12 Şubat 2019 günü Soçi’de gerçekleşen Rusya-Türkiye-İran üçlü zirvesi, bazı noktalarda varılan anlaşma ile sona erdi. Sonuç bildirgesinde, Suriye devletinin toprak bütünlüğüne ve ayrılıkçı gündemlerin kabul edilmeyeceğine vurgu yapıldı. Üç ülkenin liderleri, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin istikrar ve güvenliğe hizmet edeceğini ve Suriye’nin kuzeydoğusunda istikrar ve güvenliği sağlamak için üç ülkenin koordinasyon içinde çalışacaklarını vurguladılar.

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’şŞam Müslümanları! Meşum Soçi Anlaşması, Amerikan siyasi çözümü paralelinde hareket ediyor. Daha doğrusu görevi, anayasa taslağı hazırlamak olan bir anayasa komisyonu kurulması çağrısında bulunarak yolunu aralıyor. Devlet organlarının şeklini ve Batı çıkarına hizmet edecek şekilde sistemlerini belirleyecek olan bu anayasa taslağı, Allah’ın emirlerine aykırıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, hükmün sadece kendisine ait olmasını farz kılmıştır. Bu bağlamda şöyle buyuruyor:

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” ^{[Yusuf 40]} Kuşkusuz Ey Müslümanlar! Bu tür konferanslar Suriye devrimi ve halkına komplo kurmak ve Amerikan siyasi çözüm kartlarını düzenleyene kadar zaman kazanmak içindir. Bilindiği gibi Amerikan çözümü, Şam devrimine kürtaj yapmayı, halkın yaptığı fedakârlıkları heder etmeyi, yeniden zül ve zillet ateşine geri döndürmeyi amaçlıyor...

Katılımcıların mantığına göre Suriye egemenliğinin korunması, “terörle” mücadele bahanesiyle halkı silahlardan arındırıldıktan sonra tüm bölgelerin zorba Şam yönetimine devredilmesi anlamına gelir. Ne kadar ödün verirsek verelim tepemizdeki kılıç hep kalacaktır. Ya yeniden cani rejimin hangarına atıldığımız ya da iğrençliklerine dünyanın sağır sultan kesildiği ölüm ve işkence zindanlarına tekrar tıkıldığımız gün tepemizden kalkacaktır.

Kâfir Batı ve maşası ajan yöneticiler, akan kanın durdurulması ve sivillerin güvenliğinin sağlanması iddiası adı altında Şam halkı, kanları ve fedakârlıkları pahasına kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için çırpınıyorlar!

Şüphesiz Şam topraklarında gerçekleşen olaylar ve günler, Türk rejiminin ileri sürdüğü ve Suriye halkının dostu olduğu iddiasının tamamen yalan olduğunu gün yüzüne çıkarmıştır. Türk rejiminin gerçek rolü artık apaçık belli olmuştur, özellikle de Şam kasabı ile ilişkisinin devam ettiğini açıkladıktan sonra. Erdoğan, alt seviyede ilişkilerin sürdüğünü açıkladı! Moskova’da düzenlenen heyetler arası güvenlik toplantıları son olmayacaktır. Gizlice yapılanlar ise daha büyüktür.

Yetenekleri ve unsurlarının geleceğini sponsor ülkelere ipotek eden grup liderleri, Şam devrimine hizmet edemez. Aksine devrimi ortadan kaldırmanın araçları olacaklardır. Bu güç yetenekleri peşkeş çekecekler, devrimi diri diri gömmek için onu haydut rejime teslim edeceklerdir. Guta ve Dera’da yaşananlar bunun en iyi kanıtıdır. Gelecekte grup liderlerinin durumu, Yahudi varlığının bekçilerine dönüşen Filistinli grup liderlerinin durumundan daha iyi olmayacaktır. Onlar ki nehirden denize kadar Filistin ve Mescidi Aksa’nın kurtuluş sloganını dillendiriyorlardı!

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’şŞam Müslümanları! Kâfir Batı, başımıza gelecek felaketleri bekliyor ve gece gündüz devrimimize tuzak kuruyor. Sakın onun insanlık iddialarına aldanmayın. O kötülük ve caniliğin elebaşısıdır. Tarihi, katliamlarla doludur. Dost terennümünde bulunanlara da kanmayın. Onlar bizi ezmek için kullanılan araçlardan başka bir şey değildir. Sekiz yıldır bize tuzak kurdukları sabittir. Bilin ki başlangıçta olduğu gibi devrim “Allah için” olmadığı sürece işler düzelmeyecektir. İşlenen hataların tedariki vardır. Onun için gelin Allah’ı razı eden açık ve net bir proje etrafında birleşelim. Halk tabanını ve otoriteyi hazırlayalım. Dürüstlüğüne tanık olduğumuz, tutumunu deneyimlediğimiz, halkına asla yalan söylemeyen bilinçli siyasi liderliğin peşinden basiretle yürüyelim. Bozguncuların eli kesilmedikçe, uluslararası topluma sırtımızı, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yüzümüzü dönmedikçe devrim doğru yolda ilerlemeyecektir. Allah, yardım edendir. O her şeye kadirdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ “Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.” ^{[Zümer 36]}