Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Yargısız İnfazlar, Cinayetler, Gözaltılar, İşkenceler, Laik Sistemin İnsanları Bastırma Araçlarıdır, Bu Baskıcı Rejimin Ortadan Kaldırılması, Hilafet Sisteminin Yeniden Kurulması Halkın Güvenlik ve Emniyetini Sağlayacaktır

31 Temmuz’da Cox’s Bazar’da Hasina hükümeti mensubu görevli subaylar ve bazı haydut polisler tarafından emekli Binbaşı Sinha Muhammed Rashed Khan’ın sansasyonel bir şekilde öldürülmesi, yargısız infazlarla ilgili verimsiz tartışmayı bir kez daha gündeme taşıdı. Kendini beğenmiş entelektüellerimiz, polis gücünü yeniden yapılandırmak için talk Showlarda ve gazete sütunlarında görüşlerini dile getirdiler. Sanki sorun polis gücü de. İnsanların dikkatini temel nedenden yani laik yönetim sisteminden saptırıyorlar. Laik sistemde rejim egemenlik yetkisine sahiptir. Devlet, halkı bastırmak için düzenli olarak yargısız infazlar yapıyor, adam kaçırıyor, cinayetler işliyor, gözaltı ve işkenceler gerçekleştiriyor. Halkı bastırmasından dolayı Hasina hükümetini kimse muhasebe edemiyor. Hasina hükümetine bağlı kolluk kuvvetlerinin yargısız infazlarını ve diğer terörize edici faaliyetlerini analiz etmek ve suçlamak gerçekten değersiz olacaktır. Kanaat önderleri, cehalete teslim olmuşlardır, polisi suçlayarak Hasina’nın mücrim laik rejimini korumaya çalışıyorlar ya da Hasina hükümetinin zorbalığına boyun eğmişlerdir.

Aslına bakılırsa sömürgeci kâfirler, mevcut laik rejimi ve laik sistemi Müslümanlara zorla dayattılar. Laik sistemde rejim, egemen bir otoriteye sahiptir ve her zaman la yüseldir. Rejim sadece kendisinin, kapitalist zümrenin ve efendilerinin -sömürgeci kafirlerin – çıkarlarını güvence altına alıyor. Halkın büyük kısmına baskı uyguluyor, halkın protestosunu bastırmak için vahşete başvuruyor. İşler kötüye gittiğinde ise rejim, bazı yozlaşmış polis üyelerini günah keçisi olarak kurban etmekten asla çekinmiyor. Rejim, emekli Binbaşı Sinha’nın beklenmedik kazası yüzünden samimi hizmetkârı Pradeep Kumar Das’ı feda etmek zorunda kaldı. Oysa Das, “çatışma” ve “çapraz ateş” sırasında gösterdiği “cesaret” nedeniyle 2019’da en yüksek polis ödülü olan Bangladeş Polis Madalyası’na layık görülmüştü! Bu nedenle kolluk kuvvetleri personeli zamanla feda edilebilir, ama bu sahte kukla rejimler için yaşam çizgisi haline gelmiş “kurumsallaşmış terör” asla feda edilemez. Dolayısıyla Bangladeş’teki Batı destekli laik demokrasinin kalesi durumunda olan Bangladeş silahlı kuvvetleri Genelkurmay Başkanının krizi çözmek için çabucak öne atıldığını, bu cinayeti “izole bir olay” olarak yaftaladığını gördük. Zira emekli Binbaşı Sinha sistematik yargısız infazlar için sadece bir “tali zayiat” idi. Bu satılmış ordu şefleri ve generalleri, seçimler sırasında ajan Hasina rejimine koruma sağlarlar. Ülkemizdeki Amerikan-Hint hegemonik düzeni korumak için Pilkhana’da samimi subayların devlet destekli cinayetine utanmadan kayıtsız kaldılar.

Ey Bangladeş Müslümanları! Kolluk kuvvetlerinin her yasadışı infazından ve devletin uyguladığı şiddetten sonra temel hakların anayasal güvence altında olduğu ile ilgili boş söylemleri sürekli duyuyorsunuz. Ama gerçekte, laik yöneticilerimiz rejimlerini korumak için korku ve zulüm gibi yollarla defterinizi dürmekten asla çekinmezler. Zira Allah’tan ya da ilahi hesap verebilirlikten korkmadıkları için tiranlıktan uzak durmuyorlar. Öte yandan Hilafet sistemi, hâkim olan Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan gelmiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ, bu yönetim sistemini insanlığın sorunlarına kapsamlı bir çözüm olarak, bir ceza olarak değil, bir rahmet olarak göndermiştir. Bu nedenle, Hilafet, vatandaşının saygınlığını ihlal eden, onurlarına ve şereflerine saldıran bir polis devleti olmayacaktır. Kurulacak Hilafet, Hizb-ut Tahrir’in Kur’an ve Sünnetten türettiği Hilafetin Anayasa Taslağı Maddelerini uygulayarak her vatandaşın güvenliğini ve emniyetini güvence altına alacaktır.

Birincisi: “Asıl olan, beraat-i zimmettir. Bir kimse ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Kim olursa olsun, herhangi bir kimseye işkence yapmak kesinlikle caiz değildir. Her kim bunu yaparsa cezalandırılır.” (Madde 13) Buna göre zorla adam kaçırma, çapraz ateş veya yargısız infaz şöyle dursun gözaltındakilere bile işkence edilmeyecek veya zarar verilmeyecektir.

İkincisi: Mevcut İslam ülkelerindeki baskıcı polis gücünün aksine Hilafet Devletinin polis gücü de dâhil olmak üzere iç güvenlik kuvvetleri, vatandaşının güvenliğini, onurunu ve şerefini her türlü zarar ve tehditten koruyacaktır: “İç Güvenlik Dairesi, güvenlik ile ilgili her şeyin idaresi ve iç güvenliği tehdit eden her şeyin engellenmesi ile ilgilenir. Beldelerdeki güvenliği polis vasıtasıyla muhafaza eder. Halifeden bir emir olmaksızın ordudan destek istemez. Bu dairenin başkanı İç Güvenlik Müdürüolarak adlandırılır. Bu dairenin vilayetlerde İç Güvenlik İdareleriisimli şubeleri vardır. Vilayetteki idarenin başkanına ise Polis Sahibi(Polis Amiri) denir.” (Madde 70) Vatandaşın güvenliğini ve emniyetini sağlamanın bir parçası olarak Hilafetin İç Güvenlik Departmanı, iç güvenliği tehdit edebilecek eylemleri gözetleyecektir: İç Güvenlik Dairesinin çözmeye uğraştığı en önemli iç güvenlik tehditleri: Reddet (mürtet olmak), bağy (devlete isyan), hırabat (eşkıyalar), insanların mallarına saldırılar, insanların canlarına ve ırzlarına saldırılar, harbi kafirler için tecessüs yapan riybet (şüphe) ehliyle ilişki kurulması.” (Madde 72) Bu nedenle Hilafette, insanların haklarını bastırmak ve siyasi baskı yapmak için güvenlik güçlerinin kullanılması kesinlikle yasaktır.

Üçüncüsü: Hilafette insanlar, yöneticilerin münker işlediklerini veya işlerini ihmal ettiklerini gördüklerinde, düşüncelerini ifade etme ve yöneticileri muhasebe etme hakkına sahip olacaklardır: “Yöneticileri muhasebe etmek, Müslümanların haklarındandır ve üzerlerine farz-ı kifayedir.” (Madde 20) Bu nedenle yöneticilerin muhasebesi, günümüzün zalim devletlerinden çok farklı olarak, bir güvenlik tehdidi olarak kabul edilmez. Günümüzde zorba yöneticilerin niyeti, kendilerini ve efendilerini korumak ve doğruyu söyleyenleri ezmektir.

Dahası, Hizb-ut Tahrir’in Hilafet Anayasa Taslağının 87. maddesi uyarınca güçlü bir iç güvenlik departmanının yanı sıra bağımsız bir “Mezalim Mahkemesi” olacaktır. Konumuna, rengine, dinine veya sosyal statüsüne bakmaksızın devletin otoritesi altında yaşayan kişilere yapılan adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için geniş yetkilerle donatılacaktır. Hizb-ut Tahrir’e ait Hilafet Anayasa Taslağının 90. maddesine göre Mezâlim Mahkemesi, halifeyi azletme hakkına sahip olduğu gibi, devletteki herhangi bir yöneticiyi veya memuru azletme hakkına da sahiptir. Bu ise zulmün ortadan kaldırılması için bu azlin gerekli olması durumundadır.Sevgili insanlar, Hizb-ut Tahrir bu nedenle, tek derde deva olan Nübüvvet metodu üzere vaat edilen Hilafeti yeniden inşa etmek için çabalarınızı ikiye katlamanızı öneriyor. Hilafet, bazı seçkinlerin çıkarlarını yerine getirmek için koşmayacağından ve sömürgeci kâfirlerin ajanı bir rejim olmayacağından, doğal olarak, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi şeri hüküm belirleyecektir. Hilafet, güvenlik ve emniyetinizi sağlayacak, 1924’te Hilafetin yıkılmasından sonra kaybettiğiniz hayatlarınıza yeniden huzur getirecektir.

Ey Bangladeş ordusu içindeki samimi subaylar! Derin uykunuzdan ne zaman uyanacaksınız? Ellerinizi hain liderlerinizden ve kukla yöneticilerden ne zaman çekeceksiniz? Ellerini ve çirkin yüzlerini kardeşlerinizin kanına buladılar. Daha önce Pilkhana’da cesur kardeşlerinizin kanı aktı, şimdi de başka bir kardeşiniz bu kötü laik yönetim sistemine kurban gitti. Eğer Allah Azze ve Celle’nin Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için size verdiği maddi gücü kullanıp mevcut laik rejimi iktidardan alaşağı etmez, bu ülkenin güvenliğine yönelik tehdidi ortadan kaldırmaz, gururunuzun kaynağı olan kurumunuzun güvenliğini sağlamazsanız, siz veya aile bireylerinizin rejim ve hararetle koruduğunuz yönetim sisteminin kurbanı olacağı günler çok uzak değildir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allahın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun. Ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer.[Enfal 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti


H. 10 Muharrem 1442
M.  Cumartesi, 29 Ağustos 2020

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER