Ürdün parlamentosu, 2014 yılına ait hükümet ve hükümet birimlerinin bütçe tasarısını kabul etti. Ürdün Parlamentosu tarafından genel bütçe tasarısının onaylanması ile hükümete, insanların parasını soymak, yoksullaştırmak ve açlıktan öldürmeye devam etmesi için yeşil ışık yakıldı. Parlamentonun onayladığı tek tuhaf ve ucube şey bu değil. Çünkü parlamento, yolsuzluğu yasalaştırmak ve onu bir reform olarak sunmak için hükümetin bir ortağı ve onun maşalarından biridir. Ancak genel bütçe görüşmelerinin içeriği ve yasası üzerinde biraz durmak gerekiyor ki Ürdün'deki insanlar, sessiz kalmaları nedeniyle bu rejimin kendilerini ne gibi dipsiz kuyuya attığını bilsinler.

Genel bütçe görüşmelerinde Maliye Bakanı şunları söyledi: "Burada artan borçlar konusunu -ki bu yılın sonunda GSYH'nin yaklaşık %80 tutarında olacaktır- gündeme getirmek doğaldır. Ürdün hükümetinin hizmet ve bu borç miktarını ödeme kapasitesinin olup olmadığını soruyoruz. Burada bu soruların, iki şıktan oluşan bir yanıtı vardır..." Maliye Bakanı burada borç krizi ile başa çıkmak için hükümetin mevcut seçenekleri sunduğu açıktır. Birinci şıkta diyor ki: "Hükümet, doğal olarak elbette bu borçtan gelecek yükün bilincindedir. Ama alternatif nedir. Maaşları veya kapitalist projeleri durdurmak mı? Ya da elektrik ve su kesintilerine neden olmak mı? Bazı durumlarda %40'a varan oranda kamu sektörü maaşlarını azaltmak ya da kamu sektöründe çalışanlarından %20-30'dan vazgeçmek için bazı Avrupa hükümetleri tarafından alınan kararlara benzer kararları bizim de almamız mümkün mü? Onlardaki işsizlik oranı %30-40'a ulaşmıştır. Cevap açıktır. Hâlbuki bazı kurumların kaldırılması ve entegrasyonu ve aynı zamanda özel sektöre destek de dâhil olmak üzere kamu sektörü reformu ve düzenlemesi, mutabık kalınan hedeflerinden biridir." Sonra ikinci şıktan söz ederken de şöyle diyor: "Bu soruların cevabının ikinci bölümü, borç krizinden kurtulmanın tarihsel deneyimleri ile ilgilidir. 2002 yılında GSYİH borç oranı yaklaşık %100'dü. Ve tabii ki 1989 yılındaki borç yükü bundan daha büyüktü. O zaman enflasyon, yaklaşık %25'e ulaşmıştı. Merkez bankasının o an ki döviz rezervi, sıfıra yakındı. Bununla beraber 1989 yılındaki krizle baş edebildik. Ayrıca 2006-2008 yılları arasında da GSYH borç oranını yaklaşık %60'a yeniden düşürmeyi başardık. Genel bütçemizin fazlalık verdiği tek yıl, 2006'dır. O halde ekonomik büyüme yoluyla borç krizinin ağırlığından kurtulmak mümkündür. 2006-2008 döneminde yaklaşık % 7,5 reel büyüme gerçekleşmiştir..."

Maliye Bakanına göre hükümetin önünde iki seçenek var. İlki kamu sektörü çalışanlarından kurtulmak ve maaşlarını azaltmaktır. İkincisi ise ekonomik büyüme hızını artırmaktır. Sorulması gereken soru şudur: Ey hükümet ve milletvekilleri! Hükümet, ekonomik büyüme gerçekleştiremezse ne olacak? Özellikle bütçe görüşmelerinde uluslararası kurumların, hatırı sayılır büyüme oranları bekledikleri söylendi. Bu, var olan ilk seçeneğin o zaman hükümetin önündeki tek seçenek olduğu anlamına mı geliyor? Yani kamu sektöründe çalışanların büyük bölümünden kurtulmak, geri kalan kısmın da maaşlarını düşürmek, mal ve hizmetlerin fiyatlarını yükselterek, insanların alım gücünü yok etmek mi? Hükümetin pratikte içinde yürüdüğü seçenek bu gibi gözüküyor. Genel bütçe yasası da bu seçeneği öngörüyor.

Genel bütçe yasasının, Uluslararası Para Fonunun istekleri ve ayrıca hükümet tarafından IMF'ye sunulan çözümler için kanuni bir kılıf olduğu zihinlerden kaçmamalıdır. Kanunu, Uluslararası Para Fonunun değerlendirmeleri ve beyanatları paralelinde okumak gerekir. Çünkü IMF, Ürdün'deki maliye politikasının fiili yöneticisidir. IMF, 2013 Aralık ayında 2014 yılında hükümet tarafından atılacak adımları açıkladı. Bu adımlar, Gelir Vergisi Yasasının değişikliğini, vergi oranının %14'den %25'e yükseltilmesini, örtülü vergi gelirlerinin, 12.000 dinardan 9000 dinara düşürülmesini, vergi sınırının, %30'dan %35'e yükseltilmesini içeriyor. Aynı zamanda IMF raporu, hükümetin unun fiyatını yükseltme niyetine, su ve elektrik fiyatının yükseltilmesine, akaryakıt fiyatlandırma politikasının devamına, pasaport, şirket kayıt ve lüks mallar ile ilgili vergiler gibi bazı hizmetlerin vergilerinin artırılmasına vurgu yaptı. Raporda ayrıca, hükümetin çelik ve inşaat malzemeleri dâhil bir dizi mallar üzerinde satış vergisi muafiyetlerinin iptal edilmesi niyetine de işaret etti. Bilcümle hükümet, insanların etini lime lime doğramak için şimdiden bıçağı biledi. İnsanlar, sessiz kalıp baktıkları sürece onu hiç bir şey yolundan vazgeçiremeyecektir.

Ey Ürdün'deki Müslümanlar! Ürdün'deki kötü ekonomik ve mali durumun nedeni, uygulanan kapitalist sistemdir. Kapitalizm, felaketler üreten ve yoksulların parasını çalan bir sistemdir. Dünya devletlerinin derin krizlere girmeleri, bu sistemin uygulanmasının doğal bir sonucudur. Bu öyle bir sistemdir ki hortumcular tarafından ülkenin servetlerinin hortumlanmasına müsaade eder. Yağmalanmadık, talan edilmedik hiçbir kamu mülkiyeti bırakmaz. Açgözlü ve mahir hırsız için her yolu mubah sayar. Hatta ülke ve insanların, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kurumlar tarafından köleleştirilmesine imkân verir. Bu nedenle Ürdün, bu felaketten ancak dini insanların hayatından ayıran bu sistemi çöpe atmakla kurtulabilir. Bu kurtuluş da Ürdün'ün bir parçası olacağı Hilafet Devletini kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmakla olur. Aksi takdirde insanlar aşağılanma, açlık ve yoksunluk sıkıntısını çekmeye devam edeceklerdir.
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz." ^{[Taha 124]}