بسم الله الرحمن الرحيم
Müslümanlar, Düşük Laik Liberal Değerleri Kabul Etmemelidir Cameron İngiltere'de Yaşayan Müslümanlara Laik Liberalizmi Kabul Ettirmek İçin Aba Altından Sopa Gösteriyor Bunun İçin İngiltere'de Yaşayan Müslümanlar İslam'a Sarılmalı ve Laik Liberal Akideye E
Milli Eğitim Bakanı Michael Gove'nin, bu hafta sonu İngiliz değerleri hakkında yaptığı yorumdan hareketle David Cameron, İngiliz değerlerini güçlendirmek için artık sopa kullanmanın zamanı geldiği önerisinde bulunarak başka bir aşamaya geçildiğini söyledi. Artık bu değerlerin benimsenmesinin isteğe bağlı olmayacağını belirtti. Ve İngilizlerin, bu değerlere olan duyarlılık ve hassasiyetlerinden vazgeçmeleri gerekir dedi.
Cameron'un bu sözlerinin, Birmingham'da sözde Truva atı ilişkisi konusunda Ofsted Vakfı tarafından yürütülen soruşturma sonrasında geldiği göz önüne alındığında, o bu sözler ile İngiliz olmak için yeterince çaba sarf etmeyen Müslümanları kastettiği bellidir. Yaşadıkları ülkenin değerlerini kendi değerleri gibi kabul etmek için onlara bir veya iki ders vermek gerektiği imasında bulundu. İngiliz değerlerinin kabul edilmesi ile ilgili olarak ulusal tartışmalar sürerken, hiç kimse bu ulusal değerlerin neler olduğunu ya da hangilerinin doğal İngiliz değerleri olduğunu tanımlayamaz.
Dolayısıyla İngiliz değerler listesi sunmak çok komiktir. Politikacıların, medya ve ulusalcıların, umutsuzca her şeyin İngiliz olmak zorunda olduğunu iddia etmeleri de bir o kadar komiktir. Demokrasi, İngiltere'de değil, eski çağ Yunanistan'da ortaya çıktı. Romalılar tarafından Britanya Adaları keşfedilmeden önce de hoşgörü vardı. Magna Carta hukukunun üstünlüğü en az altı yüzyıl öncedir. İster ifade özgürlüğü, ister toplantı özgürlüğü, isterse ekonomik haklar olsun, özgürlük İngiltere'ye isteksizce parça parça sokuldu. Aslında özgürlük, büyük ölçüde Avrupa'dan ithal edildi.
Onun için nelerin İngiliz değerleri olduğunu belirlemek gerçekten çok zor. Politikacıların sahiplendiği kültürün birçoğu, ne yapısı gereği, ne de yerel olarak aslında İngiliz kültürü değildir. Böyle olduğu halde nasıl bir uygulama ya da bir değer, bir toprak parçası ya da bir aşirete nispet edilebilir? Aksine insanların benimsediği değerler, zamanla insanlar tarafından benimsenen ortak geleneklerin bir parçası olur. Bu geleneklerin nereden ve nasıl geldiğine bakılmaz. Nitekim bugün İngiltere'de olduğu gibi göçmenlerden alınmış karışık değerler varsa, o zaman bu değerler zamanla değişirler. Daha yararlı olanlar tarafından değiştirilene kadar da öyle kalacaklardır. Sorun, İngiliz değerlerini belirleme sorunudur. Özgürlük, hoşgörü ve hukukun üstünlüğü gibi değerler vakası olmayan içi boş değerlerdir. Çünkü İngiltere'deki Müslüman vatandaşlar, aynı şekilde bu değerlerin kendileri için de geçerli olması beklentisindeler. Ama maalesef bu değerler onlar için geçerli değildir.
Bu tür bir ikiyüzlülük, gerçekten İngilizlere ait bir ikiyüzlülüktür. Sömürgecilik, kibir ve küstahlık, sosyal ve ekonomik çöküntü, tüm dünya tarafından bilinen gerçek İngiliz değerleridir.
Cameron, tüm parlamentoların anası sayılan Avam kamarası sayesinde İngiltere'nin kusursuz demokratik kimliğe sahip olduğunu iddia etse de, kendisi bile büyük şirketlerin, lobicilerin, zengin bağışçıların çıkar tehlikesi ve milletvekillerinin suiistimali ile karşı karşıyadır. İngiltere, aktif küresel sömürgeciliğin öncüleridir. Ve dünyanın her yerinde acımasız otoriter diktatörlükleri [demokratik olmayan] destekleme konusunda sicili bir hayli kabarıktır. Dünyayı İngiliz çıkarlarına boyun eğdirmek için de hâlâ sömürgecilik kampanyasını sürdürmektedir. Geçen hafta 2003 Irak işgalini planlayan İngiltere'nin en üst düzey görevlisi Tümgeneral Tim Cross, BBC Radyo 4'e yaptığı açıklamada, "Çok yakında Esed'i de bir kenara atacağız, bu bölgenin ehveni şerri güçlü bir diktatörlüktür." dedi. İngiltere, zalimlerin varlığından ve onlarla çalışmaktan çok mutludur. Yeter ki onlar, İngilizlerin ekonomik çıkarlarına yani az sayıda büyük İngiliz şirketlerinin çıkarlarına hizmet etsinler.
Sözde hukukun üstünlüğünü iddia ederek Magna Carta ile övünse de İngiltere, istihbarat toplumudur. Gizli yargılamaları destekler ve çarçabuk kişilerin vatandaşlığını iptal edebilir. Onun hoşgörülük iddiası gerçekten çok gülünçtür. Çünkü İngiliz hükümeti, İslami değerlere, inançlara, temel doktrinlere karşı çok büyük ölçüde hoşgörüsüzdür. Öyleyse nerede onun hoşgörülük iddiası. Yeterince İngiliz olmayan kimseleri zorla İngiliz yapmak için aba altından sopa gösterme kampanyası başlatmaya niyetindedir. Nerede kaldı sözde "Seçim." ilkesi!
Cameron, ekonomik ve sosyal güçleri nedeniyle İngiliz değerlerinin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Ne teşvik edilecek? Küresel finansal krize yol açan kumar kapitalizmi mi? Yoksa İngiltere'de sosyal kaos yaratan liberalizm ve bireysellik mi? Bencillik ve ahlaksızlık aileleri parçalamadı mı? Gençleri suça itmedi mi? Toplumsal değerlere ve hukukun saygınlığını yerle bir etmedi mi?
Eğer İngiliz değerlerinin özü bu ise, öyleyse birçok Müslüman ve Gayrimüslimin "İngilizlik" kimliğine sırtlarını dönmüş olmaları şaşırtıcı değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِن لاَّ يَشْعُرُونَ "Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir." [Bakara 11-12]
Müslümanları İslami değerleri terk etmeye zorlamak ve kaba kuvvetle onları laik İslam'a entegre etmek için artan çabaları fırsat bilerek, aşağıdaki hususları İngiltereli Müslüman topluluğa hatırlatmak isteriz:
Sosyal, ekonomik ve siyasi kaosa sürükleyen laik liberal değerlere zıt İslami değerlerin yanında durmak gerekiyor. İslam, insanlar istediği gibi hareket etsinler diye, istediklerini giysinler, istedikleri ile bir arada yaşasınlar ve istedikleri gibi para kazansınlar diye kişisel özgürlük fikirlerine teşvik etmez. İslam, insanları şeriat kurallarına göre hareket etmeye davet eder. Allah Subhânehu ve Teâlâ, ahlaksızlığı, sömürüyü ve adaletsizliği sevmez düsturunu insanlara hatırlatır.
Oysa laik liberal değerler, kişisel faydayı doğru ve yanlışın nihai ölçüsü kabul eder. Tek önemli şey "Bunda benim için ne var" olduğuna göre, çocukları istismar eden TV ünlülerinin skandallarının çok daha fazlasını gördükçe şaşırmamak gerek. Ayrıca liberal toplum tarafından tanınan tek değer, maddi değerdir. Buna göre başkalarına zulmetmek ve acı vermek meşru hale geliyor. Yine buna göre maddi ilerlemeye de hiç bir kısıtlama getirilmez.
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz." [Taha 124]
İngiltere, İslami değerleri değil, laik liberalizmin değerlerin koruyacaktır. Bazı Müslümanlar panik içinde İngiliz hükümetinin eylemlerine tepki verdiler. Ancak uyanık bir Müslüman için hükümetin bu hareketi çok da garip değildir. Çünkü İngiliz yaşamının temeli, liberalizm, laiklik ve kapitalizmdir. Bu yüzden İngiliz devleti, yurtiçinde ve dışında bu değerleri koruyor, destekliyor ve teşvik ediyor. Tabii ki sadece kendi çıkarlarına önem veriyor.
İslami değerler, sadece İngiliz değerleri ile örtüşürse, hatta o zaman ki İngilizlerin çıkarları ile uyuşursa, ancak tolere edilir. Yoksa o değerler, İslami oldukları için değil. Bu İslami değerler, İngiliz devletinin çocukların eğitimi, cinsellik konusuna bakış, giyim, kadın erkek ilişkileri, zalimleri kınama ile ilgili değerlerine aykırıdır. Bu nedenle bu değerler, İngiliz çıkarları ile çatıştığı zaman İslami değerleri terk etmek için Müslümanlara baskı yapacağı beklentisinde olmalıyız. Nitekim son zamanlarda bir takım konularda buna tanıklık etmekteyiz. İngiliz toplumu için kırmızıçizgi olmayanlar, Müslümanlar için "Kırmızıçizgiler" olabilir. Ayrıca devletin, bizim değil kendi kırmızıçizgilerini dayatmak için çalışacağını da bekleyebiliriz.
İslami değerleri teşvik eden, destekleyen ve aynı zamanda toplumda egemen olması için çalışan yegâne devlet, laik liberal kapitalizme değil, İslam'a dayalı olan devlettir. İşte o devlet, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in baskı ve zulümden sonra tekrar geri geleceğini müjdelediği İslami Hilafet Devletidir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır." İşte tüm dünyada Müslümanlar, bu devlet için çalışıyorlar ve bir an önce İslam dünyasına dönmesi için sabırsızlanıyorlar. Müslüman topluluğuna dayatılan bu yeni sıkıntılar, namazımızı, zekâtımızı, çocuklarımızı, ailemizi, ilişkilerimizi ve siyasi hayatımızı sımsıkı bağlandığımız şeri hükümlere göre gerçekten koruyan tek devletin Hilafet olduğunu bize hatırlatıyor Tereddüt ya da korku olmadan gerçekten İslami bir hayat yaşamamızı sağlayan da yine o Hilafet Devletidir.
İngiliz hükümeti, İslam'ın giderek güçlenmesine tepki veriyor. İngiltere'de yaşayan Müslümanlar, daha laik ve liberal olacakları yerde güç geçtikçe İslam'a olan bağlılıkları artıyor. İslam Şeriatı hakkında daha fazla bilgi edinme, farz ve hükümlerinin yerine getirme arzusundalar. Ayrıca Müslümanlar, Suriye, Irak, Pakistan, Burma gibi yoğun çatışmanın yaşandığı bölgelerinde ezilen Müslümanlara malları ve dilleri ile sürekli destek veriyorlar. Çünkü inançları bunu gerektiriyor. Müslümanlar, bir bedenin organları gibi tek bir ümmettir. Coğrafya, ırk ve dil unsuruna bakmaksızın çektikleri sıkıntının aynısını biz de hissederiz. Zira Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem böyle buyuruyor:
مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ كَمَثَلِ الْجَسَدِ إِذَا أَلِمَ بَعْضُهُ تَدَاعَى سَائِرُهُ "Müminlerin misali, bir bedenin misali gibidir. Ondan bazı uzuvlar rahatsız olsa diğer uzuvlar da ona iştirak ederler." [Ahmed]
İşte yukarıda belirtilen durum, İngiliz sömürge çıkarları için bir meydan okumadır. Müslüman ülkelerde diktatörce eylemlerinin devam etmesini engeller. Dolayısıyla Müslümanların, İslam'a ilgisiz ve kayıtsız kalmaları, bunun yerine İngiliz çıkarlarına hizmet etmeleri, İngiliz ve Batı sömürge çıkarları yararınadır.
Avrupa'da Katolik Engizisyon mahkemeleri, insanları inançlı tutmanın tek yolunun, sağlam kanıt yerine kuvvet kullanmak olduğunu keşfetti. İspanya'da kuvvet kullanılarak İslami inançları kamusal ve özel alandan uzaklaştırabildiler. Bugün İngiliz hükümeti, ikna edici argümanlar ile İslami inanç ve değerlerin yayılmasını önleyemeyeceğini gördü. Bu nedenle kendi laik liberal inançlarını çocuklara dahi empoze etmeye çalışıyor. Bu yapılanların onların refahına zarar vereceğine hiç aldırış etmiyor.
İngiliz hükümetinin yaptığının aksine İslam, Gayrimüslimleri Müslüman olmaya zorlamaz. Zira İslami Devlet içinde yaşayan Gayrimüslim tebaanın inanç ve dini şiarlarına müdahil olmak caiz değildir. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
وَمَنْ يَكُنْ عَلَى يَهُودِيَّتِهِ أَوْ عَلَى نَصْرَانِيَّتِهِ فَإِنَّهُ لا يُفْتَنُ عَنْهَا "Yahudilik veya Hristiyanlık üzere olanlar, şüphesiz onda fitneye düşürülmezler."
İslam bize yeter:
Müslümanlar nazarında İslam'ı değersizleştirerek akide ve hükümlerine olan bağlılıklarını zayıflatmak amacıyla geçtiğimiz aylarda kasıtlı olarak İslam'a şiddetli eleştiriler yöneltildi. Şimdi de Müslümanlar değişime zorlanıyorlar.
Müslümanlar, İslam için özür dilememelidir. İnsanlığın sorunlarının çözümünde başarısızlığa mahkûm olan, laik liberalizm değerlerdir. Bu değerler, Yaratıcı olan Allah'ın değerleri değildir. Aksine insanlara indirdiği akide, hayat sistemi ve hükümler ile taban tabana zıttır.
Ey Müslümanlar! Siz hak ve batılın çatışması içerisindesiniz. Bugün size ideolojik bir savaş başlatılmıştır. Laik liberalizm batıl tarafı, İslam ise hakkın tarafını temsil ediyor. Liberaller, bu çatışma içine okul çocuklarınızı dahi sokarak ayıp nedir bilmiyorlar. Oysa siz, hakkı biliyorsunuz, İslam, tüm insanlığın kurtuluşudur keşke onlar da bilselerdi. Bu nedenle insanlara bu dini siz taşıyacaksınız. Taşıyın ki sizin bildiğiniz gibi onlar da bu dini bilsinler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir hadiste bize şöyle buyurdu:
إِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أَيَّامًا الصَّبْرُ فِيهِنَّ مِثْلُ الْقَبْضِ عَلَى الْجَمْرِ، لِلْعَامِلِ فِيهِنَّ مِثْلُ أَجْرِ خَمْسِينَ رَجُلًا "Öyle günler gelecek ki o günlerde sabretmek, ateşten kor tutmak gibidir. O günlerde amel yapan için elli adamın ecrine denk ecir vardır."
İslami Şeriat, tüm diğer şeriatlardan üstündür. Sadece vahiy ile inen Kur'an ve Sünnetin metinlerinden alınır. Az sayıdaki güçlü diktatörlerin çıkarlarına göre değişmez. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلَّا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ "De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşru bir hak karşılığı olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız." [Enam Suresi 151]
Ey Müslümanlar! İslam'ın değerlerine sımsıkı sarılın. Ona bağlanmaktan korkmayın. Her fırsatta ona davet edin. Çünkü İslami değerler, en yüce ve en üstün olan değerlerdir. Müslümanlar, onlara sımsıkı sarıldıklarında, hiç şüphesiz bu değerler insanlar arasında çığ gibi yayılacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz." [Ali İmran 139]
Ey Müslümanlar! İslam'ın değerlerine gururla sarılın. Onlara bağlanmaktan korkmayın. Her fırsatta ona davet edin. Çocuklarınızın yetiştirilmesinde kendi metodunuza tutunun. Onların eğitimine, laikliğin özgürlük hakkındaki fikirlerini öğreterek başlamayın. Aile hayatının temeli olan evliliğe sımsıkı yapışın. Onlara eşcinsellik ve kadın erkek karışımını öğretmeyin. Batının sömürgeciliğe dayalı dış politikalarında münkeri reddedin. Günlük otokratik yöneticilerden mustarip olan Müslüman kardeşlerinizden asla vazgeçmeyin. Hilafete davet çağrısından ayrılmayın. Çünkü Hilafet, sizin ve küresel düzeyde kardeşlerinizin kurtuluşudur.
Ey Müslümanlar! Hilafet, Yaratıcı Allah Subhânehu ve Teâlâ tarafından indirilen İslâmî değerlerden biridir. Hatta tüm diğer değerlerin en üstünüdür. Müminler ona sımsıkı sarılırlarsa, yeniden yeryüzüne hâkim olacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz." [Al-i İmran 139]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
H. 19 Şa'bân 1435
M. Salı, 17 Haziran 2014