بسم الله الرحمن الرحيم
Demokratik Seçimler: BM'nin Arabuluculuk Yoluyla İslam İle Demokrasi Arasını Uzlaştırmaya Çalışanlara Yönelik Bir Aşağılamadır
Geçtiğimiz on yıl boyunca Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti, Afganistan Müslümanlarına ve mücahitlerine demokratik seçimlere, özellikle parlamento ve başkanlık seçimlerine [2009 ve 2010] katılmanın büyük günah olduğunu hatırlattı. Çünkü Hizb-ut Tahrir, iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmenin Allah'ın Müslüman topraklarda yapılmasını emrettiği temel görevlerden birisi olduğuna inanıyor.
Herkesin bildiği gibi demokrasi, yaklaşık 2500 yıl önce eski Yunanistan'da egemendi. Demokrasi, bir ideoloji olarak kapitalizmden fışkıran siyasal sistemdir. Kapitalizm, İslam akidesine kesinlikle aykırıdır. Kilise ile devrimci düşünürler ve Avrupalı filozoflar arasında orta çözüme dayalı bir beşer ürünüdür. Ayrıca ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve diğer demokratik özgürlükler gibi kapitalizmin temel düşünceleri de İslam'a aykırıdır. Çünkü Batı kültüründe ifade özgürlüğü, halk tarafından yapılan kanunlara göre halkın işlerinin halk tarafından yönetmek anlamına gelir.
Hâlbuki İslam'a göre insan özgür değildir. Aksine Allah'ın bir kuludur. İnsanın işleri Allah Subhânehu ve Teâlâ tarafından yürütülür ve egemenlik Allah'a aittir. Allah Subhânehu ve Teâlâ tek kanun koyucu olarak kabul edilir. Bu nedenle İslam, Müslümanlara hayatlarını Allah'ın şeri hükümlerine uygun olarak düzenlemelerini emretti. Demokrasi, millet meclisi ve diğer kurumlar aracılığıyla insana iyi ve kötüyü belirleme hakkını veren bir sistemdir. Bu, demokrasinin insana yasama hakkını vererek onu İlah yerine koymaya çalıştığı anlamına gelir. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:
الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإسْلامَ دِينًا "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum" [Maide 3]
Yine yaklaşık on yıl içinde pek çok seçimler yapıldı. Batı kuklaları, birinci ve ikinci turda 5 ila 7 milyon seçmenin oy kullandığını ve halkın Afganistan'da demokrasiye inandığını iddia ederek Afganistan'daki kamuoyunu yanıltmaya çalıştılar. Bu vesileyle daha fazla açıklama için şu noktalara dikkat çekmek isteriz:
- Önceki seçimin sonucuna, oy pusulalarına ve seçmen sayısına derin bir bakışla bir kişi kolaylıkla yukarıda belirtilen sayının yakından uzaktan gerçeği yansıtmadığı hakikatine ulaşabilir. Örneğin Kabil kentinin 7 milyon sakininden sadece yüz bin kişi oy kullanmıştır. Ayrıca her iki aday için kullanılan oy, demokrasi değil etnik ayrımcılık temeline göre olmuştur. Bu, her aday aynı dili konuşan kabilenin insanları tarafından seçildi demektir. Bu, açıkça Afganistan Müslümanlarının demokrasiye inandıklarını iddia eden Batı kuklalarının yanlışlığını kanıtlar. Onların bu iddiaları kesinlikle doğru değildir. Çünkü seçmenler, etnik ve mezhepçilik temelinde oy kullanmışlardır. Sonuç olarak demokrasi, Afganistan'da Müslümanlar arasında siyasi ve etnik ayrımcılığı tasvir eder. Allah Subhânehu ve Teâlâ açıkça bunu bize haram kılmıştır. Nitekim Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ قَاتَلَ تَحْتَ رَايَةٍ عِمِّيَّةٍ يَغْضَبُ لِعَصَبَةٍ، أَوْ يَدْعُو إِلَى عَصَبَةٍ، أَوْ يَنْصُرُ عَصَبَةً، فَقُتِلَ، فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ "Kim körü körüne çekilmiş bir bayrak altında savaşır, asabiyet için gadaplanır veya asabiyete çağırır veya asabiyete yardım eder, bu esnada da öldürülürse bu ölüm de cahiliye ölümüdür." [ Müslim]
- Bir kişiyi savaş suçlusu olarak addeden adaylardan biri, seçimler sırasında onu kendisine başkan yardımcısı olarak seçti. Yönetici ve siyasetçilerin bu tür eylemleri, Afgan Müslümanlarına onların temel amacının kendi siyasi güçlerini ve kişisel çıkarlarını korumak olduğunu kanıtlar. Çünkü kapitalizmde iyi ve kötüyü belirleyen çıkarlardır.
سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَات، يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِب، وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ، وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ، وَيُخَوَّنُ فِيهَا الأَمِينُ، وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ، قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ ؟ قَالَ :الرَّجُلُ التَّافِهُ يتكلم فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ "İnsanlar üzerine öyle hayırsız yıllar gelecek ki o zamanda yalancı doğrulanacak, doğru söyleyen de yalanlanacak, haine güvenilecek, emin kimseye de güvenilmeyecektir. O zamanda Ruveybida konuşacaktır. Denildi ki: Ruveybida nedir? Rasûlullah "Sefih kimsenin genelin işi hakkında konuşmasıdır" buyurdu." [Hâkim]
Bu krizi sona erdirmek için yapılan birkaç başarısız girişimin ardından şimdi BM ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'den bu bulmacanın çözümü istendi. Muhtemelen onlar, ABD'nin siyasi bir aracı olan BM'nin, kitlesel imha silahı kullanarak Myanmar'da kitlesel katliama, Afganistan ve Irak'ın işgaline, Suriye'de soykırıma, Filistin'de mevcut krize ve Sudan'ın bölünmesine karışmış olduğunu unuttular. Bu nedenle bu konunun bir kez daha BM'ye sunulması, bu yöneticilerin İslami hükümlere uygun olarak insanların sorunlarını çözme kapasitesine sahip olmadığını gösterir. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ, başkalarının Müslümanların işlerine karışmalarına ve onlardan müdahale olmalarını istemelerini kesinlikle onlara haram kılmıştır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلالا بَعِيدًا "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor." [Nisa 60]
Onlar Tağut ile [ABD ve BM] muhakeme olunmak istiyorlar. Hâlbuki onu reddetmekle emrolundular. Kuşkusuz şeytan, onları en ağır biçimde saptırmak istiyor.
Ey Afganistanlı Müslümanlar! Yukarıdakiler ışığında sözde seçim süreci boyunca son sözü söylemek Afganların elinde değildir. Aksine Amerika'nın elindedir. Artık herkes için bu açıktır. Örneğin ilk seçim sonuçlarının açıklanmasından bir kaç gün önce Senatör John McCain ve Carl Levin, krizi yatıştırmak ve her iki tarafa da baskı uygulamak amacıyla Afganistan'a geldi. İlk seçim sonuçlarının açıklanmasından sadece bir gün önce 6 Temmuz 2014 günü Carl Levin, Kabil'de yaptığı açıklamada ilk seçim sonuçlarının kesinlikle açıklanacağını ve her iki adayın da bu sonuçları kabul edeceğini söyledi.
Ey yiğit Afganistanlı Müslümanlar! Mevcut sistem ve yöneticilere uyduğunuz sürece ne bu hayatta ne de ahirette asla muzaffer olamayacağınız unutulmamalıdır. Başarı ve zaferin tek yolu, İslam'a sımsıkı sarılmak ve Hilâfeti kurmaktır. Hilafet, muhasebe edilen ve samimi yöneticiler tarafından yönetilen tek devlettir. İslami yöneticiler, her zaman Allah itaat edecekler, amellerinin tek ölçüsü helal ve haram olacaktır. Onların tek hedefi, kendi politik ve kişisel çıkarlarını korumak ve gerçekleştirmek olmayacaktır. Haydi, Raşidi Hilafet Devletini kurmak için hep birlikte yorulmadan el ele çalışalım.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
H. 21 Ramazan 1435
M. Cumartesi, 19 Temmuz 2014