26 Temmuz 2020 Pazar günkü Es Sayha gazetesi, Amerikan “Foreign Policy” dergisinden aktardığına göre BM Sudan Yüksek Komiserliği misyonu adaylığı konusunda Amerikan ajanları “Askeri konsey “ ile Avrupa ajanları “sivil bileşen” arasında sıcak çatışma yaşandığını bildirdi. “Foreign Policy” dergisi, Başbakan Abdullah Hamduk’un Fransız aday Jean Christophe Belliard’ın atanması arzusunda olduğunu açıkladı. Dergi, askeri bileşenin Belliard’ın atanmasına şiddetle karşı çıktığını kaydetti. Pekin ve Rusya (tabii kesinlikle Amerika’nın işaretiyle) bu adımın başarısız olmasını sağladı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, açgözlü Batılı güçlerin bariz müdahalesine karşı defalarca uyardık, dikkat çektik. Amerikan ajanı El Beşir’in devrilmesinden, Güvenlik Komitesinin dizginleri devrik rejime teslim edişinden ve Avrupa’nın sivil bileşen aracılığıyla Amerikan adamlarına (asker) baskı yapmasından bu yana bu müdahale apaçık ortada. İktidar, iki bileşen arasında paylaşılmış olsa da, gerçek iktidar, hala Amerikan adamlarının elindedir. Bu yüzden Başbakan, Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunuyor, askerden korunmak için Birleşmiş Milletler misyonu aracılığıyla Sudan’ın kolonileştirilmesini istiyor. Ancak Amerika, Avrupa ve Sudan’daki ajanlarının arzuladığı şekilde yapmayacak. Bu yüzden bu çatışma gerçekleşiyor. Çatışma sonucunda keskin kutuplaşma daha da artacak, toplumsal dokunun parçalanmasına yol açacaktır, açtı bile. Orada burada kabile çatışmalarına, birçok eyalette sivil valilerin atanmasına karşı çıkıldığına tanık oluyoruz. Bu da ülkenin parçalanmasının ve bölünmesinin habercisidir. Bu, uzun zamandır Batının hayalidir. Ne yazık ki, ister sivil ister askeri olsun yöneticilerimiz, bu komploları safdillikle uyguluyorlar, komplolara karşı çıkmıyorlar!

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu temiz ülkenin tüm muhlis evlatlarına, Sudan’ın istikrarına, güvenliğine ve birliğine sevdalı herkese bir mesaj yolluyoruz. Bu elemden tek kurtuluş yolu, İslam’a geri dönüştür. Zira biz, Müslümanız ve yüce vahye uymakla memuruz. Bu, İslam Devleti Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet yoluyla yönetişim ve siyasette hatta tüm hayat işlerinde İslam hükümlerini uygulamakla gerçekleşecektir. Sadece Hilafet, ülkenin güvenliğini ve sosyal dokusunu koruyabilir, sömürgeciliğin kökünü yok edebilir, ülkenin ve kulların birliğini sağlayabilir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]