Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadınlar Kolu, 29 Ocak 2015 Perşembe sabahı Kur'an-ı Kerim ve İslami Araştırmalar Üniversitesi'nin yakınına Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakareti kınamak amacıyla öğrencilere yönelik bir diyalog noktası kurdu. "Sadece Hilafetle Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e Yardım Edebiliriz." başlıklı bir de konuşma yapıldı.

Diyalog noktası, belirlenen zamanın sonuna kadar sürmedi. Çünkü üniversite güvenliği, bacılardan diyalog noktasının kaldırılmasını istedi. Hatta onları tutuklamakla tehdit etti. Onca çabalara rağmen diyalog noktasını dağıtamadı. Bunun üzerine öğrencileri, Hizb-ut Tahrir üyesi kadınlara yaklaştıkları takdirde kimliklerine el koymakla tehdit etti. Ama beyhude. Öğrenciler onca tehdide kulak asmayarak Hizbin üyesi kadınları dört gözle dinlemeye devam ettiler. Üniversite yönetiminin izninin alınmasında ısrar eden üniversite güvenliği ile Hizbin kadınları arasında alevli tartışma yaşandı. Hâlbuki diyalog noktası üniversite dışına kurulmuştu. Üniversite yönetimi, nasıl güvenlik birimlerinin elinde bir maşa olabilir?

Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e destek olmak her Müslümanın görevidir.

إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ "Eğer siz ona yardım etmezseniz; ona Allah yardım etmiştir." ^{[Tevbe 40]} Ama tuhaf ve garip olan şudur ki devlet, hem İslam'ın sloganlarını dillendiriyor hem de aynı zamanda İslam'ın Peygamberine sözle destek çıkan birkaç kadına engel oluyor. Hâlbuki Charlie Hebdo dergisinin saldırılarını kınayan ilk ülkelerden biridir. Dışişleri Bakanı, işlerine geldiğinde siyasi tüketim için İslam'ın sloganlarını dillendiriyor, ama İslam'ın Peygamberine yardım etmek söz konusu olunca orduları seferber etmek yerine sadece defalarca kınamakla yetiniyor. Fakat Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e destek çıkanları engellemek için güvenlik güçlerini hemen seferber edebiliyor!

Bu gerçekler, rejimin zafiyetini ve rejimin yapısının kırılganlığını gösterir. Hak kelimesi korkusu, kulaklarımızı inleten barışçıl ifade özgürlüğü ile ilgili sahte sloganlar yükselten her ceberut rejimin karabasanı olmayı sürdürüyor. Sadece sözlerle dinlerine ve Peygamberlerine yardım etmek isteyen bir kaç kadından bile tırsıyor!

Biz, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmenin en büyük farzlardan biri olduğunu defaatla açıkladık. Fikri çatışma ve siyasi mücadelenin uyulması gerekli şeri bir metot olduğunu söyledik. Ama nafile, çünkü kirli siyasi oyuna, yani kapitalist temelinde siyasete izin veriliyor. Bu bağlamda para için iktidar partisine katılmak ya da kırıntılar ile yaşayan muhalefet ya da savaşçı milisler yasal görülüyor.

Hizb-ut Tahrir kadınları olarak biz, insanoğlunun efendisi Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in bizim için çizdiği İslam Şeriatından başkasına asla razı olmayacağız. Allah'ın vaadi ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in beklenen müjdesi gelene kadar bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Kurulmasına ramak kalan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti ile zafer ve hâkimiyet bulacağız. Hilafet, hakkı açığa çıkaracak ve batılı da iptal edecektir. O gün insanlar iki kesim olacak; münafık olmayan imanlı kesim ile imanı olmayan münafık kesim.