28.Arap Birliği zirvesine katılmak üzere çok sayıda Arap ülkelerinin devlet başkanları Ürdün’e akın ettiler. Belki bu zirvenin en önemli ayıracı, düzenlendiği ve alçaklık açısından gerçekten sözde Arap Birliği’ni temsil ediyor olmasıdır. Zirve gibi Arap devlet başkanları da ölüdür. Ümmetin sorunları konusunda alçakça tutum sergiliyorlar. Müslümanlar ve Araplar, sorunları özellikle Filistin sorunu konusunda Arap Birliği’nden entrikadan başka bir şey tatmadılar. Zirvelerde Arap devlet başkanları, ödün üstüne ödün vermişlerdir. İslami sorunu Arap sorununa dönüştürmüşlerdir. Daha sonra bu zirveler, sorunu sadece Filistin halkının sorunu haline getirmişlerdir. FKÖ, Filistin halkının yasal tek temsilcisi olarak kabul edilmiştir. FKÖ, 1967 toprakları üzerinde müzakere yapmak için 1948 Filistin topraklarından ödün vermiştir. Sonra da küçücük bir yere rıza göstermiştir. Şimdi bu zirvede Arap yöneticileri daha fazla taviz verme niyetindeler. “Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Filistin yönetimi, ay sonundaki Amman zirvesinde çözüm için yeni bir plan sunacak ve çözüm için bazı fikirler yeniden formüle edilecek” diye konuştu. Zirve sonunda iki devlet başkanının yapacağı görüşme sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdul Fettah Sisi’nin Arap vizyonunu ABD Başkanı Donald Trump’a ileteceğini kaydetti.”^{[22.03.2017 Ammon sitesi]} Biz, yeni bir ihanetle karşı karşıyayız. Filistin’le ilgili verilen tavizler serisinin devamıdır.

Ey Müslümanlar!

Arap Birliği ismi bir örgüt değil. Arap yöneticileri, İslam’la mücadelede hemfikir olmaları dışında paramparçalar. Kâfir Batı ülkelerine olan ajanlıkları doğrultusunda birbirlerinin düşmanı ve hasmıdırlar. Üzerinde anlaştıkları tek konu, aralarında ve efendileri ile yaptıkları güvenlik koordinasyonudur. “Aşırılık ve terörizmle” mücadele kisvesi altında İslam ve dava adamları ile mücadele ediyorlar. Eğitim müfredatı, hutbeler, dini formattaki projeler yoluyla laiklik salyalıyorlar. Temiz ve saf İslami hüküm ve mefhumları dejenere etmek için uğraşıyorlar.

Ey Müslümanlar!

Sözde Arap Birliği, Müslümanlar arasındaki bölünmüşlük ve parçalanmışlığı perçinlemek, İslam temelinde İslam ümmetinin vahdetini önlemek için kurulmuştur. Çünkü kuruluş felsefesi, milliyetçilik ve sömürgeci kâfir ürünü olan sınırlar esasına göredir. Ayrıca bölgede kâfir Batı özellikle Amerikan projelerini meşrulaştırmanın bir aracıdır. Arap yöneticileri, Amerika anlaşmalarını isterse ancak anlaşmaya varabilirler. Yapılan tüm zirveler ve anlaşmalar, İslam ümmetini sadece felaket ve yıkıma sürüklemiştir. Arap veya acem olsun tüm Müslümanlar için başında tek bir imamın olduğu Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurmak farzdır. Sömürgeci kâfirin böyle ajanlar eliyle ülkemizde ürettiği yıkım ve alçaklığın izlerini ancak Hilafet silebilir. İslam ümmeti ihtişam ve izzetini, toprakları ve zenginlikleri üzerindeki kontrolünü ancak Hilafetle elde edebilir. Sıddık, Faruk, Halid, Selahaddin Eyyubi, Kutuz ve Mehmet Fatih gibi kahramanlar, Hilafette yeniden Allah’ın Şeriatı ile hükmedeceklerdir.