بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan’daki Filistinliler, Yaşam Baskısı İle Siyasi Kayıp Arasında!
70 yıldan fazla bir süredir Lübnan’daki Filistinliler, geçim sıkıntısı çekiyor, aşağılanıp horlanıyor! Lübnan’daki Filistinliler sorununa, varlıklarını ve yaşamlarını etkileyen faktörlere daha yakından bakıldığında şunlar görülür:
Birincisi: Lübnan varlığı krizi: Sömürgeci Fransa yapımı Lübnan varlığı, mezhepsel bir varlıktır. Filistin varlığına bakışı krizlidir. Demografik değişimle ilgili sürekli endişe yaşıyor. Filistinliler, Lübnan’daki mezhepçilik mantığına göre Sünni varlıktır. Bu görüş, Filistinlilerin yaşamlarına olumsuz yansıyor. Mülteci kampları abluka altında, çalışma ve mülkiyet hakları kısıtlı. İpe sapa gelmez bahanelerle sırtındaki kamplar yükünden kurtulan Lübnan devletinin bu resmi davranışını Amerikan talimatları da güçlendiriyor. Bu, Filistin topraklarındaki Yahudi varlığına bakışıyla da örtüşüyor. Son zamanlarda Lübnan’da yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar, Lübnan halkına ekonomik olarak yansıdı. Filistinlilerin yaşam koşullarının daha da kötüleşmesinde etkisi oldu.
İkincisi: UNRWA krizi: Büyük güçler, 1947’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen 181 sayılı bölme kararı ile Filistin topraklarında Yahudi varlığının kuruluşunu desteklediler. 1949’da BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen 302 sayılı karar uyarınca da Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı UNRWA’yı kurdular. Filistinliler sorunu çözülene kadar “Doğrudan yardım programları sunmayı ve Filistinli mültecileri oyalamayı” amaçladılar. Fakat sorunları çözülemediği için BM Genel Kurulu, UNRWA’nın görevini defalarca uzattı. En son misyonu 30 Haziran 2023’e kadar uzatıldı. Olağanüstü sığınma koşullarıyla mücadele için kurulan UNRWA, 72 yıldır Filistinlilerin yaşam (doğal) gerçekliğinin bir parçası haline geldi. Büyük güçler -özellikle Amerika- sponsorluğunda Yahudi varlığını ve yerleşim yerlerini perçinleyici çözümler sunuldu. Müslüman dünyasındaki hükümetler tarafından mültecilere baskı uygulandı, zorla kampları terk etmeleri sağlandı, göç kapısı aralandı. Bunun üzerine mülteciler, tüm dünyaya dağıldı. Finansman sağlansa da UNRWA’nın kaynakları kıttır. Filistinlilerin yaşam sorunlarının üstesinden gelmemesi için UNRWA yönetimi direktifler aldı. Her türlü yasal yetkiye sahip olmasına rağmen UNRWA yönetiminin performansı o kadar iyi değil. Örnekleri çok. En önemlisi şunlar:
- UNRWA, yeterli fon ve acil durumda operasyon programını değiştirme yetkisine sahip olmasına rağmen Korona pandemisinde mültecilere yardımda belirgin bir gecikme yaşadı.
- Korona salgınında gerekli sağlık önlemlerini almadı. Lübnan Sağlık Bakanı’nın UNRWA’nın performansına yönelik eleştirmesi bunun en iyi kanıtı. Sağlık güvenliği standartlarından yoksun El Celile mülteci kampındaki okullardan birinde karantina skandalı gerçekleşti.
- Devlet, finansal krizin bir sonucu olarak UNRWA fonlarını yağmaladı. UNRWA, Lübnan bankaları ve yozlaşmış politikacılar aracılığıyla bu fonların yağmalanmasını durdurmak için ciddi bir eylemde bulunmadı, uluslararası yetkisini kullanmadı. Ekim 2019’ten bu yana binlerce Filistinli işçi ve çalışanı istihdam eden, kampların içinde ve dışında pazara faydası olan projelerini askıya aldı.
- Lübnanlı politikacıların, mülteci kampları dosyasını kolluk kuvvetlerine bırakması, UNRWA “koruma” logosunun olmadığı noktalarda mültecilere karşı ihlalleri artırdı. Yakın zamana kadar kampların kapıları açıktı. Krona krizinde sokağa çıkma yasağı ile bu kapılar kapatıldı. İnsanlar sanki mahkûmlara ya da gece karanlığında ağıllarına tıkılan sürülere döndüler!
- Mültecilerin özellikle de çalışma ve mülkiyet hak ihlalleri giderilmedi. Bunlar, kamplardaki nüfus baskısının azaltılmasında, yardım ve iaşe mantığından uzak sürdürülebilir geçim kaynaklarının güvence altına alınmasında önemli etkiye sahiptir.
- UNRWA, kampların sağlıklı ve güvenli bir şekilde yeniden düzenlenmesi için Lübnan’daki bağışçılara, siyasi ve ekonomik aktörlere etkili kalkınma girişimleri sunmadı.
- Şu anda UNRWA yönetimindeki uluslararası idari ekip, sadece rutin iç idari işleri yürütüyor. Kötüleşen insani durumla uyumlu hiçbir stratejik karar almıyor.
- UNRWA, grupların kontrolüne güvendi, bu hiziplerin işe alım işlemleriyle uğraşmalarına izin verdi. Bu felç mantığı, çalışan vücudun fonksiyonlarını felç etti.
Üçüncüsü: Filistinli gruplar krizi: Başta tüm Filistin’in kurtuluşu sloganını atanlar, sonunda otomatik olarak sadece söylemde kalan “geri dönüş hakkını” diskalifiye eden iki devletli çözümü kabul ettiler. Lübnan’daki Filistinli mültecilerin çoğu, Yahudi varlığının kurulduğu ve 48 toprakları olarak adlandırılan o mübarek Filistin topraklarındandır. Gruplar, Yahudilerin o topraklar üzerindeki hakkını kabul ettiler. Peki, Filistinli mülteciler nereye dönecek?
Bu gruplar, Lübnan’daki Filistin varlığı hakkında hiçbir vizyona sahip değiller. Geri dönüş hakkı bahanesiyle Filistinlilerin Lübnan’da kalması taraftarında da değiller. Pratik olarak sürgündeler, fiili olarak Yahudi varlığını kabullenmiş durumdalar. Avrupa ve Amerika’daki Filistinliler gibi yaşadıkları ülkede yerleşik de değiller.
O halde neden bu gruplar, Lübnan’daki bir Filistinlinin maruz kaldığı tüm aşağılanmalara, insan haklarının elinden alınmasına rıza gösteriyor da devlet karşısında harekete geçmiyorlar? Yanıtı basit, çünkü Filistinli mültecilerin sırtlarından geçinmek, ceplerini ve karınlarını doldurmak için sorunlarını slogan olarak kullanmak, Lübnanlı politikacılar ile ilişkiyi sürdürmek, entrika ve yolsuzluk konusunda işbirliği yapmak dışında bu insanların durumuyla ilgili herhangi bir proje ve konsepte sahip değiller... Bu nedenle Filistin evladı siyasi pusulasını yitirdi. Uluslararası kararların ve resmi her şeyin peşinden sürüklendi. Ne uzun bir gökyüzü ne de ayak bastığı bir toprak söz konusu.
Buna göre Hizb-ut Tahrir olarak biz, genel olarak Filistin özel olarak Lübnan halkına diyoruz ki: Kaderiniz hakkındaki vizyonunuzu belirleyin. Kaderiniz bütün Müslümanların kaderi ile aynı. Müslümanlar, Batı ajanı yöneticilerin zorbalığına maruz kalıyor. Gölgesi altında Yahudilerin ve sömürgecilerin bir gün bile cesaret edemediği birleştirici devletleri neredeyse bir asır önce yıkıldı. Filistin toprakları üzerinde Yahudi varlığı kuruldu, sizse oradan kovuldunuz. Filistin Lübnan gibi, Suriye gibi, Mısır gibi Müslüman ülkesidir ve sizin ülkenizdir. Ülkenizde kaldığınız için gocunmayın. Siz ajanlardan daha layıksınız. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı Filistin’i kurtarmak sadece sizin sorumluluğunuz değil, dünyadaki her Müslümanın sorumluluğudur. Özellikle Şam topraklarında kalmanızın, murabıtlarını olmanızın, keder ve geçim sıkıntısına sabretmenizin, Allah’ın izniyle sevabı büyük. Çünkü buradaki varlığınız, sizi Şam diyarından çıkarmak, Müslüman yurdunun kalbinden, Beytül Makdis’ten, Beytül Makdis’in etrafından uzaklaştırmak isteyen kâfirlerin planlarına bir darbedir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ“Ey iman edenler! Sabredin. Birbirinize sabır tavsiye edin. Hazırlıklı olun ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” [Ali İmran 200]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 9 Ramazan 1441
M. Cumartesi, 02 May 2020