لَتُنْقَضَنَّ عُرَى الإِسْلَامِ عُرْوَةً عُرْوَةً، فَكُلَّمَا انْتَقَضَتْ عُرْوَةً تَشَبَّثَ النَاسُ بالتِي تَلِيهَا، وَأَوَّلُهُنَّ نَقْضاً الحُكْمُ وَآخِرُهُنَّ الصَلَاةُ “İslam halka halka kopacaktır. Bir halka koptu mu insanlar öbürüne sarılacaklar. İlk kopacak olan yönetimle ilgili olandır. Son kopacak olan da namazdır.”

Tunus yöneticileri, Allah’ın dinine son derece cesur davranıyorlar. İslam’ı yönetimden dışladılar, Allah’ın Şeriatını devletten ve toplumdan yok ettiler, terörle mücadele adı altında İslam’la savaştılar. Şimdi de İslam’ın geri kalan ritüellerini ortadan kaldırıyorlar. Korona salgını bulaşını durdurmak bahanesiyle camileri kapattılar, Cuma ve cemaat namazlarını yasakladılar. Bu, Allah’ın dinine en ağır zulümlerden biridir. Çünkü camiler Allah’ın evleridir, şartlar ne olursa olsun kimsenin onları kapatma hakkı yoktur. Peki ya amaç bu olursa? Hükümetin 29 Ekim 2020 tarihli kararı, diğer yaşam aktivitelerinin çoğunu değil de camileri kapatmayı amaçladı. Bu, Koronavirüs salgınının İslam’ın geri kalan ritüellerini ortadan kaldırmak için bir gerekçe haline geldiğini doğruluyor. Zira akıllı bir kişi, hükümetin camileri kapatarak insanların güvenliğini sağladığına nasıl inanabilir? Oysa kamu binaları önünde, ulaşım araçlarında, büyük ticari alanlarda, barlarda vb. toplanmalarına izin veriyor! Sonra cami müdavimleri güvenlik önlemlerine uymadı mı? Hükümet neden diğerleri gibi onları da bu prosedürden hariç tutmadı? Yoksa İslam, bu ülkede zayıf bir halka mı?

Ey Tunus halkı! Hükümetin güvenliğinizi sağlama iddiaları zırvalıktır, trajikomiktir, yanlış argümandır, artık kimseyi kandıramaz. Kapalılığına karşı protestolar düzenlenmesine ve iyilikseverlerin açılmasını istemelerine rağmen camilerin kapalı kalmalarının 6 Aralık 2020’ye kadar uzatılması, halkın, günahkâr eylemlerine karşı çıkmasına rağmen hükümetin sapıklığında devam etmediğini vurguluyor.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti olarak biz,

1- Karar vericileri günahlarından tövbe etmeye, akıllarını başlarına almaya, Allah’tan korkmaya, Allah’ın evlerini açmaya ve bu büyük suçtan tövbe etmeye çağırıyoruz.

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أولئك مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلَّا خَائِفِينَ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ “Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.” ^{[Bakara 114]}

2- İmamları ve vaizleri, Allah’tan korkmaya, dolayısıyla camileri açmaya ve bu günaha ortak olmamaya davet ediyoruz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ فِي مَعْصِيَةِ الْخَالِقِ“Yaratıcıya isyanda yaratığa itaat edilmez.”

3- Ümmetin geri kalanını da bu münkerden Allah’a sığınmaya davet ediyoruz. Herkes, sorumluları bu büyük suçtan geri döndürmek için elinden geleni yapsın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}