Geçici Askeri Konsey Başkanı Abdul Fettah El Burhan, Salı gecesi sivil ve askerlerden Egemenlik Konseyi oluşturmak için anayasal bir kararname yayımladı. Konseyin askeri üyeleri, El Burhan, Muhammed Hamdan Daklu “Hamideti”, Şemseddin Kebbaşi, Yaser El Ata, İbrahim Cabir Kerim iken sivil üyeler ise Hasan Muhammed İdris Kadı, Sadık Taver Kâfi, Muhammed El Fekki Süleyman, Hasan Osman El Teayişi, Aişe Musa Said, Raca Nikola Abdül Mesih’tir. Egemenlik Konseyi Başkanı Abdül Fettah El Burhan, Çarşamba sabahı Yargıtay Başkanı huzurunda yemin ederken, konsey üyeleri de aynı gün öğle vakti El Burhan ve Yargıtay Başkanı önünde yemin ederek görevlerine başladılar. Değişim güçleri, eski rejimdeki bölgesel kotalar yöntemini izleyerek Egemenlik Konseyi’ndeki temsilcilerini seçtiler. Ayrıca konseydeki on birinci üyenin Kıpti bir kadın olması konusunda askerler ile mutabakat sağlandı.

Anayasal belgenin entelektüel ve politik referansı İslam akidesi olmadığı için en ufak detayından en büyüğüne kadar üzerine inşa edilen her şeyin İslam hükümlerine aykırı olması doğaldır.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Egemenlik Konseyi’nin oluşumunda şeri ihlaller olduğunu belirtmek istiyoruz:

Birincisi: Egemenlik Konseyi, devlet başkanını temsil ediyor ve on bir kişiden oluşuyor. Bu ise, İslam’a aykırıdır. Zira İslam’a göre yönetici tektir. Müslümanların Halifesi, otorite ve şeri hükümlerin uygulanması konusunda ümmetin vekilidir. Birden fazla yöneticinin olması caiz değildir. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إذا بُوِيعَ لِخَلِيفَتَيْن فَاقْتُلُوا الآخِرَ منهما “İki Halifeye biat edildiği zaman, onlardan sonuncusunu öldürün.”

İkincisi: Bir yönetici, kendisine şeri biatle biat edildiği zaman ancak Halife olabilir. Çünkü Hilafet, yönetici ile ümmet arasında karşılıklı rızaya dayalı bir sözleşmedir. Egemenlik Konseyi ümmetin biati ile oluşmadığı için iktidardaki varlığı da şeran batıldır.

Üçüncüsü: Gayrimüslim veya bir kadının yönetici olması caiz değildir. Halife ve yönetim işini üstlenen herkesin, erkek, Müslüman, hür, akıllı, baliğ ve liyakat sahibi olması şarttır. Egemenlik Konseyi’nde biri gayrimüslim olmak üzere iki kadın var. Bu açıdan da şeri hükümlere aykırıdır. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمْ امْرَأَةً “İşlerini bir kadına bırakan topluluk asla felah bulamaz.”

Dördüncüsü: Egemenlik Konsey’in otoritesi eksiktir. Bütün yönetim yetkilerine sahip değildir. Bu ise İslam’a aykırıdır, zira yönetici İslam’a göre bütün yönetim yetkilerine sahiptir. Kimseyle paylaşmaz. Müslümanların Halifesi, şu yetkilere sahiptir:

A- Ümmetin işlerini gütmek için gerekli şeri hükümleri Allah’ın Kitabı ve Rasûl’ünün Sünneti’nden doğru bir içtihatla istinbat edip benimser. Bu hükümler itaati farz yasalar haline gelirler. İhlal edilmeleri caiz olmaz.

B- Devletin hem iç hem de dış politikasından sorumludur. Ordu komutanıdır, savaş ilan eder, ateşkes ve diğer anlaşmaları imzalar.

C- Yabancı büyükelçileri kabul ve reddeder. Müslüman büyükelçileri atar ve görevden alır.

D- Muavinleri ve valileri atar ve görevden alır. Hepsi ümmet meclisi karşısında sorumludur.

E- Mezalim kadısı ve diğer kadıları atar ve görevden alır. Halife, muavinleri veya Mezalim kadısı ile ilgili devam eden davalarda Mezalim kadısını görevden alamaz. Ayrıca daire müdürlerini, ordu komutanlarını, tugay emirliklerini atar ve görevden alır. Hepsi de ümmet meclisi karşısında değil Halife karşısında sorumludur.

F- Devlet bütçesini belirleyen şeri hükümleri benimser. Bütçe ayrıntılarını, harcamalar ya da giderler ile ilgili olsun her kurum için gerekli bütçeyi belirler.

Bu nedenle bu pak ülkedeki Müslümanlar, hayatlarını Allah’ın emri doğrultusunda sürdürmek, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte çalışmak zorundadırlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûl’üne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak İşittik ve itaat ettik demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.”^{[Nur 51]}