حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu
No: YMu2013BAu20132012u2013MBu2013TRu20130023 |
H. 5 Zilka’de 1433 M. Cumartesi, 22 Eylül 2012 |
-Basın Açıklaması- Sayın Şari Gazetesi Editörü
Saygıdeğer gazeteniz "Şari", 16.09.2012 Pazar günü 321 sayılı baskısında Dr. Hasan Ali Mecli'nin kaleme aldığı "Türklerin Yemen'i İşgal Etmesinin Övülmesi" başlıklı uzun bir makale yayınladı. Yazar makalesinde Osmanlılar için Sana'da dikilen anıta değinerek Osmanlıların 1538-1635 ve 1849-1918 yılları olmak üzere iki defa Yemen'de bulunmasına şiddetle saldırdı. Osmanlıları Yemen'i işgal edenler olarak nitelendirdi ve onları Yemen'in Kuzeyini işgal eden İngilizlerle bir tuttu. Makalenin sonunda Osmanlıların bir kılıf olarak edindikleri Hilafet'in sadece bir hurafe olduğu sonucuna ulaştı ve "İslami Hilafet Yalanı" dedi! Bizler kurulduğu 1953 yılından beri Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için çalışan Hizb-ut Tahrir olarak ve cevap hakkımızı kullanarak sizlere yazıyoruz. Cevabımızın, söz konusu makalenin yayınlandığı köşede gazetenizde yayınlamanızı ümit ediyoruz ki başka gazetelerde yayınlamak zorunda kalmayalım. Bu cevap vesilesi ile aşağıdaki hususları açıklarız:
1-Avrupa'da Balkanları fethetmelerinin ve Viyana surlarına dayanmalarının ardından Osmanlılara haksızlık eden ve siyasî hasım olarak çalışan Avrupalı yazarlardan yapılan alıntılar yüzünden Osmanlıların Yemen'deki varlıklarının maruz kaldığı çarpıtmalar açıktır. Lahj ve Aden krallarının haberleri hakkındaki Zamanın Hediyesi kitabının yazarı Kumandan gibi Osmanlılara şiddetle saldıran ve işgalci İngilizleri öven yazarların olduğunu unutmayalım.
Osmanlılar, Yemen'e Yemen halkının kendilerini "Burci" Hanedanlığının yönetiminden kurtarmaları çağrısı üzerine gelmiştir. Müslümanlar, Osmanlılardan Kralları Alfonso d'Albuquerque'nin Nebi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in kabrini çalmakla tehdit ettiği Portekizli misyonerlerin kampanyalarına karşı kendilerinin yardımcıları olması vasfı ile yardım istemiştir. Osmanlılar, 1517 yılında Kahire'ye girip Memlukların yönetimine son verdikten sonra 1538 yılında Yemen'e gelmişlerdir. Hatta vilayetlerinin sayısı faklı İslam beldelerinde 32 vilayeti bulmuştur.
Osmanlıların başarılarından biri de Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bize fethedileceğini haber verdiği Konstantiniyye'yi fethetmeleridir. Zira el-Hakim, Mustedrik'inde hangi şehrin daha önce fethedileceği sorulunca Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini zikretmiştir: مدينة هرقل تفتح أولا "Herakl'in şehri önce fethedilecek." Yani Osmanlılı Fatih Muhammed'in 1453'te fethettiği Konstantiniyye demektir. Yine Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] onu fethedeni övmüştür: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ "Muhakkak ki Kostantaniyye fethedilecektir, onun komutanı ne güzel bir komutandır ve onun ordusu ne güzel bir ordudur." Konstantiniyye ise bugünkü İstanbul'dur ve onun fethedilmesini işgal olarak isimlendirmek akıl işi değildir.
Ayrıca Müslümanlar, kendisinden Filistin'i isteyen Yahudilere verdiği cevaptan dolayı adı altın harflerle tarihe kazınan Halife İkinci Abdulhamit'i unutmamışlardır. Zira onlara şöyle demiştir: "Doktor Hertzl'e bu konuda ciddi adımlar atmamasını nasihat ediniz. Zira ben Filistin toprağının tek bir karışından dahi vazgeçemem!.. Orası benim şahsi mülküm değildir... Bilakis İslam Ümmeti'nin mülküdür. Halkım bu topraklar uğrunda cihat etti ve orayı kanlarıyla suladı... Yahudilerin milyonları kendilerine kalsın!.. Eğer bir gün Hilafet Devleti parçalanacak olursa işte o gün, onlar Filistin'i bedelsiz alabilirler. Ancak ben hayatta olduğum müddetçe, Filistin'in Hilafet Devleti'nden koparıldığını görmektense bedenimin lime lime koparılmasını tercih ederim ki bu olmayacak bir iştir. Biz hayatta kaldığımız müddetçe, cesetlerimize neşter vurulmasına asla razı olmam." [Muvaffak Beni el-Merce/Hasta Adamın Uyanışı] Yahudiler 1909 yılında bu taleplerini veya yönetimden azledilmesini yinelediğinde ise o azledilmeyi seçmiştir. Yahudiler fiilen İngilizlere sığındılar ve birinci dünya savaşının sona ermesi, Osmanlı Hilafeti'nin hezimete uğraması ve arından yıkılmasından bir sene önce onlardan Balfour Deklarasyonu sözünü aldılar. Böylece Yahudiler, Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldıktan 24 sene sonra Filistin toprakları üzerinde varlıklarını ikame etmeyi gerçekleştirdiler.
Yemen'e gelince: Osmanlılar Portekiz gemilerinin Yemen'e yaklaşmasını engelledikleri gibi Doğu Hindistan Şirketini kurduktan sonra İngiliz gemilerinin de Arap Yarımadasına yaklaşmasını engellediler. İngilizler, ancak Osmanlıların ayrılmasından sonra 1839 yılında Yemen'i ve Yemenlilerin ihmal ettiği ve İngilizlerle savaşlarında kullanmadıkları Sayra Kalesini işgal ettiler.
Osmanlıların Yemen'de ikinci kez bulunduğu dönemde bir grup Yemenli hacı, Sa'de'den Mekke'ye demir yolu ile yolculuk etme imkanı buldular. Bu demir yolunu "petrol arayan İngilizlerin rakibi" Almanlar inşa etmişti. Bu demir yolu ile Irak, Körfez ve Yemen üzerinden İstanbul'u Mekke'ye bağlayacaklardı. Sonra bu demir yolunu, Arabistanlı Lawrence "1916" yılında Osmanlılara karşı başlatılan büyük Arap ayaklanmasında imha etti. Bir Fransız şirketi, el-Hadide ve Sana arasında bir demir yolu inşa etme sürecine girdi ve bunun karşılığında Osmanlılardan altın dinarlar aldı. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması demir yolunun inşa edilmesini engelledi.
Ayrıca bizler, 1860 yılında Paris'te gizlice kurulan İttihat ve Terakki partisinin kurulması ve üyelerini Yemen de dahil farklı beldelere dağıtması gibi sonunda Osmanlı Hilafet Devleti'nin yıkılmasına neden olan zafiyet faktörlerinin de farkındayız. Ancak insaflı olmak hataları onaylamak demek değildir. Osmanlılara isabet eden şeyleri kabul etmemize rağmen işledikleri hataları kabul etmemekteyiz.
2-Hilafet, ne bir yalandır ne de bir hurafedir. Bilakis Hilafet, İslam'ın yönetim nizamının şekli olup kendisinden önceki ve sonraki diğer yönetim şeklinden tamamen farklıdır. Nitekim Hilafet hakkında deliller varit olmuştur. El-Buhari ve Muslim, Ebu Hazım'dan şöyle dediğini rivayet ettiler: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الأوَّلِ فَالأوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları, nebiler tarafından siyâset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir nebi vefat edince, bir diğer nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır." Dediler ki: "Öyleyse bize ne emredersiniz?" Dedi ki: "İlk olana, ilk olana biatinize sadâkat gösterin. Muhakkak ki Allah size karşı görevlerini yerine getirip getirmediklerini onlardan soracaktır." Yine İbn-u Hıbban, Sahihinde Ebu Seleme'den o da Ebu Hurayra'dan Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: سيكون بعدي خلفاء يعملون بما يعلمون ويفعلون ما يؤمرون ثم يكون من بعد خلفاء يعملون بما لا يعلمون ويفعلون مالا يؤمرون فمن أنكر عليهم فقد بريء ولكن من رضي وتابع "Benden sonra Halifeler olacak. Bildikleri ile amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapacaklar. Sonra yine Halifeler olacak. Bilmedikleri şeylerle amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapmayacaklar. Kim onlara karşı çıkarsa beri olur. Ama kim razı ve tabi olursa o başka!" Sahabe, Ebu Bekir'in Müslümanların Halifesi görevini üstlendikten sonra ihtilaf etmemişler ve Hilafet, 88 yıl önce yıkılıncaya kadar 1300 küsur yıl baki kalmıştır. Hilafet, "dinin bekçiliği ve dünyayı dinle siyaset etmek üzere tüm Müslümanların genel başkanlığı" olarak tarif edilmiştir. Dolayısıyla Hilafet, dahilde ve hariçte işlerini İslam ile yürütmek üzere Müslümanları tek bir devlet altında toplayan siyasi varlıklarıdır. Zira siyasî, iktisadî, içtimaî, eğitim, haricî siyaset ve hayatın diğer tüm alanlarında İslam'la hükmetmek ancak Hilafet Devleti'nin gölgesi altında mümkündür ki şeri kaide şudur: "Vacibin kendisi ile tamamlandığı şeyde vaciptir". Ayrıca İngilizlerin ve Fransızların kendileri dışındaki diğer Batılıların desteğini alıp "Sykes-Picot" anlaşması ile sınırlar inşa ederek parçaladıkları İslam ümmetinin bugünkü durumu, Allah'ın indirdikleri ile yönetimi uzaklaştırdıktan sonra Batı'nın sistemlerine ve fikirlerine mahkum edilmiş hali Hilafet'i kurarak içerisinde bulunduğu durumdan çıkaracak tek köklü çözümü gerektirmektedir.
Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in İmam-ı Ahmed'in Musnedinde geçen şu hadisi ile bitiriyoruz:
تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعَها، ثم تكونُ خلافةٌ على منهاج النبوة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعُها إذا شاء اللّه أن يرفعَها، ثم تكون ملكا عاضا فيكون ما شاء الله أن يكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون ملكًا جبريّة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون خلافة على مِنهاج النبوة ثم سَكتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." Sonra sustu.
Dr. Muhammed Et-Taşî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu Başkanı
Yemen Vilâyeti
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Yemen Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: 735417068 http://www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: yetahrir@gmail.com |