Pazar, 27 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu

No: YM–BA–2015–MB–TR–12 H. 20 Şaban 1436
M. Pazar, 07 Haziran 2015

Ey Husiler! Sorununuz Nedir, İşte açıklaması, Sakın Kâfirlere Karşı Merhametli Müslümanlara Karşı Şiddetli Olmayın!

Husi milisler, Havalan-San’a kara yolunda haksız yere tutukladıkları Hizb-ut Tahrir’in beş gencini iki haftadır gözaltında tutuyorlar. Gençler, şeri metoda göre ümmeti kalkındırmak için çalışan Hizb-ut Tahrir’e üye olmakla suçlanıyor. Bu metot, şiddet eylemlerini kabul etmez. Fitne ve savaşa teşvik etmez. Aksine gayesini gerçekleştirmekte adım adım karış karış Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in siretine bağlıdır. Tutuklanan gençlerin isimleri şöyledir: Mühendis Şefik Hamis ve Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu üyesi Abdullah el-Kadı, oğlu Ali Abdullah el-Kadı, Muhsin el-Ca’deni ve Abdülkerim es-Südei’dir. Tutuklu yakınları, serbest kalmaları ve durumlarını öğrenmek için çeşitli girişimde bulundular. Bazı parti gençleri de onlara bu konuda yardımcı oldular, ama nafile. Tutukluların akrabalarından biri kendisini ziyaret ettiğinde Yüksek Devrim Konseyi Başkanı Muhammed Ali el-Husi gençlerin serbest bırakılmasını istemişti. Ancak cezaevi yetkililerinin niye böyle zalimane hareket ettiklerini şu ana kadar öğrenmiş değiliz. Ya liderlik ile takipçileri arasında bir kopukluk var ve dolayısıyla tutukluların tahliye talimatı gerekli yerlere iletilmiyor. Ya da liderlik, manevra, kandırma ve yalan sözler sarf ediyor. Bunun hangisi olursa olsun ikisi de yüz kızartıcıdır. Cezaevi yetkilileri ile sürekli irtibat içinde olanlar, karışıklığa neden olan bazı noktaların varlığından söz ettiler. Hizb tarafından bu noktaların açıklığa kavuşturulmasını istediler. Bu karışıklıktan dolayı Hizbin tutuklu gençlerinin tahliyesinin geciktiğini iddia ettiler. Biz, bu basın açıklamasında onlara bu kafa karıştırıcı noktaları açıklayacağız. Umulur ki bundan gerekli şeyleri öğrenirler:

Hizbin benimsediği siyah bayrak meselesine gelince, şeri delili olan bir bayraktır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inbayrağının siyah, sancağının da beyaz olduğu sabittir. Ahmed, Ebu Davud ve Nesâi Süneninde, Muhammed b. Kasım’ın Mevla’sı Yunus b. Ubeyd’den rivayet ettiklerine göre

بَعَثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ الْقَاسِمِ إِلَى الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ يَسْأَلُهُ عَنْ رَايَةِ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ مَا هي؟ فَقَالَ: كَانَتْ سَوْدَاءَ مُرَبَّعَةً مِنْ نَمِرَةٍ“Muhammed b. Kasım beni Bera b. Âzib’e Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağının ne olduğu hakkında soru sormam için gönderdi. “Siyahtı ve kare şeklindeydi.” dedi.” et-Tirmizi ve İbn Mace, ibn Abbas’tan rivayet ettiğine göre 

كَانَتْ رَايَةُ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ سَوْدَاءَ، وَلِوَاؤُهُ أَبْيَضَRasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağı siyah, sancağı da beyazdı.” Bazı rivayetlerde ise “La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlullah” yazılı olduğu aktarılmıştır. Et-Taberânî el-Evsat adlı eserinde ibn Abbas’tan rivayet ettiğine göre

كَانَتْ رَايَةُ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ سَوْدَاءَ وَلِوَاؤُهُ أَبْيَضُ، مَكْتُوبٌ عَلَيْهِ: لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِRasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağı siyah, sancağı da beyazdı ve La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlullah yazılıydı.”

Hizb, 1953 yılında Kudüs’te kurulduğundan beri bu bayrak ve kelimeyi şehadeti benimsedi. Bundan dolayı ayıplanıp suçlu mu görülecek? Eğer fakih iseniz haydi o zaman bu bayrağı benimsemenin haram olduğuna bir delil getirin. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nınşu sözünü okumuyor musunuz?

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًاAndolsun, Allah’ın Rasûlü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” [Ahzab 21] Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا“Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz.” [Nur 54] Yoksa siz bunun sadece müzayede için mi olduğunu sanıyorsunuz?

Hizbin, El-Kaide, Nusret Cephesi ve diğer silahlı gruplarla ilişkisine gelince, birçok bildirisinde Hizb, bu gruplar ile hiç bir ilgisi olmadığını açıklamıştır. Hizb, kendilerini Ensarullah olarak adlandıran Husi hareketi de dâhil diğer İslami hareketlere nasıl bakıyorsa, bu gruplara da öyle bakar. Bu hareketlerin hepsi, Hizbe göre İslami hareketlerdir. Çünkü Hizb, İslam perspektifinden bakar. Mezhepçilik, etnisite, milliyetçilik ve Vatancılık gibi bozuk ve dar bölgecilik bağları çerçevesinden bakmaz. Bu hareketler, İslam’a aykırı fikirlere sahip olsalar da, bu fikirler, Hizb tarafından mensupları tekfir edilecek fikirler değildir. Zaten tekfir etmek Hizbin de işi değildir. Ya da onları düşman olarak görmez. Aksine Hizb, Müslüman oldukları sürece zulmedip haksızlık etseler de akide bağı ve İslam kardeşliği ile onlara yaklaşır. Nitekim Müminlerin Emiri Ali RadiyAllahu Anh, kendisiyle savaşan ve isyan edenlere hakkında şöyle demişti: “Onlar, bize isyan eden kardeşlerimizdir.” Hizb, bu gruplara nasihatte bulunur, ümmetin yıkımı ve sömürgeci kâfirin hizmetine yol açan İslam’a aykırı bu anlayışlardan ümmeti sakındırır. Hizb, eğer bu fikirler içtihadi meselelerden iseler, bütün bunları ihtilaf adabı çerçevesinde yapar.

Hizbin Suriye’deki Nusret Cephesi ile veya diğer silahlı gruplar ile ilişkisi olduğunu düşünmek, ya da bu gruplar ile Hizbin benimsediği bayrağın birbirine benzediğinden hareketle bu grupları Hizbin bir parçası olarak sanmak, yüzeyselliktir. Bu gruplar daha ortada yokken Hizb vardı. Onlardan çok çok önce kuruldu. Buna rağmen benimsenen ve şiddet eylemlerine dayanmayan metoda aykırı davrandığı sabit olmuş değildir. Hizb, değişim metodunda silah kullanmaz. Devletin kurulmasında Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inizlediği şeri metodu takip etmektedir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, henüz cihat ve savaş hükümleri inmemiş iken Medine’yi Münevvere’de devletini kurdu. Bu metot, kitleleşme ve kültürlendirme ile başlar, sonra fikri çatışma ve siyasi mücadele yoluyla toplum ile kaynaşma ve nusret talebi olur. Sonra da güç ve kuvvet ehli dâhil ümmetten yönetimi teslim alma aşamasına geçilir. Bakın Hizb, güç ve kuvvet ehline bir çağrıda bulunuyor. İslam’a göre ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için nusret talep ediyor. Hizb, ümmetin sahiplendiği projeye icabet etmeleri için bu silahlı gruplar ile temas halindedir. Bu bağlamda Suriye’de Nusret Cephesi’nden böyle bir talebi olduğu gibi Yemen’de Husi ve diğer gruplardan da böyle bir talebi vardır. Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti gençleriyle başta da Bedreddin el-Husi [rahimehullah] olmak üzere pek çok Husiler arasında tartışmalar oldu. Hizb, ona bir heyet gönderdi. Heyet, onu Sade’de ziyaret etti ve ona Hilafet projesini sundu. Tartışmalar, derin ve İslam hükümleri ile sınırlıydı. İhtilafı caiz olanlar ile olmayanlar dikkate alındı. Bedreddin el-Husi, Hizbin gücünü ve Müslümanları birleştirmek için ortaya koyduğu çabaları övdü ve Hizbin, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurması durumunda biat etmeye hazır olduğunu söyledi.

Hizbin Yemen’de devam eden savaşa ilişkin tutumuna gelince, pek çok kez bu tutumunu, bildiriler, yayınlar, Âlim ve Celil Ata bin Halil Ebu Raşta tarafından yayınlanan soru-cevaplar yoluyla dile getirdi. Hizb, tüm bu yayınlarda Yemen üzerinde devam eden çatışmanın, uluslararası bir çatışma olduğunu -Anglo Amerika- belirtti. Çatışmanın, sömürgeci Batı tarafından yönlendirilen bölgesel ve yerel araçlar üzerinden yürüdüğünü ifade etti. Çatışma ve çatışmanın tarafları ve araçları peşinden gitme konusunda Yemen halkını uyardı, bu çatışmaya kokuşmuş mezhepçilik kisvesi giydirmenin ne kadar tehlikeli olduğunu izah etti. İster iç savaş isterse bölge ülkeleri tarafından olsun Müslümanlar arasında savaşın caiz olmadığını kaydetti. Bu savaş ve fitnenin sonuçlarından sakındırdı. BM ve onun Özel Temsilcisi, konferanslar, daha doğrusu entrikalara karşı uyardı. Bu konuda Hizipten başka İslami tavır takınan olmadı. Hizb, uyarıcı ve halkına yalan söylemeyen bir lider gibiydi. Onun bu tutumu, biri pahasına diğer kesimi hoşnut etmek için değildi. Aksine bu, Allah Subhânehu ve Teâlâ’yı razı eden ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurma yolunda Allah’ın kelimesini yüceltici bir tutumdu.

Bizim size karşı kışkırtıcı olduğumuza dair iddialarınıza gelince, savaş ve katliama yönelik bir kışkırtma ise, böyle söylüyorsanız, o zaman burhan getirin. Bildiri ve yayınlarımız ortadadır. Hizbin resmi sitesinde onları bulabilirsiniz. Haydi, iddialarınız ile ilgili en ufak bir şey getirin. Ama sizin sorununuz şudur; durumunuzu nitelemek, gördüğümüz zulmü deşifre etmek, fikrinizi eleştirmek, hatta nasihati bile siz kışkırtmak olarak kabul ediyorsunuz. Oysa yayınladığımız bildiri ve basın açıklamalarımız, yöneticilerin eylemlerini, siyasetçi ve siyasi hareketlerin siyasi yönünü ele alırlar. Çünkü bunların, İslam ve Müslümanlar üzerinde olumsuz etkisi vardır. Bu, mezhepçilik ya da etnisite olarak kabul edilmez. İran’ın ABD politikasına hizmet ettiği sözümüzden neden rahatsız oluyorsunuz? Hâlbuki biz, Suudi ailesi ve diğer yöneticilerin de ajan olduğunu ifşa ediyor, Amerika ve diğer ülkelere ajanlık yaptıklarını söylüyoruz. İslam’ı ve Müslümanları umursamayan bu ülkelerin peşinden gidenleri de ajanlıkla itham ediyoruz. Hem size hem de diğerlerine sakın İslam’a ve Müslümanlara karşı sömürgeci Batı ve BM’ye kul köle olan ajan rejimlere güvenip dayanmayın diye nasihatlerde bulunduk. Ama öyle görünüyor ki siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz!

Ey Husiler! Gerçekten Ensarullah olabilir misiniz? O halde baba ve atalarınızın taassubundan vazgeçin. Onlar, yanılmış olabilirler. Hakkın çağrısına yanıt verin ve hakkıyla İslam’ın Ensar’ı olun. Gelin Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile çalışın. Yoksa bu çok zor mu? Siz bu olasılığı göz ardı ettiniz. Onun için isminiz ve cisminiz sizlere fayda vermeyecektir. Kâfirlere karşı şiddetli, Müslümanlara karşı merhametli, zalimlere karşı mazlumların Ensar’ı olabilir misiniz? Yoksa bu sadece slogan ve içi boş söylemden mi ibaret? İşte bakın siz, yıllarca size zulmeden zalimler ile şu an müttefiksiniz. Saldırgan Amerika’nın esirlerini serbest bırakırken tutuklu Hizb-ut Tahrir gençleri de dâhil mazlum Müslümanları tahliye etmiyorsunuz. Hizb ve metodu hakkında kafa karışıklığı iddianız dışında bahane ve gerekçeniz yok. Bilin ki bizim size yönelik davetimiz, sizi ölüme sürükleyen bazılarının davetinden çok daha merhametlidir. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafete davet ile sivil, laik cumhuriyet devletine davet arasında dağlar kadar fark vardır. Sizi Cenevre Konferansı’na sürükleyenler ile Hanif İslam’dan türeyen temiz ve saf projeye davet edenler arasında fark vardır. Bilin ki baskılar, tutuklamalar ve daha önce size yapılan zalimane yöntemler Hizbi davetinden alıkoyamaz. Ama siz bundan ders almamışsınız. Gaddarlar ile ittifak yaparak aynı yöntem üzere yürüdünüz. İslam’ı ve Yemen halkını hakkıyla gözetmediniz.

وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
“Allah zalimleri sevmez.” [Ali İmran 57]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 735417068
http://www.hizb-ut-tahrir.info
E-Mail: yetahrir@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER