12.12.2013 Perşembe günü Yemen'de yayınlanan eş-Şâri el-Yevmiye gazetesinin 682 sayısının ön sayfasında büyük puntolarla yazılmış başlık bizi çok şaşırttı. "Askeri kompleksin intihar eylemi itirafları. Soruşturmaya katılan üst düzey askeri bir kaynak "Hilafet Devleti Askerlerinden biri olduğunu söyleyen bir kişinin başkentin bir köyünde kiraladıkları bir evde arabaya patlayıcı yüklediklerini itiraf ettiğini." söyledi." Ayrıca haberde bazı kişilerin de adlarının bu saldırıya karıştıklarına dair ipuçları olduğu, yoksa bu liderlerden biri, Hilafet Devleti kurmak için mi çalıştığı, belirtildi. Askeri komplekse saldıran ekibin aldıkları ilaçlara gelince, yine haberde sadece Cezayirli subay Habib Suadiye'nin ismi geçti. Askeri kompleks içinde insanları öldürenlerin Hilafet Devleti Ordularından olduğunu söyleyen kişiler, bizlere kabul edilebilir meşru bir delil ortaya koyamadılar. Soğuk-kanlı cinayet işlemek için nasıl bir kimse aklı giderici ilaçlar alabilir?

Şüphesiz ki İslam'a göre hükmedecek bir Devlet kurmak için çalışan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ne bir kılıç salladı ne de bir ok attı. Bunun en iyi kanıtı şudur, Ensar Mekke'de ikinci Akabe'de biat ettikleri zaman Kureyş müşrikleri ile savaşmak için izin istediler. "Seni hak ile gönderene yenim ederiz ki istersen yarın Mina halkına kılıçlarımızla hep birden saldırırız." dediler. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem لم نؤمر بذلك، ولكن ارجعوا إلى رحالكم "Daha bununla emrolunmadık. Haydi, evlerinize dönün." cevabını verdi. ^{[İbn İshak]} Dolayısıyla savaş, devletin kurulması için bir metot değildir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem devleti cinayet ve suikastlar işleyerek kurmadı. Oysaki buna gücü yetiyordu.

Amerika ve Avrupa gibi Batılı devletler, bazı Müslümanların gecesini gündüzüne katarak yorulmadan usanmadan Hilafet Devleti kurmak için çalıştıklarını görünce cinnet geçirdi. Hilafet Devletine yönelik İslami ümmette kamuoyu oluştuğunu fark edince deliye döndü. Bu yüzden bu devletler, Müslüman çocukların zihninde Hilafet Devletinin imajını lekelemeye ve karalamaya kalktılar.

Batı devletlerinin bu karalama kampanyasına bazı Müslümanların çocukları da katıldılar. İşte bu nedenle bugün, eş-Şâri gazetesinin birinci sayfasından verilen haberde askeri kompleks içindeki savunma bakanlığına yapılan saldırının Hilafet Devleti ile ilişkilendirildiğini görüyoruz.

Hilafet Devleti, Müslümanlara ait siyasi bir varlıktır. İslam'daki yönetim sistemidir. İngiltere'nin liderliğinde Batılı devletler, 1924 yılında Hilafeti ilga ettikten ve Müslümanların topraklarını parçalayıp kontrol altına aldıktan sonra tekrara yeniden Hilafet Devletini kurmak Müslümanlara farzdır.

Yıkıldıktan sonra siyasi, ekonomik, ictimaî hayatın her alanında, dış politika ve eğitim politikasında İslam ile hükmetmek üzere Hilafet Devletini kurmanın tek şeri metodu, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodudur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Medine'yi Münevvere'de İslam'a göre hükmedecek bir Devlet kurmak için üç aşamalı bir çalışma keyfiyeti benimsedi.

1- İslam'a dayalı yönetim kurmak ve İslami hükümler, fikirler ve kanaatler üzerinde uyanıklık oluşturmak için çalışacak bir kitle kurmak.

2- İslami fikirleri üstün kılmak ve diğer fikirlerin yanlışlığını göstermek için fikri çatışma yapmak ve Müslüman ülkelere yönelik Batı devletlerinin planlarını deşifre etme yoluyla siyasi mücadele yapmak. Böylece Müslümanlar tarafından o planlar görülsün ve başarısızlığa uğratılsın. Güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmek de bu aşamanın işlerindendir.

3- Yönetimi teslim alma aşması. Nitekim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem İslam'a göre hükmetmek için Evs ve Hazrec kabileleri kendisine nusret verdiklerinde böyle yaptı.

Hizb-ut Tahrir, Celil Âlim Şeyh Takiyuddin en-Nebhânî tarafından 1953 yılında kurulduğu günden bu yana Hilafet Devleti kurmak için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu adım adım takip ediyor. Ondan sonra Abdulkadim Zellum döneminde ve şuan ki Emiri Ata ibn Halil Ebu Raşta ile de aynı metot üzere yürüyor.  Şimdi Hizb-ut Tahrir, Yemen de dâhil dünya çapında kırktan fazla ülkede çalışıyor. İslami ümmeti İslami fikir ve hükümler ile bilinçlendiriyor, onları vakalar üzerine indiriyor. Fikir ve hükümlerini söküp atmak için Batılı devletler ile fikri çatışma yapıyor. Batılı devletlerin İslami beldelere yönelik planlarını deşifre ediyor. Kamu uyanıklığından fışkıran kamuoyu dayalı Hilafet Devleti kırmak ve yönetime ulaşmak için ümmet içinde ümmetle birlikte çalışıyor. İşte bu, doksan kusur yıldır hayatımızdan söküp atılan İslami hayatı yeniden başlatmak için Hilafet Devletinde tekrar İslami yönetimi geri getirmek üzere Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in takip ettiği metottur.

Uzun bir aradan sonra Hilafet Devletinin kurulması an meselesidir. Batılı devletlerin Hilafet Devletinin imajını karalama girişimleri fayda etmeyecektir. Onun için önlerinde emrivaki olarak onunla ilişkiye girmek dışında pek farklı seçenekleri yoktur.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır." ^{[Saff 8]}