ABD yönetimi, Sudan ve Güney Sudan eski ABD Özel Elçisi Donald Booth’u yeniden Sudan Özel Elçisi olarak atadı. Taraflar arasındaki görüşmeler çıkmaza girdikten sonra ve Afrika İşleri Devlet Sekreter Yardımcısı Tibor P. Nagy eşliğinde Booth, 12 Haziran 2019 Çarşamba günü Askeri Konsey ve Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri ile bir araya geldi. Askeri Konsey’in, Genelkurmay karargâhı önündeki oturma eylemine kanlı müdahalesinin ardından onlarca insan hayatını kaybetmiş, yüzlercesi de yaralanmıştı. Sonrasında Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri olayı tırmandırmış ve arabulucular yoluyla ancak Askeri Konsey ile görüşeceklerini söylemişti! Bu arada askeri cunta ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında arabuluculuk yapan Etiyopya Başbakanı temsilcisi taraflar arasındaki temaslarını sürdürüyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Tibor Nagy, Afrika Birliği ve arabuluculuk yapan Etiyopya’nın çabalarını desteklediklerini açıkladı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu olaylar karşısında aşağıdaki hususları vurguluyoruz:

Birincisi: Sudan, devrik rejim zamanında olduğu gibi Askeri Konsey döneminde de hâlâ Amerikan vesayeti altındadır. Amerika, bölgedeki ajanları aracılığıyla Sudan’daki olayları kışkırttı. İçinden çıkılmaz bir hal alınca ABD, Dışişleri Bakan Yardımcısını gönderdi. İktidar çatışması krizinden kurtuluş reçetesi belirlemek ve kanlı katliam lanetini absorbe etmek için Donald Booth özel elçi olarak atadı!

İkincisi: Gençler, Sudan’da yaşanan zorbalığa başkaldırdılar. Bu başkaldırışının nedeni uygulanan zalim kapitalist sistemdir. Ancak bu çatışmanın tarafları ordu ve sivillerdir. Her iki taraf da aynı mantık üzere hareket ediyor. Bu mantık, halka zulüm ve zilleti reva gören eski laik rejimi yeniden doğuracaktır. Eski rejimin en bariz özelliği halka kâfir Batı vesayetini dayatmaktı.

Üçüncüsü: Sivil devlet çağrısı yapan ordu ve Özgürlük ve Değişim Güçleri, İslam akidesini bakış açılarının, aralarındaki diyalog ve müzakerenin temeli kılmadı. Pozitif hukuk ve uluslararası vesayet temelinde müzakere yaptılar. Oysa ülke ve halkı geçim sıkıntısına sürükleyen bu pozitif hukuktu.

Sudan halkının yaşadığı krizden kurtulmasının tek yolu, İslam hükümlerine dönmesi ve bu hükümleri uygulama sahasına koymasıdır. Bunun yegâne yolu da Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafeti kurmaktır. Dolayısıyla ümmetin sömürgecilik prangalarından ve Amerikan vesayetinden kurtulmasının, Allah’ın rızasına nail olmasının, yeryüzü ve gökyüzü Rabbinin razı olacağı bir hayat sürmesinin, insanların rızasını kazanmasının tek çaresi Hilafettir. İşte çalışanları bunun için çalışsın.