14 Mayıs Pazar günü yapılan seçimlerde 50+1 oranını aşan bir aday çıkmadığı için 28 Mayıs Pazar günü ikinci tur seçimleri yapılacak. Seçim sürecinde ittifaklar, partiler ve liderlerin karşılıklı açıklamaları sebebiyle toplum adeta ikiye bölündü, insanlar birbirine düşman kesildi. Çünkü siyasiler birbirini terörist, hırsız, yalancı, kumpasçı, şantajcı ve montajcı gibi çirkin ve hakaretamiz ifadeler ile suçladılar. Müslüman Türkiye halkı, Cumhur İttifakı’nın savunduğu Amerikan tipi başkanlık sistemi ile Millet İttifakı’nın savunduğu İngiliz tipi parlamenter sistem arasında bir tercihe zorlandı. Zira her iki kesim de bu kritik seçimleri bir beka ve ölüm-kalım meselesi olarak gösterdi. Aynı zamanda bu seçim sürecinde siyasetteki ilkesizliğin zirve yaptığı da görülmüş oldu. Siyasiler maslahat ve menfaat uğruna şahsi ikbal ve çıkar hesapları yaparak “dava, ilke ve ideallerini” ayaklar altına aldılar.

Seçimin ilk turunda yeterli oy oranına ulaşamayan iki aday, eylem ve söylemleri ile mülteci düşmanlığını körükleyen ve sadece bundan beslenen jakoben, ırkçı ve marjinal olan Ata İttifakı’ndan medet umar hale geldiler. Her iki ittifakın adayı birbirine üstünlük sağlamak için Sinan Oğan ve Ümit Özdağ ile ayrı ayrı masaya oturup canlarını, namuslarını ve evlatlarını korumak için ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimizin durumunu pazarlık konusu yaptılar. Seçim öncesinde mülteci düşmanlığından beslenerek bir seçim kampanyası yürüten Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’ın zihniyetini bildikleri halde seçimi kazanmak için ikinci turda mülteci düşmanlığı limanına yanaştılar. Bu görüşmelerin sonunda Cumhur İttifakı adayı Erdoğan, Sinan Oğan ile Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu ise Ümit Özdağ ile anlaştı.

Kılıçdaroğlu ve Özdağ’ın anlaştıkları ortak mutabakat metninde Suriyeliler başta olmak üzere tüm sığınmacılar ve kaçakların en geç 1 yıl içerisinde geri gönderileceği yazıldı. Yapılan basın toplantısında Ümit Özdağ, ekonomik krizin ancak sığınmacıların geri gönderilmesi ile çözüme kavuşacağını söyledi. Kira fiyatlarının aşırı yükselmesinin, işsizliğin artmasının, uyuşturucunun yaygınlaşmasının ve hatta sokaklardaki güvensizliğin sebebinin mülteciler olduğunu iddia etti. Özdağ’ın 100 yıllık laik Cumhuriyetin bütün sorunlarını mültecilere fatura etmesi hakikatten uzak olup İslam ve Müslüman düşmanlığından ileri gelmektedir. Eylem ve söylemleri ile marjinal olan Zafer Partisi ve genel başkanının ittifaklar tarafından muhatap alınması, ilk turda aldığı %2,23’lük oya karşılık mülteciler meselesinin pazarlık konusu edilmesi, koltuk ve çıkar için her şeyin yapılabileceğini göstermektedir. Zira 14 Mayıs seçimlerinden önce ensar-muhacir kardeşliği üzerine söylenen hamasi sözler unutuldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 550.000’den fazla Suriyeli mültecinin Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere geri gönderildiğini, şimdiki amaçlarının ise rejimin kontrol ettiği yerlere göndermek olduğunu söyledi.

Ey Müslümanlar! Demokratik seçimlerin sorun ve sıkıntıları çözemeyeceği apaçık bir gerçektir. Zira devletin temeli çürük, nizamı fasit, işleyişi ise bozuktur. Yaşanan iktisadi, siyasi ve ahlaki sorunların kaynağı mülteciler değil tatbik edilen laik sistemdir. Sistem değişmedikçe sömürü, sefalet, adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma ve ahlaksızlık tüm hızıyla devam edecektir. Yani seçimler ile hiçbir şey değişmeyecektir. O halde Müslümanların yapması gereken şey, partileri, liderleri, milletvekillerini veya hükümetleri değil, sistemi değiştirmektir. İslam’dan gayrısı batıldır, zulümdür. İslam, âlemlerin Rabbinden gelen yegâne hak din ve tüm sorunları çözen kapsamlı bir hayat nizamıdır. İslam’ın yegâne tatbik metodu ise İslami hayatı yeniden başlatacak olan Râşidî Hilâfet Devleti’dir. İhlaslı, samimi Müslümanlar bu devlete çağrı yapmalı ve bu devletin kuruluşu için çalışmalıdır.

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ ۚ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ “Yoksa onlar cahiliye yönetimini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre yönetimi Allah'tan daha güzel kim vardır?” ^{[Mâide 50]}