Ürdün güvenlik güçleri, 25 Mart 2014 Salı günü Parlamento içinde Hizb-ut Tahrir'in iki üyesini tutuklayarak Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne sevk ettiler. Tutuklanan iki Hizbin üyesi, 65 yaşındaki Tayyip Nayef Ömer Lafi ve 55 yaşındaki Sayın İbrahim Mahmud el-Harabaşe, Hizbin üyelerinden oluşan bir heyetin bireyleriydi. Heyet, parlamentoda kanun tasarısı tartışılırken milletvekilleri ile temasa geçerek Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti Medya Bürosu tarafından yayınlanan ve Terörle Mücadele Yasasında değişiklik içeren kanun tasarısına karşı duruşu gösteren ve yasalaşmasından sakındıran bir bildiriyi teslim etmek için parlamentoya gitmişti.

Bu kanun, prangalardan kurtulan ümmeti tekrar prangalara vurmanın bir girişimidir. Ümmet ile Hadârat projesi arasına girmek için hazırlanan ve planlanan halkaların bir parçasıdır. Mübarek Filistin topraklarından Yahudilerin kovulmasına ve işgalciye karşı direnişe davet eden ve barışçıl bir yolla olsa bile İslam Devleti kurmak için çalışan herkes ile mücadele etmenin ön hazırlığıdır. İslam ve Müslümanlar ile mücadele etmek amacıyla Amerika'nın çabasını destekleyen bir araçtır.

Güzide ümmetin çocukları olan Hizb-ut Tahrir gençlerinin milletvekillerinin gözleri önünde ve bilgileri dâhilinde tutuklanmış olmaları parlamentonun alnına vurulmuş kara bir lekedir. Oysa görüşlerinden dolayı insanların tutuklanmasını, Devlet Güvenlik Mahkemesi ve askeri mahkemelerde sivillerin yargılanmasını engelleyecek anayasa değişiklikler için insanların liderlerini kışkırtan aynı milletvekilleri değil midir? İşte rejimin güvenlik güçleri, vekillerin gözleri önünde anayasal değişiklikleri çiğnediler. Yalan yanlış yere Halkın ve Ümmetin Evi olarak adlandırılan sözde ümmetin parlamentosunun içinde ümmetin çocuklarını tutukladılar.

Hizb-ut Tahrir olarak biz, güvenlik güçlerinin bu hareketi karşısında rejime deriz ki: Tutuklama, hapis ve benzeri hususlar Hizb-ut Tahrir'in gençlerini çalışmak ve daveti taşımaktan asla alıkoyamayacak. Hizbin uzun geçmişi ve siyasi mücadelesi bunun en iyi kanıtıdır. Hizb-ut Tahrir, siyasi reform iddiası ile ortaya atılanın koskoca bir yalan olduğunu vurgular. Ayrıca Hizb-ut Tahrir, parlamentonun aksine halkına asla yalan söylemeyen bir lider olarak kalacağını kesin bir dille ifade eder.

Parlamentoya ise şunu deriz: İnsanlara eziyet veren ve zulümlerini artıran her kararı reddetmen gerekirken onları yardımsız tek başlarına bırakmayı nasıl içine sindirebildin? Yolsuzluk ve çirkinliğine rağmen hâlâ sistem üzerinde ısrar edilmesinin utanç ve ayıbı sana yeter!

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ ، مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لَا يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ "Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. O gün başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur." ^{[İbrahim 42-43]}