Allah’ın Şeriatının yönetim, politik, ekonomik ve sosyal hayatta uygulanmadığı bir süreçte Ürdün halkı, yaşadıkları acı vakadan, eşi benzeri görülmemiş boğucu geçim sıkıntısından kurtuluşa erişecekleri günü dört gözle bekliyorlar. Yaşadıkları bu acı gerçekliğin nedeni, dönemin elebaşı kâfir İngilizler eliyle kurulan Ürdün ve rejiminin izlediği saçma ve kısır politikalar ile adaletsiz ve haksız yasalardır. Bu yasalar, ümmetin, dinin ve kültürünün hükümlerinden arındırılmış, çürük kapitalist düşünce ve yeryüzündeki insanları bedbaht eden yıkıcı vahşi sistemiyle sırtlanlanmış faydacı kapitalist politik aklın bir ürünüdür.

Bu politika ve yasalar, insanların onurunu heder etti, yoksulluk, işsizlik ve suç oranlarını arttırdı. Aşırı pahalılığa neden oldu, baskıcı ve vergici yasalar uyarınca ek vergiler konuldu. Bu politika ve yasalar, kamu malını yağmalamak, zenginlikleri heder etmek ve ziyana uğratmak için hırsızlara ülke kapılarını ardına kadar açtı. Ülkeyi astronomik rakamlarda borç batağına sürükledi, ülkeyi yolsuzluğa boğdu, devlet ve yönetimin her kademesinde yolsuzluğu yaygınlaştırdı. Yolsuzluk yapanlar ve düzenlerinin, Ürdün halkını kontrol altına almasını sağladı, halkın kaderiyle, geçimiyle ve akaryakıtıyla oynadı...

Ürdün halkı, bu utanç verici ve acı gerçekliği protesto etmek için geniş çaplı kitlesel gösteriler düzenlerken, protesto gösterilerine aldırış etmeyen aşağılık hükümet, Amerika’nın belirlediği yıkıcı ve art niyetli sömürge programını uygulamaya devam etmektedir. ABD, siyasal programının uygulanmasını yürütmedeki politikacı uşaklarına, ekonomik programının uygulanmasını da ekonomik sömürge aracı olan IMF’ye havale etti. Ürdün halkı, ulusal düzeyde Amerikan direktiflerine, siyasal programına, entelektüel ve güvenlik ajandasına boyun eğdirildi. Bölgesel düzeyde Yahudi varlığını destekleyen nefret dolu projeler tarafından teslim alındı. Uluslararası düzeyde ise Amerika’nın İslam ile mücadelesi karşında sessiz kalmaya zorlandı...

Başbakan Hani el Mulki’nin yaptığı şu açıklamalar da bu ısrarı doğrulamaktadır: “Mesele IMF ile alakalıdır, gelir vergisi yasasından geri adım atamayız.” Başbakan, Ürdün’deki Müslümanların bu yasanın sonuçlarını kestiremeyeceğini sandı. Hâlbuki Ürdün halkı, bu vergi yasasından hedefin, dinleri, kutsalları ve geçimleri olduğunun farkındaydı. Amerika, ülke ve halklara kendi irade ve hâkimiyetini dayatmak için IMF ve Dünya Bankası’nı kullanmaktadır.

Ey İnsanlar!

Kapitalist ekonomik sistem, yozlaşmış bir sistemdir. Doğası gereği krizler yaratır, ekonomik ve mali sorunlar doğurur, halkları mutsuz eder, kanlarını emer. Yoksulların yoksulluğunu artırır, yoksullar sınıfını genişletir. Egemen sınıf ve sermayedarlar yararına insanları sömürür, ezer. Ürdün’deki bu acı gerçeklikten yürürlükteki kapitalist sistemden doğan çözümlerle kurtulamayız. Aksine kapitalist çözüm ve tedaviler, kaos, bağımlılık ve zulüm bataklığında boğulmamızı hızlandıracak, Amerika liderliğindeki sömürgeci güçlerin ülke ve halk üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştıracaktır.

Ey Ürdün halkı!

Sizi bu acı verici ve aşağılayıcı gerçekliğinden kurtaracak radikal çözüm, hayatın her alanını mükemmel şekilde düzenleyen, ekonomik sorunları harika şekilde çözümleyen İslam’da, sisteminde ve hükümlerinde saklıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ“Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” ^{[Nahl 89]} Hizb-ut Tahrir olarak biz, yıllardır ümmet ile ve ümmetle birlikte İslami hüküm ve sistemi uygulamaya, İslami hayatı yeniden başlatmaya çağırıyor ve çalışıyoruz. Bizim ve tüm insanlığın her geçen gün büyüyen bu sefalet ve geçim sıkıntısından kurtuluşumuz sadece İslam’dadır.

Hizb-ut Tahrir olarak biz, şeri görevimizi yerine getirmeye hazırız. Bir an olsun bile politikacılara, ekonomistlere, düşünürlere, kamusal işlerle ilgilenenlere, fikir ve nüfuz sahiplerine İslami sistemi beyan etmekten yılmayacağız. Çözümlerini, faydalı ve verimli ekonomik ve politik tedavilerini açıklamaktan usanmayacağız. Eğer bu acı verici ve yıkıcı gerçeklikten hakikaten kurtulmak ve ümmeti de kurtarmak istiyorlarsa, o zaman onları bu çözümleri benimsemeye ve onlara davet etmeye çağırıyoruz. Hizb-ut Tahrir olarak biz, İslami yönetim ve hayat sisteminden başka kurtuluşun olmadığından eminiz. Sorunları, ekonomik ve politik krizleri aktarma fayda etmez. Geçici yamacı çözümler, en kısa sürede kaybolacak ve yamadaki yırtık hızla genişleyecektir. Kapitalist ekonomik sistem uygulandıkça yolsuzluk, bağımlılık ve boyunduruk altında işler çok daha kötüye gidecektir...

ولَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَىٰ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَٰكِن كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ“O ülkelerin halkı inansalar ve sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.” ^{[Araf 95]}