Değerli Kardeşim Muhammed Abdullah Yakup

Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

21 Şaban 1441 / 14 Nisan 2020 tarihindeki “Seferil Kavafi” sütununuzdaki “Ekmek krizi ve Ebu Halil ağıt evinde ağlıyor”başlıklı yazınıza yanıt olarak diyoruz ki,

Birincisi: Öncelikle Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti’nin “Eski Rejimin Yolundan Yürüyen Geçici Hükümet, Ekmek Fiyatlarına Yüzde Yüz Zam Yaptı, Özgürlük ve Değişim Güçleri İkiyüzlülüğünün Tesellisi Olmaz”başlıklı bildirisini gündem yaptığınız için çok teşekkür ediyoruz. Oysa Hartum’daki gazetelerin çoğu, insanların geçimi ile ilgili hayati bir konuyu gündeme getiren bildiriyi görmezden geldi.

İkincisi: Hizb-ut Tahrir’den başka kim, İslam ümmetinin inancından kaynaklanan açık ve kristalize bir kalkınma projesine sahiptir? Hizb-ut Tahrir’den başka kim bu büyük ümmete iyiliği taşıyacak? Bu ümmet, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin gölgesi altında İslamiyet’in hakem olduğu dönemde insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetti. Onun için bugün insanların hayatını kontrol eden batılı ancak biz yok edebiliriz. Batıl, hayatı dayanılmaz bir cehenneme dönüştürmüştür. Daim olan hak ancak batılı yok edebilir.

وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا “Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.”^{[İsra 81]} Hakkı inşaat kazmamız, batıl devletlerden zararlı devletçiklerin enkazı üzerine İslam devletinin inşasıdır. Hükümetin taşımamızı istediği inşaat kazması, yıkım kazmasıdır. Âlemlerin Rabbinden gelen iyiliği bizim için arzu etmeyen kâfirlerin sünnetine uymak yıkımdır. Kâfirlerden iyilik gelebilir mi?

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ “(Ey müminler!) Ehli Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Hâlbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.”^{[Bakara 105]}

Üçüncüsü: İslam ve Arap âlemlerinin güncel gerçekliğine göre Hilafetin dönüşünün uzayacağı söylemine gelince, Hilafetin ne zaman kurulacağını kimse bilmez diyoruz. Ama kurulacağından eminiz. Çünkü Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadidir.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” ^{[Nur 55]} Ve çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir.

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Allah, bizi sonuçtan değil çalışmadan hesaba çekecektir. Hilafet, farzdır, kurulması gerekir. Kuruluş çalışmasından geri durmak büyük bir günahtır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً “Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.”Hizb-ut Tahrir olarak biz, Hilafetin zamanının geldiğine inanıyoruz, zamanı gelmiştir, ama kurmak için adamlara ihtiyacımız var, tek bir kelimeyle bile olsa kurulması için çalışan adamlardan olmanı umuyoruz.

Sonuç olarak sevgili kardeşim biz ne ağlarız ne de sızlarız, eğri çizginin yanına doğru çizgiyi koyarız.