Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Lübnan’da Yaz Saati ve Kış Saati Uygulamaları Otoritenin İflas Ettiğinin, Mezheplerin Devletçiğinin ve Varlığın Güçsüzlüğünün Göstergesidir!

Mübarek Ramazan ayı, dünyada 1,8 milyarı aşkın Müslüman ve Lübnan halkının büyük çoğunluğunun ayıdır. Bu mübarek ayın başlamasıyla birlikte Lübnan’da yaz saatinin uygulamasının ertelenmesi konusu gündeme geldi. İstisnai bir durum olarak bu yıl yaz saati uygulaması her yıl olduğu gibi Mart ayının son haftası yerine Nisan ayının son haftasına ertelendi. Başbakan Necip Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri, oruç tutan Müslümanları rahatlatmak amacıyla böyle bir uygulamaya gidildiğini iddia etti! Yaz saati uygulamasının ertelendiğini duyurulmasının ve onaylanmasının hemen ardından Lübnan’ın siyasi ve dindar Hıristiyanlar çevrelerde eleştirel sesler yükseldi. Hatta Aounist hareketin lideri Cebran Basil yaz saati uygulamasını kabul edenleri uygar, etmeyenleri de gerici ve yobaz olarak niteledi! Yine yaz saati uygulamasının ertelenmesine karşı çıkan iktidardaki bazı siyasi partiler de, başbakanın kararını ihlal etmek için bakanlıklar üzerindeki kontrollerini kullandılar. Alınan karar günlerce tartışıldıktan sonra 27 Mart 2023 tarihinde konuyu görüşmek üzere Bakanlar Kurulu toplantısı yapıldı. Toplantı sonrası açıklama yapan Mikati, 29-30 Mart Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece tekrar yaz saati uygulamasına geçildiğini duyurdu! Biz burada diyoruz ki:

Birincisi: Başbakan ve Meclis Başkanı’nın yaz saati uygulamasının ertelendiğini duyurup ardından hızla geri adım atılması, iktidarın, yozlaşmış siyasi sınıfın ve partilerin (devlet) yönetiminde başarısız olduklarını, kararlarını bölgesel ve uluslararası siyasi çıkarlara ipotek ettiklerini vurgular. Böyle bir karar alınıp ardından jet hızıyla geri adım atılması, başarısızlığın bir başka tezahürüdür. Ancak burada bunu tartışacak değiliz. Olup bitenler, bu varlığın zayıflığına, etkili ve keskin siyasi kararlar alamadığına ve bağımsız olmadığına işaret etmektedir.

İkincisi: Siyasi açıdan bakıldığında -karar anında- Berri ile Mikati arasında geçen konuşmanın “sızdırılması” boşuna değil. Karşıt taraflara iki düzeyde siyasi mesajlar iletmeyi amaçlamaktadır: Birincisi, Mikati’nin Lübnan’daki Hristiyanların oranının yüzde 19,4’e düştüğünü söylemesinin ardından bu sızıntı üstü kapalı olarak şöyle demek istemektedir: Müslümanların bu iki bileşeni ve arkasındaki Amerika bir karar aldığında, karşı taraf ve arkasındaki Fransa ve İngiltere bu kararı durduramaz. İkincisi, karşı tarafı nefretini kusmaya itmek. Bu da yerel ve bölgesel olarak Mikati yanlısı Müslümanları incitmiş, cumhurbaşkanlığı konusunda gücünü zayıflatmıştır. Özellikle bu mesele, Suudi-İran yakınlaşması ve Suudi Arabistan’ın Suriye rejimi açılımıyla ilintilidir. Bu yakınlaşma ve açılım, Amerika’nın politikasının bir parçasıdır. Dolayısıyla Lübnan’daki Amerikan adamlarının açıkça böyle bir karar almaları ve köpürtmeleri, yargısal değil siyasi mesaj içermektedir. Alınan bu kararın Müslümanların işlerini gütmekle veya onların ve genel olarak Lübnan halkının şartlarını rahatlatmakla hiçbir ilgisi yoktur.

Üçüncüsü: Mezhepçi söylemlere ve birkaç gün kış saati uygulamasına uyanların gerici ve yobaz olarak nitelendirilmesi, mezhep devletçiliğinin gerçek yüzünü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Mezhepler, Lübnan’daki küçük ya da büyük her meseleden kitlesel, popülist siyasi bir hedef devşirmektedir. Bu durum, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak içinde bulundukları kötüleşen koşullardan kurtulma konusunda insanlara herhangi bir fayda sağlamamaktadır. Bu aynı zamanda bu varlığın ne kadar zayıf ve birbirine bağımlı olduğuna işaret etmektedir.

Dördüncüsü: Yine bu karar, bir arada yaşama dedikleri şeyin yalan olduğunu ve tek vatan dedikleri yalanın, (devlet) ve kurumları üzerinde hakimiyetin devam etmesi için bir Truva atı mesabesinde olduğunu ortaya çıkarmıştır. Tüm Lübnan halkını temsil ettiğini iddia eden bazı bakanlıklar ve medya, devlet dedikleri şeyin kararına fiilen ve alenen itiraz etmişlerdir! Bir arada yaşama ve tek vatan iddiasında bulunanlar, özellikle Lübnan gibi sanayileşmemiş bir ülkede, ülkedeki en büyük (ortağa) Müslümanlara diyebilirlerdi ki Mart sonu veya Nisan sonu olsun bir saati ileri veya geri almanın hiç bir faydası yoktur. Böylece Lübnan halkının büyük çoğunluğunu oluşturan Müslümanlara jest yapmış olurlardı. Ancak böyle olmadı. Aksine bu hareketler ve mezhepsel hareketler, Müslüman ülke olan Lübnan’ın İslami uzantısından bağımsız ve kopuk olduğunu veya köksüz bir dal olduğunu kanıtlamaya kalktılar. Bunlar, çocukça, zavallı ve çaresiz girişimlerdir ve bu varlığın zayıflığını -bir kez daha- doğrulamaktadırlar.

Beşincisi: Lübnan’da Müslümanların lideri mesabesindeki Meclis Başkanlığı, Bakanlar Kurulu ve Müslüman milletvekillerine gelince, bilin ki, temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz Müslümanların derdi bir saat eksik veya fazla oruç tutmak değildir. Müslümanlar, Rablerinin farzına tam bir inançla, dünyanın bazı bölgelerinde tereddüt etmeden neredeyse her gün saatlerce oruç tutmaktadırlar. Lübnan’daki Müslümanların sorunu, önderlik eden kişinin gerçekten onları temsil etmesi ve gücüyle güçlendirmesi, söylem ve eylemleriyle onları zayıflatmaması, yüklerini artırmaya katkıda bulunmaması, yozlaşmışların hamisi olmaması, bu mezhepçi mini devlette karşı tarafın galip geldiğini gösterecek şekilde hareket etmemesi sorunudur. Ancak şunu açıkça ve kesinlikle söylüyoruz ki, siz böyle kimselerden değilsiniz, çünkü hareket etme iradeniz yok, tamamen uluslararası ve bölgesel güçlere özellikle de Amerika’ya bağımlısınız. ABD büyükelçisi Lübnan’da sizden daha sık ülkede seyahat etmektedir! Tek başına krizleri istediği gibi yönetmektedir.

Ey Lübnan Müslümanları! Sizi temsil ettiklerini iddia edenlerin, dininizle ilgili bir meselede nasıl bocaladıklarını gördünüz. Bir de bu mezhepçi mini devlette yeniden milletvekili seçtiğiniz kimselerin veya kendilerini dini temsilcileriniz olarak addeden kimselerin nasıl da ölüm sessizliğine büründüklerine tanık oldunuz! Sizin adınıza konuşan, temsilcileriniz olduğu bahanesiyle önemli görevler üstlenen, şerefiniz, hayatınız ve çocuklarınızın geçimi pahasına kişisel ve bireysel ihtişamlarını inşa eden bu siyasi ortamı hala kabullenmeye devam edecek misiniz?

Ey Lübnan Müslümanları! Bugün dünyada meydana gelen değişimler ve büyük uluslararası güçler arasında bu dikey bölünme ışığında çocuklarınızdan İslam ümmetine mensup oldukları gerçeğini göstermelerini istemenizin zamanı gelmiştir. Dini ve İslam’ı siyasi bir ideoloji olarak taşıyan kişiler sizin temsilcilerinizdir. İslam ideolojisi siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın tüm yönlerini düzeltip ıslah eder. Lübnan’ın yakınındaki Şam çevresinden veya daha geniş Müslüman uzantısı ümmetten kopuk olmadığını sakın unutmayın. Lübnan kökün bir dalıdır. Fransa’nın sizi ümmetten koparmak için yarattığı bu yetersiz varlık Lübnan’ın, Müslümanların veya gayrimüslimlerin işlerini gütmeye uygun olmadığını bilin. Lübnan’ı, yozlaşmış siyasetçilerin, mezhepçilerin ve ikiyüzlü takipçilerin bir platformu olarak değil, İslam nurunun yayıldığı bir platform olarak restore etmeye çalışın. Bin üç yüz yıldan fazla bir süre dünyanın büyük bir kısmına hükmettiğinizi hatırlayın. Mezhep, etnisite, azınlık kavramı olmaksızın İslam Devletinin tebaası olarak gayrimüslimlerin sizinle birlikte refah, huzur ve güvenlik içinde yaşadıklarını anımsayın. Sizin görevleriniz gayrimüslimlerden daha çoktur ama haklarınız aynıdır.

Ey Lübnan Müslümanları! Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti ve tüm dünyadaki kardeşleriniz ve oğullarınız olarak biz, İslam’ın uygulanmasına davet ediyor ve çağrıda bulunuyoruz. Hizb-ut Tahrir, şeri delillerden türetilen ve şeri delillere dayanan saf, kristalize ve net bir İslam vizyon ve tasavvuru geliştirmiştir. Bu vizyon, genel hükümler, yönetim sistemi, içtimai sistem, ekonomik sistem, eğitim politikası, medya politikası ve dış politikada 191 maddelik devlet anayasasının pratik bir mukaddimesidir. Hizb-ut Tahrir, bu anayasayı hem ümmet hem de güç ve kuvvet ehli eliyle Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde yürürlüğe koymak için çalışmaktadır. Allah’ın hakimiyet, halife ve güvenle kavuşmanızı sağlayacağı Ramazan ayının bu mübarek günlerinde yanıt verecek misiniz?

يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.” [Ahkaf 31]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 7 Ramazan 1444
M.  Çarşamba, 29 Mart 2023

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER