Aden kenti, kimi zaman El-Kaide, kimi zaman IŞİD, kimi zaman da İran tarafından desteklendiği iddia edilen ayrılıkçı hareketler adına işlenen zaman zaman patlama ve suikastlara tanık oluyor. Olayları yakından izleyenler, samimi bir gözle bakanlar ve İslam dünyasında çatışan ülkelerin ve sömürgeciliğin bilincinde olanlar, bu patlama, kaos ve suikastların sömürgecilik planlar kapsamında meydana geldiğini fark ederler. Yemen’de özellikle stratejik öneme sahip Aden kentinde olup bitenleri İngiliz-Amerikan çatışması çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Çatışmanın tarafları, rakibini tasfiye etmek için tuzak kurmaktadır. Bunu da kendini yabancı güçlere satan ve planlarına hizmet için bir koz olarak kullanılan yerel kuklalar üzerinden yapmaktadırlar. Ali Salih, el-Kaide veya IŞİD kozunu kullanırken, özellikle Aden kentinde İngilizlere hizmet etmek için yoğun çaba göstermektedir. Amerikan yanlısı Güney Hareketi’nin sesi hafif yükselse, eski sömürge İngiltere hemen paniğe kapılıyor ve hareketin liderlerini ya Ali Salih ya da Abdu Rabbo Mansur Hadi cenahındaki ajanlarının aracılığıyla tasfiye ediyor. Hadi, Amerika’nın gönlünü hoş tutmak ve Güney halkının temayülü doğrultusunda Aden ilinin idaresine ayrılıkçı hareketin liderlerini atadı. Bu hareketiyle Hadi, başarısızlık sorumluluğunun onlara ait olduğunu gösterip şu mesajı vermek istedi; Kuzeyden ayrılmak isteyen bu ayrılıkçı hareketler, daha Aden kentini yönetmekten acizler. O halde Güney Yemen’i nasıl yönetecekler? Ancak fazla sürmedi ve bu liderler, sözde terör bahanesiyle Ali Salih tarafından tezgâhlanan patlama ve suikastlar yoluyla diskalifiye edildiler.

Aden kentini geçici hükümetin başkenti yapacağını açıklayan Hadi, açıklamanın ardından bir kaç ay Aden kentinde ikamet etti. Ancak sonra Amerika’nın ayrılıkçı hareket üzerinden kendisini ve hükümet üyelerini tasfiye etmesinden korkarak yuvası Riyad’a geri döndü. Hadi hükümeti, uluslararası korkunç çatışmanın altında kaos, patlama ve suikastlara sahne olan Aden kentinde kendine güvenli bir sığınak bulup barınamadı. Sonra aynı Hadi hükümeti bir anda fikir değiştirerek Mukalla kentini yeni karargâh edineceğini açıkladı. 

Neredeyse bir yıldır El-Kaide’nin kontrolü altında olan Mukalla kenti ise, iki gün içinde koalisyon, özellikle El-Kaide kartını koz olarak kullanan Ali Salih yanlısı BAE’nin verdiği destekle bir anda Hadi güçlerinin kontrolüne geçiverdi. Bunların her ikisi de İngiltere ajanıdır. Bununla İngiltere, ajanları arasında işbirliği olduğu mesajını vererek Amerikan ajanları olan ayrılıkçı Güney hareketlerinin ve Kuzey’deki Husilerin direncini kırmak istedi.

El Kaide’nin kontrolü altındaki Ebyan kentine gelince, Ebyan halkına teslim edilmesi, örgüt üyelerinin kovuşturulmaması ve kente Husilerin sokulmaması koşuluyla kentten çekilmeye hazır olduğunu açıkladı. İngiliz ajanları arasında varılan bu mutabakat kapsamında kenti Salih yanlılarına teslim etmek, Yemen El-Kaidesi’nin İngiliz ajanlarının, özellikle Ali Salih ve şu an Hadi’nin yardımcısı olan Ali Muhsin’in kozlarından bir koz olduğunu teyit etmektedir. Yemen El-Kaidesi’nin misyonu da belli bir süre kentin bekçiliğini yapmak, sonra da ortadan yok olup gitmektir. 

Bu bağlamda Husilerin Mukalla kentini kurtarma operasyonunu ateşkesin ihlali ve barışın delinmesi olarak tanımlamalarının nedenini de anlamış oluyoruz. Özellikle BAE, İngiliz ajanıdır ve bu operasyonu destekleyenlerin de başında gelmektedir.

Ey Yemenliler! Ey Güney halkı! Ateşi sizi dağlayan bu çatışma, kuşkusuz nüfuz ve servet odaklı uluslararası bir çatışmadır. Sizi kandırmak, saptırmak, yakmak ve sizi birbirinize kırdırmak için çatışan tarafların betimlediği gibi çatışma, mezhepçilik, etnik ya da bölgesel bir çatışma değildir. Bunlar için siz birbirinizi öldürüyorsunuz, bir süre sonra ise çatışan taraflar, pastanın paylaşımı konusunda anlaşırlar, sonra iddialar yok olup gider.

Ey Kuzey ve Güney Yemen halkı! Şüphesiz ki çözüm, ajanlardan ve federal ya da ayrılıkçı gibi bencil haince projelerden medet ummakla olmaz. Bütünüyle Amerikan Kurumu haline dönüşen BM sponsorluğundaki görüşmeler ve diyaloglardan da çözüm çıkmaz. Çözüm, İslam’dan ve onun çözümlerinden fışkırmalıdır. Haydi, İslam’ın çözümlerini uygulama sahasına koyun. Ülke ve halka karşı bilinçsizce hareketlerden doğan düşünceden sakının. Zira sonuçları, felaket olur. Sorumlu düşünmelisiniz, çünkü sorumlu düşünme Rabbinizi razı eder, ülkenizi korur, düşmanlarınızı öfkelendirir, dünya ve ahirette sizin için mutluluğu sağlar. 

İşte Hizb-ut Tahrir, sizi Rabbinizin çağrısına icabet etmeye davet ediyor. O, Peygamberin lisanıyla şöyle buyurmuştur:

دعوها فإنها منتنة“Bırakın şu asabiyeti, çünkü o kokuşmuşluktur.”İslam’ı hâkim kılmak ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışın. Çünkü Hilafet, hem sizin hem de bütün Müslümanlar için koruyucu bir kalkandır.