بسم الله الرحمن الرحيم
- Basın Açıklaması - Hilâfet'in Yıkılışının 87'inci Yıldönümünü Anma Faaliyetleri
Bu elîm yıldönümü münâsebetiyle Hizb-ut Tahrir / Filistin, Ümmet'i, İslâmî Hilâfet Devleti'ni kurmak için çalışanlarla birlikte çalışmaya teşvik etmek üzere Batı Şeria ve Ğazze Şeridi'nde "Hilâfet... Hilâfet... Ey Müslümanlar! O, Rabbinizin farzıdır, izzetinizin kaynağıdır, düşmanınızın kahrıdır, topraklarınızın kurtarıcısıdır, dünyanın dört bir tarafında hayrın ve adaletin minâresidir" şiârıyla cemâî faaliyetler düzenledi. Faaliyetler aşağıdaki çerçevede gerçekleşti:
1. Hizb-ut Tahrir / Filistin, 09.07.2008 tarihinde Batı Şeria'daki şehirlere Hilâfet'in yıkılış yıldönümünde faaliyetler düzenlemeye karar verdiğini bildiren tebligatlar gönderdi. Otorite'nin cevap vermesi için gerekli 24 saat geçtikten sonra Hizb, Otorite'nin tebligatlara cevap vermemesini kanunda belirtildiği üzere "tebligattaki mevcut ayrıntılara" muvafakat ettiği şeklinde değerlendirdi. Ardından Hizb, faaliyetlerini yerel medya organlarında ilân etti. Bundan sonra İl İdare Büroları, faaliyetleri reddettiklerini iletmek üzere şebâbla bağlantı kurmaya başladı. Şebâb ise onlara, bu reddin yasal olmadığı, dolayısıyla temasa hâcet kalmadığı şeklinde cevap verdi.
2. Hizb, 20.07.2008 tarihi itibarıyla radyo, televizyon, gazete, internet sitesi, davetiyeler göndermek, afişler asmak, el ilânları dağıtmak, mescidlerin içinde ve dışında duyurular yapmak üzere mevcut her türlü araçlarla propaganda kampanyasına başladı. Bunun üzerine Otorite, daha da hırçınlaşarak afişler yapıştırdıkları sırada el-Halîl şehrinde şebâbtan altısını tutukladı. Otorite'nin bu tutarsız tepkisi Hizb'e ulaşınca, "Elîm Raceb Yıldönümünde Filistin Otoritesi, Azîm Hilâfet Projesine Saldırıda, İslâm'a Karşı Savaşan Kâfirlerin Yanında Yer Almasına Rağmen, Bu Kâfile Rabbinin İzniyle Gayesine Ulaşıncaya Dek İlerleyişini Sürdürecektir" başlıklı bir basın açıklaması yayınladı. 24.07.2008 tarihli bu basın açıklamasında Otorite'ye yüklendi ve kamuoyu önünde davranışlarını ifşâ etti. Kezâ Hizb, fikrine davet etmek, faaliyetleri yapma hakkını teyit etmek ve Otorite'nin çirkin davranışlarını ifşâ etmek üzere Batı Şeria ve Ğazze Şeridi şehirlerindeki kurumlara, etkin, yetkin şahsiyetlere ve eşrâfa heyetler gönderdi. Böylece Hizb'in ve faaliyetlerinin konusu, hem günden güne insanların ve yerel medya organlarının, hem de Hizb'in faaliyetleri adına medya sözcüleriyle bağlantı kuran ve faaliyetlere değinecekleri sözünü veren yabancı medya organlarının gündemi olmaya başladı. Bunun üzerine Otorite'nin tepkisi daha da şiddetlendi ve medya organlarında Hizb'in faaliyetlerini reddettiğini ilân etmeye başladı.
3. Altı yüzden fazla kişinin katıldığı ve başarıyla düzenlenen 28.07.2008'deki Ğazze sempozyumunun katılımcılar ve şebâb üzerinde olumlu etkisi oldu. İlk etapta düzenlenmesine Ğazze Otoritesi tarafından bazı zorluklar çıkarıldı. Zîra güvenlik birimleri, müdahale ederek şebâbın sempozyuma hazırlık amacıyla açtıkları pankartları, Hilâfet bayraklarını, afişleri indirdiler ve izinsiz olması gerekçesi ile salonu kapattılar. Yetkililerle yapılan temaslar sonrasında güvenlik birimleri çekildiler, gelecek yürüyüş hakkında bilgi sahibi oldular ve ona karışmayacakları sözünü verdiler.
4. İlân edilen faaliyetler, takvimine göre 09.07.2008 Salı günü el-Halîl şehrinde hanımlara has bir konferansın düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Bu amelin kapalı bir salonda yapılacak ve Otorite'den izin almaya ve tebligat gönderilmesine gerek olmamasına rağmen Otorite salonları kapattı, konferansı engellemeye çalıştı, Batı Şeria'dan ve el-Halîl köylerinden gelen otobüsleri engelleyerek şehre girmelerine mâni oldu. Hanımlardan oluşan büyük bir kalabalık, arabaların bulunduğu meydandaki salonların önünde toplandı, Hilâfet'in yıkılışını ve kurulmasının farziyetini hatırlatan konuşmalar yapıldı, konuşmacılar konferansın düzenlenmesini engelleyen ve işgâl güçleri, konferanstan iki gün öncesinde en-Netşe ailesinden bir şehîdi katlettikleri sırada onların karşısında saklanırken Müslüman hanımları rahatsız eden Filistin Otoritesi ve güvenlik birimlerine yüklendi. Konuşmalardan sonra râyeler açtıkları, Otorite'ye ve İslamî dünyadaki mevcut nizâmlara karşı sloganlar attıkları, Filistin halkına ve Hilâfet için çalışanlara nusret vermek üzere orduların harekete geçmesini talep ettikleri kalabalık bir yürüyüş başlattılar. Ardından yürüyüş, şehîdin ailesine taziyeler sunulması ve etkili bir dua ile Allah'a yakarışla sona erdi. Bilindiği gibi bu olaylar, yoğun şekilde güvenlik birimlerinin, bayan polislerinin ve medya organlarının varlığına rağmen gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Hizb'in şebâbından bazıları, güvenlik birimleri tarafından eziyete maruz kalmaları halinde hanımları korumak için görevlendirdi. Kezâ medya organları ile röportaj yapmak üzere el-Halîl yürüyüşünün medya sözcüsü Dr. Mâhir el-Ca'berî'nin bulunduğu yere medya organları geldi ve kendisiyle röportajlar yaptı. Bunun üzerine Otorite çılgına döndü ve güvenlik birimleri onu kaçırmaya çalıştı. Ancak o, onlara karşı direndi, onlardan kurtulması için şebâb da kendisine yardım etti, yürüyüşün sonuna kadar orada bulundu ve el-Cezîra'nın da aralarında bulunduğu birçok medya organı ile röportaj yaptı. Polis ise, röportajdan sonra onu tutuklamak için tetikte bekliyordu, ancak o, şebâbın yardımıyla onlardan kurtuldu. Polis, kendilerini yanıltmak için Dr. Mâhir'in ceketini giyen bir şâbın da aralarında olduğu dört şebâbı tutukladı, insanlar ve aileleri arasında, şehrin ortasında meydana gelen bu olay, büyük bir hengame oluşturdu, medya organları olaya odaklandı. Otorite o kadar köpürdü ki Fetih yanlıları nezdinde bile gücendirici oldu.
5. 31.07.2008 Perşembe günü kararlaştırılan büyük yürüyüş, Ğazze'de başlatıldı ve bin iki yüzün (1200) üzerinde kişi katıldı. Hatta bazı medya organları, yaklaşık üç bin kişi (3.000) katıldığını ifâde ettiler. Herkesin gözünü kamaştıran bir organizasyon oldu, son bölümde yürüyüş adına medya sorumlusu Dr. Hasen Hammûde bir kapanış konuşma yaptı ve daha sonraları detaylı bir rapor yayınlayan el-Cezîra kanalı da dâhil medya organlarına röportajlar verdi.
6. Cenîn'de ise, 31.07.2008 Perşembe günü toplu bir konferans düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Güvenlik birimleri, sabahın köründe tutuklama kampanyası başlattı, şehrin girişlerine barikatlar kurdu, şehri askerî bir kışlaya çevirdi, toplanma yerini kordon altına aldı, konferans adına medya sözcüsü Üstâz Alâ Ebû Sâlih'i ve arkadaşını barikatlardan biri önünde tutukladı. Tüm bunlardan sonra şebâb ile destekçileri, kararlaştırılan mekâna yakın bir yerde toplandılar, yüzün üzerinde kişinin katıldığı bir yürüyüş başlattılar ve Vatanî Muhâfız Birimleri hiç müdahale etmedi. Yürüyüş kâfilesi, kapanış konuşmasının yapılacağı mekâna varmadan önce Önleyici Kolluk Kuvvetleri'nden büyük bir birim, müdahalede bulunarak yürüyüşü organize edenlerden dağılmalarını istedi. Ancak şebâb, hiçbir yere dağılmayıp ilerlemeye çalışınca Önleyici Kolluk Kuvvetleri yürüyüşe saldırdı, darp etti ve şebâbtan bir grubu tutukladı. Cenîn'deki barikatlardan birinin önünde tutuklanan ve adam gibi adam olan bu cesûr şebâb, onurlu bir tavır sergiledikleri hapishaneye dayandılar. Zîra kendi ifâdeleri de dâhil Otorite adına herhangi bir kağıda imza atmak yerine hapiste kalmayı tercih ettiler. Bunun üzerine emniyet birimleri çıldırdı ve uzun bir dönem hapiste kalmaları için çalıştı. Ancak yargıçlar, bir süre sonra serbest bırakılmalarını emrettiler ve bir ilâ iki hafta kadar hapiste kaldılar.
7. Beyt Lahim'de 31.07.2008 Perşembe günü okul bahçesinde toplu bir konferans yapılması kararlaştırılmıştı. Emniyet birimleri, yürüyüş gecesi evleri, yolları, lokantaları ve şehir girişlerine kurulan barikatları da kapsayan geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattı ve sabahtan akşama kadar sürdü. Şebâbtan ve insanlardan olmak üzere küçük-büyük, hatta işçiler ve gazeteciler bile bu tutuklamadan nasibini aldılar ve tutuklananlar arasında bazı Nasranîlerin olduğu haberleri dahi geldi. Beyt Lahim'de tutuklananların sayısı, Beyt Lahim ve Tulkerim konferanslarının medya sözcüsü Dr. Mus'ab Ebû Arkûb da dâhil yaklaşık dört yüzü (400) buldu ve Otorite, aynı gecenin yarısında tutukluların çoğunu serbest bıraktı.
8. İşte bu olaylardan sonra Hizb, 31.07.2008 tarihinde "Hilâfet Devleti'nin Yıkılış Yıldönümünde, Filistin Otoritesi'nin Despot İcraatları, Hizb-ut Tahrir Şebâbı'nın Sebatı ve Azmi ile Karşılaşacaktır" başlıklı bir basın açıklaması yayınladı. Hizb, söz konusu açıklamasında Otorite'ye yüklendi, kamuoyuna seslendi ve gelişmeleri açıkladı. İfâdelerinden bir kısmı şöyledir: "Nihâyet Filistin Otoritesi, Hizb-ut Tahrir / Filistin'in düzenlediği Annapolis yürüyüşlerini bastırdığı sırada gizlendiği kanunî kılıfı çıkartıp attı, Filistin halkı ve dünyadaki Müslümanlar karşısındaki konumunun hakîkati ifşâ oldu. Daha önceki neşriyatımızda Hizb'in, kanunda belirtilen adımlara göre hareket ettiğini, Hilâfet'in yıkılış yıldönümünde yapmaya niyetlendiği ameller hakkında Filistin Otoritesi'ndeki ilgili makamlara tebligatlar gönderdiğini ve azîm Hilâfet projesine saldırılarında İslâm'a karşı savaşan Kâfirlerin yanında yer almak üzere Otorite'nin girişimleri olduğunu ifâde etmiştik. İşte o girişimler, aşağıdaki şekilde somut vakıaya dönüşmüştür... Otorite'nin baskı yapmak, darp etmek, yaralamak, engellemek ve taciz etmek şeklindeki saldırıları karşısında amellerimize devam etmekte kararlıyız. Otorite, şu iki hususu iyi anlamalıdır: Birincisi; Bizler, Âlemlerin Rabbi Allah'ın verdiği bir hakka sahibiz. Dahası bunu, bize ve tüm Müslümanlara vâcip kılmakta, Hilâfet'in kurulması için çalışmadan ölen bir kimseyi câhiliye ölümü ile ölmüş saymaktadır. Kezâ İslâm, bu davetin Müslümanlara ulaştırılması için her tür meşru üslubu kullanmayı câiz kılmıştır. Dolayısıyla kibir sizleri ne kadar günaha sevk ederse etsin, davetimizi taşımaktan asla taviz vermeyeceğiz. [فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ] "Size ne oluyor? Ne biçim hükmediyorsunuz?" [Yûnus 35] İkincisi; "Karton devletinizde" gözümüz yoktur. Aksine onu, üstenilmesi veya iştirak edilmesi caîz olmayan bir günah alarak addediyoruz. O halde akletmez misiniz?" Bu aşamada insanlardan, etkin şahsiyetlerden, kurumlardan gözle görülür tepkiler gelmeye başlayınca gelecek faaliyetlere karşı koymaması için Otorite üzerinde baskı oluştu. Otorite içerisindeki bazı kimseler, emrin bizzat Otorite'yi aştığını ve büyük devletlerden geldiğini gerekçe gösterdiler. Başka bir kesim ise, kan akıtılması ve kağıtların yeniden karılması için pek çok odak tarafından amellerin istismâr edileceği korkularını ve endişelerini gerekçe gösterdiler. Böylece özellikle el-Halîl'deki ve Kalkilya'daki kurumlar, etkin-yetkin şahsiyetler ve eşrâf, sonuçlarını Allah'tan başka hiçbir kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde her şeyin birbirine karıştığı kontrol edilemez bir boyuta ulaşacak derecede atmosferlerin sıcaklığını hissettiler. Kezâ Otorite'nin işine sahip olmayıp daha çok İslâm düşmanlarını hoşnut etmek için kendinden talep edilenleri infâz eden kiralık bir kukla olduğunu herkes fark etti. Dolayısıyla herkes şehri sakındıkları tehlikelerden uzaklaştırmak için harekete geçti ve şebâbımızın eşrâfı ile yoğun bir temas kurarak Hizb'in mevcut koşullar altında faaliyetlerinden vazgeçmesini ricâ ettiler. Böylece şehrin eşrâfı, etkin şahsiyetler ve kurumlar, herkesin maslahatının olduğu bir görüşe vardılar ve Hizb'ten faaliyetlerini ertelemesi için talepte bulunmak üzerinde ittifak ettiler. Ardından aşağıdaki talebi, 01.08.2008 ilâ 02.08.2008 tarihleri arasında büyük gazetelerin birinci sayfasında ve radyolarda yayınladılar.
Çağrı
Saygın, etkin, yetkin şahsiyetler, vatanî kurumların temsilcileri, el-Halîl Belediye Başkanı ve el-Halîl'deki vatanî güçlerin temsilcileri olarak, her zaman olduğu gibi sorumluluk bilincinde olmaları ve Filistin gündemindeki mevcut koşulları dikkate almaları için Hizb-ut Tahrir / Filistin'deki kardeşlere sesleniyoruz. Bizler, 02.08.2008 Cumartesi günü kararlaştırılan etkinliklerin ertelenmesi için bu nidâ ile sizlere sesleniyoruz. Bizleri, aramızı düzeltmeye ve fitneye engel olmaya alıştırıp bize hep bunu öğütleyenlerin bu nidâya icâbet edeceğinden emîniz. Muhakkak ki Allah, el-Muvaffik'tir.
Bu çağrıya binâen Hizb, Cuma öğleyin erteleme kararı aldı ve el-Halîl yürüyüşü adına resmî sözcü Dr. Mâhir el-Ca'berî, Cumâ öğleyin herhangi bir açıklama yapılmaksızın yürüyüşün erteleneceğini ve Hizb'in ileriki bir zamanda detaylı bir açıklama yayınlayacağını açıkladı. Ertesi gün 02.08.2008'de Hizb, talebe cevap verdiği bir basın açıklaması yayınladı. Böylece "gözlemcilerin Hizb'in Batı Şeria'daki iki kalesi olarak değerlendirdiği" el-Halîl ve Kalkilya'daki yürüyüşler ertelendi, ama "Otorite'nin kalesi" olan Tulkerim ve Râmallah'taki konferanslar ertelenmedi. Meseleyi bütün yönleriyle tetkik eden kimseler için işte bunda bir mesaj ve ibret vardır. Hizb, mezkûr beyânında şöyle dedi:
"Hilâfet Devleti'nin harcı olarak değerlendirdiğimiz, birçok faaliyetimize hep katılmış, fikirlerimize daima ihtimam göstermiş ve sıkıntılı anlarımızda sürekli yanımızda olmuş, bu nida sahiplerinden olan hayır ve fazilet halkımıza diyoruz ki; Müslümanların durumuna gösterdiğiniz ihtimâmdan, berrak etkinliklerimize şaibenin karışmaması ve Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet meselesine adanması için gösterdiğiniz gayretten ötürü sizlere müteşekkiriz. Biliyoruz ki sizleri bu talebe iten faktör, Müslümanların ve İslâm Dâveti'nin maslahatıdır. Dolayısıyla Allah, sizleri mübarek kılsın ve hayır ile mükâfatlandırsın. Taleplerinize aşağıdaki şekilde icâbet etmeyi kararlaştırdık:
1. Hilâfet'in yıkılış yıldönümünü anma etkinlikleri ertelenmez, iptal edilir. Çünkü ertelenmesi ile vakti geçmiş ve Hilâfet Devleti'nin yıkılış yıldönümünü anmanın dışında farklı amellere dönüşmüş olur. Hele ki sizleri kaygılandıran koşulların yakın gelecekte ortadan kalkması beklenmemekteyken.
2. Bu nedenle size ve taleplerinize saygımız ve sürekli katılmakta olduğunu etkinliklerimize gönül rahatlığı ile iştirak etmenize yönelik çabamız çerçevesinde, Kalkilya ve el-Halîl'de yapılacağı duyurulmuş iki yürüyüşü iptal etmeyi, ancak RâmAllah ve Tulkerim'deki konferansları belirlenen programa göre gerçekleştirmeyi kararlaştırdık. Çünkü mezkûr kaygılarınız sırf yürüyüşlere ilişkindir."
Hizb'in bu kararı, özellikle el-Halîl ve Kalkilya'daki insanların geneli tarafından büyük bir sevinç ve takdir ile karşılandı. Haber, yerel medya organlarında yayılıp yabancı medya organlarında geçince medya mensupları, medya sözcülerimiz ile röportajlar yapmak için birbirleri ile yarıştılar. O kadar ki Hizb'in durumu ve faaliyetleri, politikacıların, yazarların, sokaktaki ve evdeki insanların, hatta kadınların ve çocukların gündemi haline geldi. Böylece arzulanan hedefler, Allah'ın fazl-ı inâyeti sayesinde olması gereken en güzel şekilde gerçekleşti.
9. Tulkerim: Güvenlik birimleri, 02.08.2008 Cumartesi günü zuhr salâhından sonra, konferansın düzenleneceği mekâna yakın iki büyük mescidi muhasara altına aldı. Bu olay ve hareket noktasının değiştiği şebâba ulaşınca, şebâb saat 17:00'de bir araya toplandı ve yürüyüş, [لا إله إلا الله الخلافة وعد الله] (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, Hilâfet Allah'ın vaadidir) şiarları ile başladı... Bunun üzerine Vatanî Güvenlik Kuvvetleri toplanıp yürüyüşü kuşattı... Yürüyüş, kavşağın doğusuna doğru yüz metre kadar ilerleyince, yürüyüşün başlamasının üzerinden henüz birkaç dakika geçmişken Önleyici Kolluk Kuvvetleri ve İstihbarât geldi ve yoğun bir şekilde havaya ateş açtılar. Ardından coplarla şebâba vurmaya başladılar ve yürüyüşü dağıttılar. Şebâbtan sekizini tutuklayarak "tecrit" denilen güvenlik merkezine götürdüler ve pek çok şebâb da yara bere içinde kaldı. Yürüyüş esnâsında güvenlik birimleri, yürüyüş organizatörünü tutuklamaya çalıştıysalar da etrafındaki şebâb onu kurtardı. Kezâ yürüyüş sırasında fotoğraf çekmek ve görüntü almakla görevli şâba saldırıp onu da tutukladılar, darp ede ede tecride götürdüler ve daha sonra onu, diğer şebâbla birlikte serbest bıraktılar. Yürüyüşte tutukladıkları herkesi saat 18:30'da ve Cumartesi günü tutukladıkları herkesi de gece saat 22:00'de serbest bıraktılar. Sıkı güvenlik önlemlerine rağmen, ulaşmayı başarıp yürüyüşe katılanların sayısı yüz kişi olarak tahmin edilmektedir.
10. RâmAllah: Otorite'nin güvenlik birimleri, sabah saat 07:00'den itibaren RâmAllah'a çıkan tüm yollara barikat kurdular ve ellerinde şebâbın isim listesi vardı. Nitekim Fetih örgütünün değişik bölgelerdeki bazı üyeleri, sohbetlerden tanıdıkları simâları ve şahısları teşhis etmek için oradaydı. Tüm toplu taşıma araçlarını ve otobüsleri aramaya başladılar ve Hizb'ten olduğu bilinen veya listede ismi olan herkesi tutukladılar. Sakallı olanlardan şüphelendikleri herkesin RâmAllah'a girmesini engellediler ve geri dönmeye zorladılar. Ancak onlar -ki özellikle Hizb'in şebâbı- geri döndüler ve diğer tâli yollardan şehre girmeye çalıştılar. Bunun üzerine Otorite'nin güvenlik birimleri, tâli yollara da barikatlar kurdular. O kadar ki şebâbın takibinde, ateş açacak, hanımlarının ve akrabalarının önünde darp edecek derecede ileri gittiler. Böylece şebâba destek vermeleri ve girmelerine yardım etmeleri için bölge halkını tahrik ettiler. Bu durum, barikatlar önünde arama yapılmasını bekleyen bazı arabaların kilometrelerce konvoy oluşturmasına rağmen, neredeyse faaliyet sona erinceye kadar devam etti ve barikatların önünde aramaya maruz kalarak geçen insanlara, tutuklamak için Hizb-ut Tahrir şebâbını aradıkları şeklinde bağırıyorlardı. Öte yandan faaliyet mekânına yakın sokakları, sivil ve resmi kıyafetlerle köşelere gizlenmiş kendi adamları ile doldurdular. Bu resmi ve sivil kıyafetli kuvvetleri yoluyla Hizb'in üyesi olduğundan şüphelendikleri veya faaliyete katılmak için geldiklerini sandıkları herkesi tutukladılar. Çünkü onlar, şebâbımızın yalan söylemeyeceğini biliyorlardı. Çoğu zaman, Hizb-ut Tahrir'den olup olmadığından şüphelendikleri insanları sorguya çektiler. Kendisinin Hizb'ten olduğunu söyleyen veya Hizb'ten olduğunu sandıkları herkesi tutukladılar. Hatta tutuklananların sayısı, üç yüzü (300) şebâbımızdan ve diğerleri bölge sakinlerinden olmak üzere şüphelendikleri kimselerle birlikte toplamda bini (1000) aştı. Gözaltında bazılarına hakâret ve işkence ettiler. Aynı zamanda bin kişilik bir kuvveti, faaliyet bölgesinde toplayarak orayı silahlarla donatılmış askerî kışlaya çevirdiler, faaliyet bölgesine yaklaşan herkesi tutukladılar. Aynı şekilde yüzlerce kişilik güvenlik birimlerini, şehrin ana mescidi ve içerisinde toplanacağımızı bekledikleri büyük el-Bîra Mescidi yakınına topladılar ve cemaatten yüzlercesini tutukladılar. Ancak biz, bu şekilde sığ düşüneceklerini bekliyorduk, dolayısıyla mescid ile faaliyetin düzenleneceği mekanın arasında kalan şehrin merkezindeki bir bölgede toplanmayı kararlaştırdık. Nitekim şebâb, fiilen dikkat çekmeyen şekilde tek tek Devvâr-us Sa'a denilen bölgede toplandı. Hareket anında Hizb'in yetkililerinden olan saha sorumlularıyla koordineli bir şekilde faaliyetler, tekbirler ve sloganlarla başladı. Böylece şebâb, daha önce RâmAllah'ın şahit olmadığı bir şekilde ed-Devvâr bölgesinde toplanmaya başladılar. Mushaflar ve [لا إله إلا الله، محمد رسول الله] râyeleri kaldırılmaya ve Otorite kuvvetlerini sarsacak şekilde tekrarlanan slogan sesleri yükselmeye başladı. İki bini (2.000) geçen kalabalık, konferansın düzenlenmesi için belirlenen mekâna doğru yürümeye başladı. Bu sırada Otorite'ye bağlı kuvvetler ve mücrimleri, şehrin merkezi ve kavşak noktası sayılan bir mekân olmasından dolayı hiç tahmin etmedikleri toplanma sahasına üşüştüler. Böylece her türlü azgınca ve barbarca üsluplarla topluluğu bastırmaya başladılar. Dolayısıyla bu mekânda bulunan herkes, darp, cop ve elektronik sopa yağmuruna tutuldu. Ardından göz yaşartıcı gaz sıkılmaya başlayınca konferans sahası, sakatlanan, yaralanan ve bayılan insanlarla dolup taştı. Öyle ki kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla, hatta gazetecisiyle hiç kimse onların şerrinden kurtulamadı. Bölgede bulunan herkese saldırdıkları gibi faaliyet sahası yakınında bulunan ve aralarında yabancı gazetecilerin de bulunduğu medya mensuplarına dahi saldırdılar. Gazetecilere de barbarca muamele ettiler. Zîra onları, hem faaliyet için belirlenen mekâna yaklaştırmadılar, hem de fotoğraflarını çekerler ve onlarla konuşurlar diye yaralıların nakledildiği hastaneye yaklaştırmadılar. Tüm medya organlarını, RâmAllah Hastenesi ile Şeyh Zâyid Hastanesi'ndeki onlarca yaralılara ulaşmaktan men ettiler. Bunlar arasında el-Kuds'teki el-Makâsıd Hastanesi'ne nakledilenler de vardı. Otorite, yaralıların peşine düşerek onlardan bazılarını ve onlara refakatçilik yapanları da tutukladı. Kalabalığın dağılması sırasında Otorite'ye bağlı kuvvetler, Hizb'in şebâbından ve sıradan insanlardan bazılarını da tutukladılar. Dahası RâmAllah'ın dışından gelen şebâbı, evlerine dönerlerken tutukladılar. İşte bu toplanma, Otorite'den hiç kimsenin beklemediği şekilde böyle gerçekleşti ve Emniyet birimleri oraya varıncaya değin yirmi dakika kadar devam etti. Oysa hazırlıkları ve operasyonları, iki-üç kişinin dahi bir araya gelmesini engellemeyi hedefliyordu, iki bin kişinin değil!
11. Allah'a hamdolsun ki Hizb, önceki ve sonraki faaliyetlerden amaçladığı hedeflerini gerçekleştirmiştir. Dahası beklenenden daha güzel bir şekilde gerçekleştirmiştir. Bu raporun hazırlandığı ana kadar bazı medya hareketliliği halen devam ediyordu. Bu faaliyetler sırasındaki medya aktiviteleri aşağıdaki şekilde gerçekleşmiştir: 1) Gazetelerle 10 adet röportaj ve söyleşi yapıldı. 2) Yerli ve yabancı haber ajansları ile 7 adet röportaj yapıldı. 3) Uydu kanalları ile 6 adet röportaj yapıldı. 4) Bir yerel televizyon kanalı ile röportaj yapıldı. 5) Yerel radyolarla 12 adet röportaj yapıldı. 6) Haber ajanslarına ve medya organlarına ilgili haberleri içeren kupürler dağıtıldı. 7) Bir makaleye reddiye yazıldı. Cenîn'deki şebâbımızın resimlerini, Hamas hakkındaki bir raporda kullanmalarından dolayı el-Arabiyye ve MBC televizyon kanallarına kınama mesajı gönderildi. Akabinde RâmAllah faaliyetlerinden sorumlu medya sözcüsü Bâhir Sâlih ile görüşerek özür dilediler ve düzeltme mektubunu teslim ettiler. el-Ukâb Forumu ve en-Nâkıd Medya Forumu gibi Hizb'in medya siteleri ile bazı yazılı ve sesli röportajlar yapılmasının yanı sıra bir hafta boyunca insanların yazılı sorularına, Hizb'in ana medya bürosu tarafından cevap verildi. Ayrıca bilinmektedir ki Hizb ile Filistin'deki amelleri, faaliyetler başladığından bu yana onlarca yabancı haber dâhil 100 ilâ 150 haberde zikredilmiştir. Kezâ resmî sözcülerle halen röportajlar yapılmaktadır. Bütün bunlar elbette Allah'ın fazlı, inâyeti ve lutfettiği muvaffakiyet sayesinde olmuştur. Allah, şebâbımızı korusun, onları hayırla mükafatlandırsın, Emîrimizi tüm hayırlara muvaffak kılsın, onun eliyle Fetih ve Nusret versin ve arzulanan gayeyi onun eliyle gerçekleştirsin. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Bu rapor, Hizb-ut Tahrir'in Filistin'deki Medya Bürosu tarafından hazırlanmıştır.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)
H. 1 Ramazan 1429
M. Pazartesi, 01 Eylül 2008