30 Ağustos 2016 tarihinde bir basın açıklaması yayınladığımız ve aynı gün Hizb, resmi sitesinde resmi bir açıklamada bulunduğu halde görsel-işitsel-yazılı basın ve medyada saldırı kampanyası son sürat devam ediyor. Kimileri kasıtlı, kimileri olayları dikkatli izlememekten kaynaklı, kimileri de iletişime geçip açıklamaya istemeye matuftur.

 Saldırı kampanyasının, hükümet güçlerinin Hizb-ut Tahrir / Tunus’a yönelik ciddi ihlalleri karşısında medya sessizliğinin ardından gelmesi çok tuhaftır. Örneğin hükümet, idari yargının kararını hiçe sayan bir vali aracılılığıyla partinin yıllık konferansını engelledi. Partinin genel merkezindeki flama ve bayrağın yırtılması için güvenlik görevlilerine baskı uyguladı. Etkinliklerin iptal edilmesi için kiralık çeteler devreye soktu. Ve daha nice ihlaller... Bu ihlaller, utanç verici olduğu gibi siyasi olarak da etik değiller. Böyle nereye kadar devam edecek?  Devrimden bu yana Tunus’ta diktatörlüklerin tahtları sallantıda...

Mademki medya, “görüyor”,“işitiyor”, “yazıyor” o halde biz de, bizimle iletişime geçip kaynağından bilgi almak isteyen birçok medya ve gazeteciye bu tavrından ötürü teşekkür etmek isteriz...   

Sağduyu ve itidalle hareket edip art niyetli yorumlara kaçmayan yetkililer, politikacılar, hukukçular ve akademisyenlere de ayrıca şükranlarımızı sunarız.  Çünkü bu kesim, Hizbe ve siyasi konumuna yakışır açıklama istediler...

Bunun yanı sıra kamuoyunun Hizbe olan ilgisini bildikleri için izleyici sayısını artırmak amacıyla farklı kesimlerden alıntı yapanların tavrını da şaşırıyoruz...

Bu kesim, olayları mecrasından saptırıyor. Devlet, insanlara merhametçe yaklaşır.  Ülke ve halkın güvenliğiyle oynayanları da cezalandırır. Hizbin siyasi çalışma metodu da herkesçe malumdur. İşte bunlar, değişmez gerçeklerdir...

Kaldı ki Hizb, anonim değil, malum bir partidir. Ne “Sabbat Zallam” işkence odalarına ne de şiddet eylemlerine adı karışmış değil. Hiçbir zaman ordu karargâhlarına Molotof kokteyl atma eylemlerinin de tarafı olmadı. Ve bir gün bile “ilahi inayetin” temsilcisi olduğunu iddia etmedi... Hizb, köklü bir partidir, düşüncenin onun ruhu, siyaset de onun tezahürüdür. Ne ideolojik temele dayalı olarak ne de koşullar gereğince asla bunun dışına çıkmaz. Politikacılar, gazeteciler, güvenlik uzmanları, hâkimler, hukukçular bu gerçeği çok iyi bilirler.

 Gazeteciler, aydınlar, gerçekten ülke ve halkın yararı için çalışanlar, Hizbin siyasi projesine vakıf olmak isteyenler, yönetimi amaçlayıp ümmet üzerinden otoriteyi almayı arzulayanlar, Hizbe tam vakıf olmak için Hizbin medya büro ve sorumlularıyla iletişime geçebilirler. Bunun da ötesinde azcık var olan itibarlarını korumak adına profesyonel gazetecilik yaparak cevap hakkı tanımalıdırlar.

 Kamuoyu Hizbin art niyetli saldırılar karşısında siyasi ve entelektüel yolları kullanarak gerekli yanıtı vereceğini bilmelidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن جَاءكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُوا أَن تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” ^{[Hucurat 6]}