Sudan’da İnsan Hakları Ulusal Komisyonu, Arap Ulusal İnsan Hakları Kurumları Ağı işbirliğiyle ve Egemenlik Konsey’in katılımıyla, yarın Al Salam Rotana Hotel’de, “1993 Paris ilkelerine uygun olarak insan hakları sistemini tanıtmak” başlığı adı altında ilk eğitim kursuna start verecek. Kurs üç gün sürecek. Kursta elli kursiyer, yeteneklerini artıran, bölgesel ve uluslararası insan hakları mekanizmalarını tanıtan yoğun, pratik ve bilimsel dozlar alacaklar. ^{[17.06.2021 SUNA]}

Her gün geçiş hükümeti, yaşamın her alanında Batının ilkelerini hayata geçirmek için yoğun çaba harcadığını açıklıyor. İnsan hakları ilkeleri, Egemenlik Konseyi düzeyinde dikkate değer bir unsur mu? Oysa insanlar her alanda sinir krizi geçiriyorlar. Batı safsatası insan haklarının İslam ülkelerinde hiçbir popülerliği kalmadı. Çirkin yüzü açığa çıktı. Cümle âlem, insan haklarının yeni bir sömürgecilik unsuru, büyük bir yalan, parlak bir slogan, kiralık ağızların dillerinden düşürmedikleri süslü püslü bir terim olduğunu biliyor. Sömürge güçleri, ülkenin işlerine müdahale etmek, zenginliklerini yağmalamak, halkını köleleştirmek için bir bahane olarak kullanmaktadır. Sonunda insanlar, hayvanların sahip olduğu hakları bile sahip olmuyorlar! Allah sizi korusun.

Müslümanların yöneticileri ve medya organları, bu terimin pazarlanmasında önemli bir rol oynadılar. Beyin fırtınasıyla bu terimin hakikatini bulanıklaştırdılar. Katili, insan hakları savunucusuna, maktulü ise aşırılık yanlısı terörist ve “insan hakları” düşmanına dönüştürdüler, tıpkı Müslümanların tertemiz kanlarının akıtıldığı işgal altındaki İslam ülkelerinde olduğu gibi. Bu yöneticiler, kıllarını bile kıpırdatmadı, sahte örgütleriyle Batılı insan hakları teorisyenleri ciddi hiç bir eylemde bulunmadı! Hilekâr Batılı politikacılar, Müslümanların öldürülmesine sadece timsah gözyaşları döktüler. Filistin, Irak, Afganistan ve Suriye’deki “ insan hakları “ihlalleriyle ilgili” artan endişelerini “ dile getirdiler. Müslümanlara karşı savaşan herkese verdikleri destekle, silah ve para yardımıyla, planlı savaşlar üretmekle insan haklarını bizzat kendileri ihlal ettiler.

Bağımsızlık iddia eden ve insan haklarını savunan sözde uluslararası örgütler ve organlara gelince, çağrıları, toplantıları, kararları ve açıklamaları beyhudedir, varlık yokluk meselelerini sulandırmak içindir. Müslümanlar, hiçbir ilgilerinin olmadığı uluslararası bir çatışmada kurnazca boğazlanıyor. Sözde barış istediklerini iddia ediyorlar. Şam topraklarında, yaklaşık iki yüz bin şehit can verdi, yüz binlerce insan yaralandı, tutuklandı, milyonlarcası dünyanın doğusuna ve batısına göç etmek zorunda kaldı, yerlerinden oldular. “İnsan hakları” şakşakçısı dünya, bu durum karşısında sessiz kaldı. Dahası çocuk ve kadın katili Esed, yüzde 95 gibi yüksek bir oyla yeniden başkan seçildi! Bütün Müslüman ülkeler bundan farksızdır.

Yemen, Pakistan, Afganistan, Somali ve Irak’ta Müslümanları gelişigüzel bombalayan ABD’nin ölüm uçakları, Batının insan hakları söylemlerini çürütüyor. Bush demokrasisi ve ülkesinin “İnsan Hakları” çağrısı, milyonlarca masum insanımızı katletti, yaraladı, yerinden etti ve göç ettirdi. Guantanamo tutuklusuna gelince, insan hakları şakşakçılığı yapan sömürgeci kâfir Batı için sonsuz bir tokattır. Daha da kötüsü, Amerika, efendileri karşısında başlarını eğen, halklarına karşı aslan kesilen yöneticilerin yönetimi altında Müslümanları kendi ülkelerinde tutuklama ve öldürme hakkını kendinde görüyor.

İnsan hakları, parlak düzmece bir slogandır, hakikati ve arkasındakiler deşifre olmuştur. Ümmet, düşman Batı ve gerçekleri tahrif ederek onu destekleyenleri aşmıştır. İnşallah, yakında kurulacak Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti, ümmete kaybettiği ihtişamını geri iade edecektir.