حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
| No: SD-BA-2025-RS-TR-87 |
H. 24 Cumâde’l Ûlâ 1447 M. Cumartesi, 15 Kasım 2025 |
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsünün “Dörtlü Tarafların Önerdiği Ateşkes ve Batı Uygarlığına Dayalı Müzakere Sürecinin Riskleri” Başlıklı Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma
Amerika’nın başını çektiği, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin de dahil olduğu ‘Dörtlü İttifak’, 12 Eylül 2025’te Sudan kriziyle ilgili bir bildiri yayınladı. O günden bu yana Sudan halkı ne yazık ki ikiye bölünmüş durumda: Birinci kamp, barış getireceği gerekçesiyle Dörtlü İttifak’ın müzakere ve siyasi çözüm çağrısını desteklemekte. Diğer kamp ise Dörtlü İttifak’ın bildirisini reddederek savaşın devam etmesini talep etmektedir. Her iki taraf da Müslüman olmasına rağmen, pozisyonlarını belirlemede İslam’ı temel bir hareket noktası olarak kabul etmemişlerdir; oysa İslam’ın referans alınması asıldır. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً“Ey İnananlar! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanmışsanız onun halini Allah’a ve Peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.” [Nisa 59]
وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللَّهِ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبِّي عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ“Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a aittir; “İşte bu Allah, benim Rabbimdir. O’na güvenirim ve O’na yönelirim.” [Şura 10] Bir sorunu Allah’a ve Rasûlü’ne götürmek demek, çözüm için Allah’ın Kitabına ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine başvurmak demektir.
Sudan’da yaşanan mevcut anlaşmazlığı ve bu şiddetli savaşı, Kitap ve Sünnet’e götürdüğümüzde, karşımıza şu gerçekler çıkmaktadır:
Birincisi: Sudan savaşının dosyasını kontrol eden güç Amerika’dır. Dörtlü İttifak’ın başkanı da odur. Diğer Arap ülkelerinin katılımı ise sadece göz boyamadan ibarettir. Çünkü ne Mısır’ın, ne Suudi Arabistan’ın ne de BAE’nin kendi başlarına hiçbir iradesi yoktur; tüm kontrol Amerika’nın elindedir. Amerika ise, sömürgeci kâfir bir devlettir. Bizim dostumuz değil, düşmanımızdır. Düşmanın Müslümanlar arasına girmesi caiz değildir. Zira o, dost değil, düşmandır. Hal böyleyken, Sudan Dışişleri Bakanı Muhyiddin Salem’in çıkıp, “Mısır ve Arap kardeşlerimizle ve ABD’li dostlarımızla görüşüyoruz” demesi ise tam bir saçmalıktır ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur! Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُواْ لَكُمْ عَدُوّاً مُّبِيناً“Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.” [Nisa 101]
Kâfirler asla bizim iyiliğimizi istemezler. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ“(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” [Bakara 105] Rabbimizin bizim için istediği hayrı istemeyen birinden, bize nasıl bir hayır gelebilir ki?! Hele ki bu kâfir, küfrün başı Amerika ise?! Dünyanın neresine baksanız elinde Müslüman kanı vardır.
İkincisi: Günümüzde Amerika’nın liderliğini yaptığı Batı uygarlığı, dinin hayattan ayrılması (sekülerizm) inancı üzerine kuruludur. Bu inanç da doğası gereği uzlaşma esasına dayanır. Bu yüzden onlarda hak ve bâtıl diye kesin bir ayrım yoktur. Anlaşmazlıkları her zaman orta yolu bularak, yani iki hasım tarafı uzlaştırarak çözmeye çalışırlar. Bu yöntemde, iki tarafın da orta bir noktada buluşabilmesi için bazı değerlerinden ödünler vermesi gerekir. Çünkü onlara göre hakikat, mutlak değil, görecelidir. Bu nedenle, Dörtlü İttifak’ın uzlaşma esasına göre yürüttüğü bu müzakerelerin asıl amacı, devleti isyancılarla aynı kefeye koymaktır! Ardından da her iki taraftan da tavizler kopararak sonunda Darfur’un koparılması sağlanacaktır! Çünkü müzakereler, hakkı hak, bâtılı batıl bilen doğru çözüm üzerine değil, uzlaşma üzerine kuruludur.
Üçüncüsü: Sömürgeci kafirler, Müslüman topraklarında esasen kendilerinin sebep olduğu veya ajanları aracılığıyla yarattıkları anlaşmazlıkları çözmeye çalıştıklarında, bunu ülke halkının çıkarına değil, kendi çıkarlarına ve kendi arzularına göre çözerler. İster bizzat kendileri müdahil olsunlar, ister Afrika Birliği veya IGAD gibi kukla örgütleri vekil olarak kullansınlar, fark etmez, sonuç değişmez. Güney Sudan’ın koparılması hâlâ hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Barış getirmek ve istikrar sağlamak gibi aynı kötü niyetli bahanelerle Güney Sudan’ı Sudan’dan koparmışlardır. Şimdi de Darfur’u söküp almak için aynı mikrobu oraya taşımaya çalışıyorlar. Ve planları aynen böyle işliyor. ABD, Darfur’u ayırmak ve Sudan’ı parçalamak amacıyla bu yıkıcı savaşı körüklemiştir; bu savaşın yakıtı Müslümanların kutsallarıdır. Müslümanların kanıyla, Sudan’ın yıkıntıları üzerine yeni bölgesel, etnik veya kabilevi bir devletin sınırlarını çiziyor. Ve bunu Sykes-Picot haritasının düzeltilmesi olarak adlandırıyor. Amerika, iki buçuk yıldır Sudan dosyasını elinde tutmaya, devlet ile isyancıları aynı kefeye koymaya ve bu komplosunu kısık ateşte pişirmeye devam etmiştir. El Faşir’in düşmesiyle HDK’nin tüm Darfur’da kontrolü ele geçirinceye kadar Amerika sürekli manevra yapmış, farklı platformlarda oyalama taktikleri gütmüştür. HDK, El Faşir’de kontrolü sağlar sağlamaz da Amerika, Dörtlü İttifak aracılığıyla sözde insani ateşkes çağrıları üzerine yoğunlaşmıştır. Bu ateşkesin ardından gelecek müzakerelerin varacağı nihai sonuç bellidir. Güney Sudan senaryosunda olduğu gibi, Darfur’un Sudan’dan ayrılacaktır. Yani savaşı bitirme ve barış getirme bahanesiyle Amerika, kanla çizdiği bu yeni sınırlar üzerinden Sudan’ı parçalama hedefine ulaşacaktır.
Dördüncüsü: 2023’te patlak veren savaşın mevcut tempoda devam etmesi, Hızlı Destek Güçleri’ni ortadan kaldırmayacak; aksine Libya senaryosunda olduğu gibi iki hükümetli bir yapı doğuracaktır. Bu sonuç da Darfur’un ayrılmasına yol açacaktır. Ki zaten Amerika’nın ajanları aracılığıyla yapmak istediği de budur!
İşte realite budur. Peki, çözüm nedir öyleyse?
Müslüman için çözüm, sadece ve sadece yüce vahiydedir; yani İslam akidesinde, Kur’an’da, Sünnette ve bu ikisinin irşat ettiklerinde saklıdır.
İslam’ın herhangi bir soruna getirdiği çözüm, taraflar arasında orta yolu bulma ve uzlaşı esasına dayanmaz. Aksine hakkı gerçekleştirme ve batılı yok etme esasına dayanır. Hak sahibi kimse, hakkını tam ve eksiksiz olarak alır.
İslami meşruiyetin olmaması, tüm felaketlerin anasıdır. Bu boşlukta eline silahı alan, gücü ele geçiren herkes halka hükmetmek istemektedir. Hatta bakan olmanın ve yönetimden pay kapmanın en kolay yolu, dış güçlerle ajanlık ilişkisi kurmak, silahlanmak ve masum insanların kanını, malını, namusunu çiğnemek olmuştur. Dahası bu durum, artık kimsenin kınamadığı, hatta normal karşıladığı bir gelenek haline gelmiştir. Toplumun sözde önderleri; aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler bile, bu dış güçlerin maşası olan ajanların ayağına hizmet eder hale gelmişlerdir! Bu bozuk durumu düzeltmek için İslam, otorite ümmete aittir kuralını getirir. Bu kural, Hilafet sistemini ikame ederek hayatını İslam akidesi üzerine yeniden inşa etmesi için ümmete, gasp edilen otoritesini geri alması farz kılar.
İslam’ın bu tür sorunlara getirdiği çözüm ise şöyledir: İslam’ı uygulayan devlete karşı kim silah çeker ve haksızlığa uğradığını iddia ederse; devlet, onun şikâyetini dinleyebilmesi için önce o kişiden silahını bırakmasını ister. Eğer silahı bırakırsa, devlet onunla masaya oturur, şikâyetini dinler ve haklıysa o haksızlığı giderir. Yok eğer silahını bırakmayı reddederse, silahını bırakana kadar yola getirmek (edeplendirmek) üzere onunla savaşılır. Devlet, bırakın savaşı körükleyen kâfir bir düşmanın sözde arabuluculuk yapmasına izin vermeyi, yabancı bir devletin bu meseleye karışmasına bile asla izin vermez.
İslam’ın, devlete karşı isyan etme ve devletin otoritesine karşı gelme meselesine getirdiği çözüm, alemlerin Rabbi olan Allah’a kulluğu esas alan şeri bir çözümdür. Dahası bu çözüm, doğru ve sorunun gerçekliğine uygun bir çözümdür; bu çözüm, devletin birlik ve bütünlüğünü koruyan ve pusuda bekleyen düşmanların iç işlerine müdahalesini engelleyen bir çözümdür. Bu yüzden Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hidayetine uymalıyız.
Ey Sudan halkı! Ey samimi güç ve kuvvet ehli! Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, İslami hayatı yeniden başlatmak için sizin aranızda ve sizinle birlikte çalışmaya devam etmektedir. İçinde bulunduğunuz bu sefil ve Allah’ın gazabına neden olan bu durumdan tek bir çıkış yolu vardır. O da aranızdaki samimi güç ve kuvvet ehli evlatlarımızın, Hizb-ut Tahrir’e nusret vermesidir. Hizb-ut Tahrir, İslam’ı uygulamanın, insanları sömürgecilikten kurtarmanın ve İslam’ı tüm dünyaya taşımanın güvencesi ve garantörüdür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07 http://www.hizb-sudan.org/ |
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com |



