekten de Hilafetin an meselesi olduğunun biliyor. Pakistan, Suriye ya da başka herhangi bir ülkede olsun İslam topraklarında Hilafetin ayak sesleri bangır bangır duyuluyor. İnşaAllah çok geçmeden Hizb-ut Tahrir’in Emiri ve devlet adamı Ata Bin Halil Ebu Raşta, tüm Müslümanların Halifesi olarak dünya kamuoyunun önüne çıkacak, Batılı sömürgecilerin kalplerine dehşet ve korku saçacaktır.

Rahil-Navaz rejiminin önünde Hilafetin kurulması yolunu açmaktan başka bir çare yoktur. Çünkü Hilafet, rejimin ne kadar kırılgan ve riskli bir durumda olduğunun bilincindedir. Rejim, dünyada yedinci büyük silahlı kuvvetlere sahip Pakistan topraklarında Halid, Selahaddin, Muhammed bin Kasım ve asil komutanların torunları olmakla övünen bir Müslüman ordusuna komuta etmektedir. Bu asil komutanlar, Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’in kendilerinden nusret talebinde bulunduğunun farkındadır. Ayrıca zorbalar devrilirse ya da Batıya hizmet edemez hale gelirlerse, o zaman Batılı efendileri kolaylıkla onları kaderlerine terk edecektir. Ümmet de onları kaçmak için gizlendikleri lağım çukuru, delik veya herhangi yerden bulup çıkaracaktır. Apaçık kanıtlara karşın eğer yöneticiler, değişim rüzgârları karşısında durabileceklerini sanacak kadar akıllarını yitirmiş iseler, kendilerini yeryüzünde ölümsüz sanan ve Allah’tan başka ilah iddiasında bulunan Firavun ve benzeri zorba seleflerinden ibret almalıdırlar. Her halükarda ne olursa olsun onlar Allah’ın takdir ve hükmü ile karşılaşacaklardır. Onlardan kimileri şuan karanlık akıbetini beklemektedir ki bu çok yakındır.

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء  “Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir. O gün başları kalkmış, gözleri kendilerine dönemeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş halde koşup duracaklardır. ^{[İbrahim 42-43]}