بسم الله الرحمن الرحيم
Türkiye Yönetimi; Elbet Bir Gün İşini Bitirecek O Sert Kayaya Toslayacaktır
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti'nin İstanbul'da düzenleyeceği konferansın iki gün öncesinde, İngiltere ile onun bazı Arap ve Türk ajanları tarafından Hilâfetin yıkılmasının elim yıldönümü münasebetiyle Hizb'in beyan dağıtmasından bir gün sonra, Hizb-ut Tahrir'in Endonezya'daki Âlimler Konferansı'nı düzenlemesinden iki gün sonra Türkiye güvenlik güçleri, 24.07.2009 Cuma sabahından başlayarak 23 ilde eş zamanlı olarak Hizb'in şebâbının evlerine baskın düzenleyip Hizb'in pek çok şebâbını tutuklamıştır. Türk güvenlik güçleri, İngiliz kuyruğu Türkiye laikleri ile İslâm düşmanı Amerikan ajanları oldukları halde Müslüman kisvesine bürünen zalim tâğutlara rağmen inşaAllah gelmekte olan Hilâfetin askerleri olacak muttaki ve muhlis şebâba yönelik takibatını hala sürdürmektedir.
İşte onlar ve bunlar, efendilerinin çıkarlarının farklılığına rağmen bir araya geldiler! Daha önce oturacakları yer üzerinde dahi anlaşamadıkları halde İslâm ile Müslümanlara karşı kin beslemede ve Hilâfet ile onun için çalışanlara karşı tuzak kurmada bir araya geldiler! İşte bugün, Hilâfetin askerleri olan Hizb'in şebâbını, takip etmek için bir araya geldiler. İşte tüm bunlar, onlara isabet eden kinden dolayıdır. Çünkü Hilâfet, onların uykularını kaçırmasının ardından tahtlarına her an darbe indirmek üzeredir!
Doğrusu onların kinleri ve öfkeleri, Hizb'in şebâbına yönelik zalimane vahşice bir kampanya başlatma noktasında onları bir araya getirmiştir. Ancak onlara, Allahu Subhânehu'nun onların geçmişteki tabilerine dediğini deriz:
قُلْ مُوتُواْ بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللّهَ "De ki: Kininizle (kahrolup) geberiverin!" [Âl-i İmrân 119]
Şunu iyi bilmelidirler ki Hizb'e karşı planladıkları ve tezgâhladıkları şeyler, onların boyunlarında bir vebal olacaktır.
إِنَّ هَـٰؤُلاۤءِ مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ "Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da bâtıldır." [el-Arâf 139]
Muhakkak ki Allahu Subhânehu, onların öfkelerini başlarına geçirecektir ki hiçbir şey elde edemeyeceklerdir.
Türkiye laikleri ve İslâm düşmanı oldukları halde Müslüman kisvesine bürünenler, eğer Hilâfetin kurulmasını engelleyeceklerini zannediyorlarsa, kendilerini kandırmasalar da kendilerini avutmaktadırlar.
وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ "Rabbiniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti de ziyana uğrayanlardan oldunuz." [Fussilet 23]
Eğer onlar ve bunlar, Hizb'in şebâbının azmini kırarak onları pes ettireceklerini veya zayıflatacaklarını sanıyorlarsa, ya vehme kapılmışlar, yada vehme düşmüşlerdir. Zira Hilâfetin askerleri, bela ve musibet içerisinde giderek güçlenmektedirler.
ٱلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ ٱلنَّاسُ إِنَّ ٱلنَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَٱخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيلُ فَٱنْقَلَبُواْ بِنِعْمَةٍ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوۤءٌ وَٱتَّبَعُواْ رِضْوَانَ ٱللَّهِ وَٱللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ "Bir kısım insanlar onlara (mü'minlere); ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı (bir ordu ile) toplandılar, aman sakının onlardan!' dediklerinde bu, onların îmânlarını daha da arttırdı ve ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!' dediler. Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir." [Âl-i İmrân 173-174]
Eğer onlar ve bunlar, akıllarınca Hizb'in çalışmasını birkaç ay veya birkaç gün veya birkaç saat içinde durduracaklarını sanıyorlarsa, akıllarının şerrine uğramışlardır.
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلامُهُم بِهَذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ "Acaba bunu onlara akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?" [et-Tûr 32]
Zira bu, Cennet'e gireceklerine dair yalan söyleyen ve kibirlenen kimselerin aklı gibidir.
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ "Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! Mücrimleri işte böyle cezalandırırız!" [el-Arâf 40]
Onların hali, deveyi iğnenin deliğinden geçirmek isteyen kimsenin hali gibidir.
Ancak onlar ve bunlar içerisinde hala kalbinde zerre kadar İslâm olan ve Allahu Subhânehu'nun kelimelerinin kalbine tesir ettiği bir kimse varsa, el-Kavî ve el-Azîz olan Allah'ın şu kavlini okumalıdır:
وَمَا نَقَمُواْ مِنْهُمْ إِلاَّ أَن يُؤْمِنُواْ بِٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَمِيدِ ٱلَّذِى لَهُ مُلْكُ ٱلسَّمَاوَاتِ وَٱلأَرْضِ وَٱللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُواْ فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ ٱلْحَرِيقِ "Onlardan sırf Azîz-ul Hamîd olan Allah'a imân etmelerinden dolayı intikam aldılar. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir, ve Allah her şeye şahittir. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır." [el-Burûc 8-10]
Ve şu kavlini:
وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً "Mü'min erkeklere ve mü'mine kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler ise şüphesiz apaçık bir iftira ve (büyük) bir günah yüklenmişlerdir." [el-Ahzâb 57-58]
Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlini tedebbür etmelidir:
من أهان لي ولياً فقد بارزني في العداوة "Her kim Benim velîmi (dostumu, muttaki kulumu) küçük düşürürse, Bana olan düşmanlığını açığa vurmuştur". [et-Taberânî, Ebî Umâme kanalıyla el-Kebîr'de tahriç etti]
Ve şu kavlini:
ومن عادى أولياء الله فقد بارز الله بالمحاربة "Her kim Allah'ın velîlerine düşmanlık ederse, Allah'a savaş açmıştır." [el-Hâkim, tahriç etti ve Muaz İbn-u Cebel kanalıyla sahih dedi]
Kesin olan şudur ki Allahu Subhânehu'ya düşmanlık ve savaş ilan eden bir kimse, heba olmuş ve hüsrana uğramıştır ki o, Allah'a ve Rasûlüne düşmanlık edenlerdendir ve en alçaklardandır.
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ فِي الأَذَلِّينَ "Allah'a ve Rasulü'ne düşmanlık edenler de var ya, işte onlar da en alçaklar arasındadır." [el-Mucâdele 19-20]
Hizb-ut Tahrir olarak bizlere gelince; İngiliz kuyruğu olan Türkiye laikleri ile İslâm düşmanı ve Amerikan ajanı oldukları halde Müslüman kisvesine bürünen kimseleri, her iki gurubu da Allah'ın izniyle kâfirlerin ve zalimlerin inadına Hilâfetin, İslâm'ın son bulduğu kalesi olan İstanbul'a geri döneceği noktasında uyarıyoruz!
وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ "Zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile yıkıldıklarını çok yakında bileceklerdir." [eş-Şu'arâ 227]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
H. 3 Şa'bân 1430
M. Cumartesi, 25 Temmuz 2009