بسم الله الرحمن الرحيم
İSLAM VE MÜSLÜMANLARLA SAVAŞMAK İÇİN RADİKALLEŞME KAPİTALİST BİR KOMPLODUR
Müslüman ümmete yönelik işkence devam ediyor. Devam eden baskı ve zulümler nedeniyle ümmet, neredeyse umutsuzluğun eşiğinde. “Radikalizmle mücadele” “terörle mücadele” gibi bahanelerle İslam ümmeti, hayvanların bile hak etmediği acı ve zulümlere maruz kalıyor. Bu sloganlar, İslam ümmetine daha fazla zulüm yapmak için kullanılıyor.
Meseleyi daha iyi anlamak ve gerçek resmi betimlemek için bu sloganların anlamını bakmak akıllıca olacaktır. Terörizme gelince, ne anlama geldiğini daha önce etraflıca ele aldık. Radikalizm nedir? Siyaset Bilimine göre radikalizm, yenilikçi yollarla toplumu değiştirmek amacıyla şiddete yönelmektir. (www.vocabulary.com). Yine radikalizm, bir şeyi temelden değiştirmek ya da etki etmek anlamına da gelir. Kısaca bu kavram, tek başına bir şey için iyi veya kötü anlam taşımaz. Aksine bu kavramdan iyi veya kötü bir şey mi kastedildiğini diğer sözcüklerle birlikte kullanımı belirler. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın güvenlik birimleri, yakın geçmişte bu kavrama yeni bir anlam yüklediler. Dediler ki, toplumun gelenek ve göreneklerini kökten değiştirmeyi planlayanlar, eninde sonunda şiddete başvuracak ve kan akıtacaklardır. Böylece dünyayı yeniden diriltmek için çalışanların imajını karalamak kastıyla terörizm ve radikalizm terimlerini eşanlamlı olarak kullandılar. Şu an İslam dışında egemen kapitalist ideolojiye alternatif bir ideoloji yok. Bunu inananlar da Müslümanlardır. Kapitalizm, politik, ekonomik, sosyal ve eğitim yönünden insanlığı mahvetmiştir. Bu yüzden Müslümanlar ve İslam ideolojisi hedeftir. Müslümanların hedef oluşu, bu ideolojiyi kapitalizme alternatif olarak hayatta var etmek için çalışıyor ve inanıyor olmalarıdır. Bu nedenle Batılı güvenlik birimleri, terörist diye yaftaladıkları Müslümanları, aynı şekilde radikal diye de yaftaladılar. Bu yeni bir şey değil, zira tarihsel açıdan iftira, zulmü meşrulaştırmak için kullanılagelmiştir. Kenya, geçmişini unutmuş gibi görünüyor. İngiliz sömürgeciler ülkede iktidara geldiklerinde, verimli arazileri yerleşimciler arasında paylaştırdılar. Yerli halkı da ormana sürdüler. Zulüm kalıcı hale geldiğinde de kötü üne sahip Mau Mau grubu dâhil yerli halk, haklarını ve topraklarını savunmak için intikam grupları halinde zulme başkaldırdılar. Mau Mau grubu, Kenya’da İngiliz emperyalist hegemonyayı tehdit eden en büyük grup olmuştu. Savaşçılarla mücadele etmek için İngiliz hükümeti, toplum arasında korku yaymış, terörist olarak yaftaladıktan sonra da yargı yoluyla katliam işlemişti. Bununla yetinmeyen İngiliz hükümeti, sömürge ordusu tarafından tutuklananları baş psikiyatristi J.C. Carothers’e sevk etmişti. Bu zat, “Tedavi” sonrasında elde ettiği bilimsel kanıt uyarınca Mau Mau gerillalarının İngilizlere karşı kalkıştığı isyanın, siyasi değil, psikolojik olduğunu iddia etmişti! Eğer gerçekten bir köpeği öldürmek istiyorsan, onu sokak köpeği olarak niteleyeceksin!
Bu sebeple radikalizm sadece bir kılıftır. Nerede olursa olsun her Müslümanı doğrudan hedef almak için istismar ediliyor. Yeter ki kapsamlı bir yaşam biçimi olarak bireysel ya da toplumsal İslami dirilişe çağırmasın. Çatışma, kaçınılmazdır, çünkü insan, hayat ve kâinatın yaratılışından beri hak ile batıl arasında çatışma devam ediyor ve kıyamet gününe kadar da devam edecektir. Bu ve bir önceki asır, ilahi ideoloji İslam ile aciz ve sınırlı bir insan aklının ürünü olan bozuk kapitalist Batı ideoloji arasında çetin bir mücadeleye tanık olmuştur. Bu mücadele kesintisiz devam ediyor. Nedeni ise, kapitalizm, İslami ideolojik değişim öforini bertaraf etmekte başarısız olmuştur. Özgürlük, demokrasi, serbest piyasa gibi sloganlarla ABD ve müttefiklerinin dünya çapında bayraktarlığını yapıp desteklediği kapitalizmin bu başarısızlığına bütün insanlık tanıktır. Hat-batıl mücadelesi nedeniyle Amerika ve müttefikleri, yasalar yaptılar. İslami ideolojik değişim isteyenlerin hızını kesmek ya da engellemek amacıyla stratejiler ve politikalar belirlediler. İşte bunlardan bazıları terör ve radikalizmle mücadele gibi politikalardır. Bu strateji ve politikalarla Müslümanları gruplara böldüler. Gaycilik, zina, alkolizm, sahte demokratik seçimler gibi olgulara izin veren laikliği özgürlüğün temeli sayanları “ılımlı” Müslümanlar olarak nitelediler. Bireysel veya toplumsal yönden İslam’ın emirlerine uyarak tüm bunları reddedenleri, İslam’a kapsamlı bir yaşam biçimi olarak davet edenleri, Kuran, Sünnet, İcma’us Sahabe ve Kıyasa göre insanların işlerini gütmek için Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinin kurulmasını strateji olarak benimseyenleri de “radikal” Müslümanlar diye yaftaladılar.
Kenya’da hükümet tarafından benimsenen yasalar ve stratejiler şunlardır:
1- 2012 Terörü Önleme Yasası [POTA]:
2- 2014 Güvenlik Yasaları”
3- Şiddet içerikli aşırılıkla mücadele için Ulusal Strateji
4- Hem şiddet içerikli aşırılıkla mücadele, hem de Kenya terörle mücadele polis birimi başkanı olan özel elçi, 13 Eylül 2016’da “İsrail” Herzliya’daki Sharon Hotel’de Uluslararası Anti-Terör Enstitüsü’nün organize ettiği 16. Uluslararası Konferansa katıldı.
Bu yasalar, stratejiler veya politikalar yüzünden dünya çapında genel olarak İslam ümmetine özel olarak da Kenya halkına karşı bin bir çeşit zulümler uygulandı. Dünya öncülüğünde yürütülen “radikalizm karşıtı kampanya” nedeniyle Suriye, Filistin, Afganistan, Özbekistan, Ürdün, Irak, Burma ve Yemenli Müslümanların sıkıntılı günler geçirdiklerini görmek gerçekten üzüntü vericidir. Bu tehlikeli kampanyanın kuklası olan ülkeler, milyarlarca Şilin harcadılar. Şimdiye değin Kenya, terör ve radikalizmle mücadele için 20 milyar Şilin harcamıştır!
Müslümanların yaşadığı bu zulümler hiç şaşırtıcı değil. Kodamanların medyası, Batılı güçler ve işbaşındaki hükümetle işbirliği yapıyor ve Müslüman katliamlarını haklı göstermek için uygun ortam yaratıyor. Görevi terörle mücadele olan kurum ve yetkililer de, yaptıkları iyi işlerden ötürü tebrik ve takdir alıyorlar! Ayrıca medya, sahiplerinin çıkarlarına uygun kamuoyu oluşturmak için de kullanılıyor. İşte bu yüzden medya, soruşturmalar öncesinde yalan haberler yayınlıyor. Şüpheli eğer Müslümansa “bir terörist belirli bir alanı bombaladı” veya “bir terör eylemi gerçekleşti” gibi söylemleri dile getiriyor!
Hizb-ut Tahrir / Kenya olarak deriz ki, kâfirlerin entrikası karşısında sakın umutsuzluğa kapılmayın.
وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ “Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da tuzak kuruyor. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”[Enfal 30] Gerçekten de, bizim itibar ve onurumuz İslam ideolojisindedir. Allah dışında kimse bize İslam ile ilgili bir dayatma yapamaz.
الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمْ الإِسْلاَمَ دِينًا “Bugün size dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam’ı seçip beğendim.”[Maide 3]
Ey Müslümanlar!
İslam’a sımsıkı sarılmak Allah’ın bir farzıdır. Batının uzlaşı bakış açısına dayalı ve dini hayattan ayırma esasından fışkıran İslam’ı benimsemeyin. Batının hakaret ettiği, söz ve eylemleriyle savaş yürüttüğü İslam, Allah’tan gelen ve bizim için seçip beğendiği saf İslam’dır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَافَّةً ”Ey iman edenler! Topyekûn barışa girin.”[Bakara 208]
Farklı grup ve düşüncelere mensup olabiliriz. Ama bu, Batının radikal Müslüman ve ılımlı Müslüman tuzağına düşmemize neden olmamalıdır. Eğer Batının bu zehrini yutarsak, o zaman şüphesiz ki kendimizi çatışmalar içinde buluruz. Hatta bu, aramızda çatışmalara bile yol açabilir. Ki Batının amacı budur. Gece gündüz bunun için çalışıyor. İslam ve Müslümanların gücünün, birlik ve beraberliklerinde yattığını biliyor.
ABD ve “İsrail”, terörizm ve radikalizmle mücadelede terörist başıdır. Düzenlediği uluslararası konferanslara bakılırsa “İsrail” için bu savaşın açık hedefi, İslam ve Müslümanlardır. ABD’nin gerçekleştirdiklerini gerçekleştirmek için politik ve finansal açıdan bu konferanslara destek vermektedir.
Müslümanlara ve adaleti seven herkese tavsiyemiz şudur ki, bu olaylar karşısında sakın sessiz kalmayın. Korkmadan olası en güçlü ifadelerle kınayın. Siyasi liderler veya din adamlarının bizim adımıza konuşmalarını beklemeyin. Çünkü bunlar, sorumluluklarında uzlaşı yolunu tutarlar. İslam ümmetini zulümlerden savunmak için söyleyecek bir şeyleri yok. Bu bile tek başına bir suçtur. Ellerinde somut kanıt olmadan şüphelileri pervasızca kınarlar. Saldırının arkasındaki faktör ne olursa olsun hep böyle yaparlar. Çıkarlarını ya da kendilerini korumak için hükümete sadık kalırlar ve yağcılık çekerler. Kadınlar ve çocuklar dâhil Müslümanlara karşı yürütülen son keyfi tutuklamalar bunun apaçık kanıtıdır. Bazen bu çocukların kayboldukları da oluyor. Kendimizi bu boyunduruktan kurtarmak için Hilafet Devletini kurarak İslami hayatı yeniden başlatma çağrısı uğrunda çalışmak kaçınılmazdır. Cinayetler, zulümler, zorbaların cezaevleri bizi yıldırmamalıdır. Aksine bunlar, Allah’ın birer imtihanıdır. Bu musibetler karşısında yüksek derecede sabır gösterenlerin mükâfatı cennettir. Nübüvvet metodu üzere Peygamberlik kalkanının geri döneceğinden bir an olsun bile şüphe etmemeliyiz.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لاَ يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.”[Nur 55]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Kenya
H. 24 Raceb 1438
M. Cuma, 21 Nisan 2017