Tıbbi Sendika Ön Komitesi, El Cezire eyaletinden Sennar ve El Kadarif eyaletlerine göç eden 160 binden fazla hamile kadının açlık, susuzluk ve sınırlı sağlık hizmetleriyle karşı karşıya kaldığını belirterek, yer değiştirme sırasında anne ve fetüsün sağlığını etkileyen ciddi risklerle karşı karşıya olduklarını vurguladı. ^{(6 Ocak 2024 https://nabdsudan.com/)}

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadın Kolları olarak biz, annelerin ve çocuklarının hayatlarını tehdit eden bu koşullar karşısında aşağıdaki hususlara açıklık getirmek istiyoruz:

Amerika’nın, Allah’ın kalplerini mühürlediği ajanlarını kullanarak, çıkarları için çıkardığı bu anlamsız savaş, ülkeyi felakete sürüklemiştir. Yerinden edilme, tehcir, katliamlar ve diğer içler acısı şeyler, soğukkanlılıkla ve kolaylıkla işleniyor. Kimse, suçlulardan ve özgür kadınlara saldıranlardan, elleri yaşlıların, çocukların, kadınların ve hamile kadınların kanına bulaşanlardan hesap soramıyor.

Daha da kötüsü, bu anlamsız savaş, koltuk için mücadeledir. Bir kadının düşük yapması, dul kalması, babasını veya erkek kardeşini kaybetmesi, taraflar ve arkasındakilerin umurunda değil. Bir çocuğun mutsuz olmasını ya da hepsinin ölmesini umursamıyorlar.

Kafir sömürgeci kapitalist ideolojinin egemen olduğu bu çağda, bu suçlular sadece birer figüranlardır. En güçlü olan hayatta kalıyor. Son söz Amerika’nındır. ABD, ajanlarını kullanarak kana doymayan bir dünya canavarıdır.

Bu savaşlar, kendini kadınlara ve savaşlara adayan sözde uluslararası insan haklarının saçmalığını kanıtlamış, güya kadınları korumak için birçok uluslararası kanunlar çıkarılmıştır. Fakat bunlar değersiz yasalardır, yanlış ve aldatıcı kadın haklarını teorileştirmekten başka bir amacı yoktur. İnsani değer diye bir değer tanımaz, amacı kadını sömürmek ve onu bir kâr makinesine dönüştürmektir. Kapitalist sistemde kadınlar, alınıp satılan bir metadır. Zulmün ortadan kaldırılması ya da kadınları katliam ve tehcirden korumaya gelince, gözleri boyamaktan başka bir şey değildir.

Savaşlar ve çatışmaların sona erdirilmesi çağrısında bulunan, kadın haklarını geliştirmek ve eşitlik için baz alınan uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler, topyekûn kusurludur. Gerçek şu ki, bu anlaşmaları geliştiren, dünyada savaşların fitilini ateşleyen kapitalist Batı’nın ta kendisidir. Kadınların payına düşen, cinayet, psikolojik rahatsızlıklar ve umutsuzluktur. Kadınlar, kendilerini temel ihtiyaçlardan yoksun göç merkezlerinde bulmuşlardır. Kadınlar, çocuklarını bu zor şartlar altında doğurmakta, çocuklarının, kocalarının, akrabalarının gözleri önünde yeni doğan bebeklerinin ölümlerine tanık olmaktadırlar!

Ey Müslümanlar! Dünyanın bu anlamsız savaşı durdurmada çaresiz kalması doğaldır, çünkü bu çatışmaları destekleyen ülkeler, halkların kanını emen sömürgeci ülkelerdir. Dolayısıyla bu ülkelerin kadınlara ve çocuklara yönelik zulmü ortadan kaldırması mümkün değildir.

Ey Müslüman kadınlar! Bu yapay savaşlar ve kadınların yaşadıkları sefalet, kapitalist temelde kadınların kalkınmasına, güçlendirilmesine ve kadın haklarına çağıran sözde projelerden el çekmek için yeterlidir. Bu söylemler, hile, yalan, aldatma ve sömürgecilikten başka bir şey değildir...

Kadınları İslam inancına dayalı gerçek bir değişim için çalışmaya çağırıyoruz. Bu yüzden Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’i kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışan erkek ve kadınlarla birlikte ciddi bir çalışma içine girilmelidir. Hilafet, yetiş Mutasım diye haykıran bir kadını kurtarmak için orduları seferber etmiştir!