ABD Başkanlık İklim Özel Temsilcisi John Kerry, 4 Aralık 2021’de Amman’da Başbakan Dr. Bişr el-Hasavne, Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Eymen es Safedi ve Göçmenler Bakanı ile ayrı ayrı bir araya geldi. Görüşmelerde, bölgedeki iklim değişikliğinin etkilerine sürdürülebilir çözümler bulmak için acilen çalışma gerekliliği konusu ele alındı. ABD ile Ürdün arasındaki stratejik ortaklık ve dostluğun kalıcı gücüne vurgu yapıldı.

Kerry, Obama döneminde ABD Dışişleri Bakanıydı. Yahudi varlığı ile müzakerelerde önemli bir rol oynadı. Öyle ki, Obama yönetiminin son yılında 9 kez Yahudi varlığına ziyaret gerçekleştirdi. Trump’ın çekildiği Paris İklim Anlaşması’nın perçinlenmesinde de önemli bir rol üstlendi. Biden, onu ABD Başkanı İklim Özel Temsilcisi görevine getirdi. Aslında, daha önce yardımcılığını yapan şu anki Dışişleri Bakanı Blinken’in gölgesidir. Avrupalı ​ortaklarıyla yeniden ilişkiler kurmak dâhil Dışişleri Bakanı iken izlediği stratejileri aynen devam ettiriyor. İklim işleri, İran anlaşması ve Filistin meselesinin çözümü çerçevesinde çok sayıda Avrupalı ​​politikacıyla görüştü.

Ürdün rejiminin ya da hükümetin resmi medyası, toplantı hakkında çok fazla detay vermedi. Nitekim bu, Yahudi varlığıyla anlaşmalar söz konusu olduğunda alışılageldik bir durumdur. ABD Büyükelçiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Görüşmelerde özellikle Ürdün’deki su tedarikiyle ilgili olarak bölgedeki iklim değişikliğinin etkilerine sürdürülebilir çözümler bulmak için acilen çalışma gerekliliği konusu ele alındı. ABD ile Ürdün arasındaki stratejik ortaklık ve dostluğun kalıcı gücüne vurgu yapıldı” ifadelerine yer verildi. Yerel basında bu açıklamayı papağan gibi tekrarladı.

John Kerry’nin Ürdün ziyareti, iklimle ilgili değildir. Expo anlaşmasından hemen sonra gerçekleşen bir ziyarettir. Kerry, geçen ay Yahudi varlığı, Ürdün ve BAE arasında su ve elektrik alanında niyet beyanı imzalanmasında önemli bir rol oynadı. Anlaşma uyarınca Yahudi devletine elektrik üretmek için Ürdün’de büyük bir güneş enerjisi santrali inşa edilecek, diğer taraftan Yahudi varlığında Ürdün’e su göndermek için bir su arıtma istasyonu kurulacak. Kral daha önce Kerry ile iki kez görüştü; İlk görüşme geçen Mayıs ayında telekonferans yoluyla gerçekleşti. İkinci görüşme ise 20 Temmuz 2021’de Kral’ın Washington ziyareti sırasında gerçekleşti. Bu görüşmelerde, büyük sanayi ülkelerinin kirlettiği iklim değişikliğinin etkilerinin ele alınmış olması pek olası değil. Kerry kamuoyunu yanıltmak için “Bölgedeki iklim değişikliğinin etkilerine sürdürülebilir çözümler bulmak için” ifadelerini kullandı. Oysa görüşmelerde, Filistin sorununun tasfiyesi için Yahudi varlığı ile anlaşmalar projesinin uygulanması konuları ele alınmıştır. Öncesinde imzalanan Hayfa-İrbid ve Körfez demiryolu anlaşması ve vaftiz babası John Kerry olan aşağılayıcı gaz anlaşması bunu kanıtlıyor.

Halkın ezici çoğunluğu, bu anlaşmadan ve siyasi hedefinden hoşnutsuzdur. Amacı, Yahudi varlığının sütunlarını sağlamlaştırmak, ABD’nin Filistin sorununu çözümüyle ilgili tek devlet ya da iki devletli çözüm vizyonunu yerleştirmektir. Sözde Yüzyılın Anlaşması veya diğer anlaşmalar kapsamında iki çözümün sahada gerçekliği pek mümkün değildir. Kaldı ki Yahudi varlığıyla anlaşma, şeran haramdır, Ürdün ve Filistin halkına ihanettir. Ürdün’deki su uzmanlarının da belirttiği gibi yerin altı bol miktarda su var. Dahası Akabe su arıtma projesi yürürlükte. Ürdün’ün su ihtiyacını karşılayabilir. Ümmet düşmanı Yahudiler ve açgözlü sömürgeci Amerika ile anlaşma imzalanmasına gerek yok. Özellikle bu yıl barajlarda yaşanan kuraklığın hikâyesi, kamuoyuna bu tür anlaşmaları pazarlamaktan başka bir şey değildir.

Kerry’nin Ürdün ziyareti ve ABD yönetimi adına anlaşmalar imzalama yetkisine sahip ABD Büyükelçisi Henry Wooster’ın katılımıyla Ürdün Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile görüşmesi, 2022 yılında başlayacak projenin fizibilite çalışmalarına start vermek ve iklim değişikliği zorluklarıyla başa çıkma kisvesi altında bu hain projenin uygulanmasına devam etmek içindir.

Sömürgeci kafir güç İngiltere ve Amerika’nın komplosuna, ümmetin zenginliğini yağmalamasına, siyasi tuzağına, sömürgeci planlarının yasalaştırılmasına, cılız Yahudi varlığını güçlendirmesine gerçek ve etkili tek meydan okuma, dar bir ulusal projeyle veya zayıf bir ülke projesiyle olamaz. Bunlar, sömürgecinin ümmeti İslam Devleti projesinden saptırmak için ürettiği projelerdir. Hilafet Devleti, İslam’ın uygulanmasıyla ümmeti birleştirecek, Yahudi varlığı karşısında izzetli, haysiyetli ve güçlü bir duruş sergileyecek, kökünü kazıyacak, Amerika ve İngiltere karşısında da onurlu bir duruş ortaya koyacak, Allah’ın izniyle bir daha dönmemek üzere onları İslam topraklarından kovacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” ^{[Muhammed 7]}