Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Lübnan'da Yetkililer, Suriyeli Mültecilere Karşı İnsanlık Dışı ve Etik olmayan Davranışlarda Bulunuyor

Son üç gün içinde Lübnan yetkilileri, başka Arsal kenti olmak üzere çeşitli yerlerde Suriyeli mültecilerin kamplarına baskın düzenlediler. Bu kamplara düzenlenen baskınlar sırasında binden fazla kişiyi tutukladılar. Elleri kelepçeli olarak yüz üstü yere yatırıldılar. Askerler, botlarıyla o insanların yüzlerini ve başlarını tekmelediler. Bir sürü kadına da hakaret ettiler. Çadır ve eşyalarını yaktılar. Onları, dağlarda kalan silahlı direnişçilere yardım etmekle suçladılar.

Bazı medya organları, Suriyeli mülteci kampına düzenlenen bu operasyonların bir kumpas olduğunu ve silahlı gruplar tarafından kaçırılıp rehin alınan askerlerle takas etmek için bir kaç Suriyeli mültecinin operasyonlar sırasında alındığını iddia ettiler. Şeffaf olmayan bir soruşturmanın ardından tutukluların bir bölümü serbest bırakıldı. Seksenden fazla mülteci hâlâ gözaltında tutuluyor. Eğer iddia edildiği gibi kumpas doğruysa, bunun ciddi sonuçları olabileceği için planlayan ve uygulayanlar büyük bir ahmaklık içindedir. Bu eylem, kaçırılan askerler sorununu çözmekten ziyade onların hayatını daha da tehlikeye atacaktır.

Biz, ne Arsal'da kaçırılan askerleri, ne de ordu veya güvenlik kuvvetleri veya başkalarının suikast girişimlerini savunacak değiliz. Kaçırılanlardan birinin infaz edilmesini de asla kabul etmeyiz. Anlayıp benimsediğimiz şeri hüküm şudur ki savaşta düşman ordusundan bile alınsa esiri öldürmek caiz değildir. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا "Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin." [Muhammed 4] Bu ayeti kerime, esirleri öldürmenin caiz olmadığını teyit eder. Aksine ya karşılıksız ya da fidye karşılığında salıverilmelidir. Düşmandan alınan savaş esirinin durumu budur. Öyleyse düşman ve savaş durumu olmadığı halde kaçırılan kimsenin durumu nasıl olur?

Yetkililer, hem mültecilerin kamplarına baskınlar düzenliyorlar, hem de bu operasyonlara ilişkin yayın yasağı getiriyorlar. Sonra da gerçeği ters yüz eden haberler servis ediyorlar. O kadar bulandırma girişimlerine rağmen yine de gerçek ortadadır.

Biz, halka ve özellikle Müslümanlara hitaben deriz ki o mülteciler, sizin kardeşinizdir. Zorla göçe maruz kaldılar ve gelip size sığındılar. Onları kapıdan geri çevirmek veya onlara gerekli ihtimamı göstermemek şeran caiz değildir. Aksine onlara yardım etmek ve onurlandırmak gerekir. Eğer birileri tarafından onların incitildiğini ve saldırıya maruz kaldıklarını görürseniz, onun karşısında durmalı ve ona engel olmalısınız. Hatta onlara saldıran ve baskı uygulayan resmi makamlar olsa bile, onların koruyucusu, destekçisi ve yardımcı olmalısınız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ "Müminler ancak kardeştir." [Hucurat 10] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ، وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً، فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ القِيَامَةِ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ القِيَامَةِ "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez. Kim, kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da kıyamet günü onu örter." [Buhari ve Müslim] Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا مِنَ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ، إِلاَّ خَذَلَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنَ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ، إِلاَّ نَصَرَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ "Her kim bir Müslüman'ın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder." [et-Taberânî, el-Beyhaki ve Ebu Davud] Mekkeli Müslümanların Medine'yi Münevvere'ye hicret ettiklerinde, Ensar'ın Muhacirleri nasıl karşıladığını bir hatırlayın.

Bu mülteciler nedeniyle devletin farklı kesimlerden birçok yardım aldığını unutmayın. Onlara iyilik dahi edemeyen bir devlet, nasıl olur da onlara zulüm, işkence ve yeniden sürgün etme yetkisini kendisinde görebilir?

Ey Lübnan yetkilileri! Bu zulüm, sadece nefret ve tahammülsüzlüğü değil, aynı zamanda yönetim cehaletini de gösterir. Cehaleti gösterir, çünkü yetkililer, bununla korkunç sonuçlara neden olacaklarının farkında değiller.

Allah Subhânehu ve Teâlâ, yöneticilerin zihinlerini aydınlatsın ve onlara hidayet nasip eylesin de nasıl yöneteceklerini öğrensinler. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ "Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir." [Maide 15-16]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 2 Zilhicce 1435
M.  Cuma, 26 Eylül 2014

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER