بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan’da Düzenlenen Politik Şarkı ve Dans Festivalleri
Art Niyetli Bir Mesajdır ve Ümmetin Kanayan Yarası Üzerinde Dans Etmektir
Son haftalarda Lübnan’ın neredeyse tüm şehirlerinde şarkı ve dans festivalleri organize edildi. Festivaller büyük bir hengame çıkardı. Turizm Bakanlığı ve belediyeler gibi resmi ve politik kurumların sponsorluğu ve festivallere katılımı da provokasyonu iyice artırdı. Sponsorluk ve katılımla birlikte de organizasyon siyasi eyleme dönüşmüş oldu. Basın da festivallerin reklamını oldukça abarttı. Haber bültenlerinde yayın akışının bir bölümünde festivallerle canlı bağlantı kuruldu! Ortaya çıkan portre şudur ki bu festivaller, bireysel eğlenceyi aşıp siyasi eyleme ve politik iktidarın ideolojik gösterisine dönüştüler. Daha aktif ve amaca erişimi için de devlet kurumları ve medya da emre amade kılındı.
Bu festivaller eşliğinde yapılan “Lübnan halkı, hayatı seviyor. Kimlik ve gerçeklik şehri Sayda. Açılım ve ılımlılık kenti Trablus. Festivaller, Lübnan halkının gerçek yüzüdür” gibi açıklamalar ve medya reklamları Lübnan halkının büyük bir kesimini çileden çıkardı!
Gerçek şu ki zehirli bu sloganlar, gerçek hayat ve mutluluğun çokça eğlenme, şarkı, dans, şatafat ve sefahat demek olduğuna dair ipuçları içeriyor... Ayrıca bu toksik sloganlar, şeri hükümlere bağlananlar kadın erkek karışık şarkı, dans, eğlence ve flört nedir bilmezler, hayattan bihaberler, yaşam ve mutluluğun anlamını tanımazlar diye de bir işaret taşıyorlar!
Bu kalabalık festivallerin, gece gündüz halka katliam yapılan bir ülkeye bir atış atımlık bir mesafede düzenlenmesi şok edicidir. Lübnan’ın mücrim paralı askerleri de o katliamlara ortak oluyorlar. Lübnan güvenlik güçleri de katliamdan ve varil bombalarından kaçan aileleri yakalayıp sürüler halinde cezaevine atıyorlar. Ya Suriye zorbası düşmanlığı ya da sadece Suriye kimliği taşıdıkları suçlamasıyla hapishanelerde onlara işkence ve eziyet yapıyorlar! Bu festivallerde kanayan yaralar, kafatasları ve vücut parçaları üzerinde dans ediliyor. Bu festivalleri organize edenler, lanet sınırlar ötesinde Suriyeli kardeşlerinin trajedisi için günlük gözyaşı döken Lübnan halkına adeta şöyle diyerek küfrediyor: Bu, sömürgeci kâfir tarafından çizilen politik sınırlar ötesi akide ve iman kardeşliği üzerinde ısrar edenlerin cefasıdır. Burada biz, farklı düşünsek ve ayrı görüşte olsak da her aklı başında birinin kabul edeceği bir soru soracağız:
Lübnan’daki politik kurumlar, farz ve zorunlu hizmetleri yerine getiriyorlar mı ki şarkı ve dans festivali organizasyonlarına katılım dışında başka bir işleri kalmasın? Hatta festivallere bazı kamu fonları ve Turizm Bakanlığının bütçesinden harcama yapılıyor!
Aslında siyasi otoritenin, hayatın her alanında insanların işlerini gütmekten aciz olduğu artık bir sır değil. Krizler ve tüm toplumsal çıkmazlar, günden güne giderek artıyor. Bu festivallerin bir kısmının ülkenin her tarafına dağılmış çöp yığınları arasında yapılması az önce söylediğimiz için yeterli bir örnektir.
Ey Lübnan halkı!
Bu vesileyle biz sizi hayat ve mutluluğun gerçek anlamını tanımaya davet ediyoruz:
Şuan yaşadığımız dünya hayatı, insanın yaptığı uzun yolculuklardan biridir. Allah Subhânehu ve Teâlâ, emir ve yasaklarına göre dünyayı imar etmek hikmetine binaen insanı bu dünyada var etti. Bu yüzden insan eylemlerini O’nun emir ve yasakları doğrultusunda yürütür. İnsan yaratılış içgüdü ve ihtiyaçlarını Allah’ın Şeriat kıldığı sisteme uygun olarak doyurur. Böylece madde ile ruhu harmanlamış olur. Maddi hayat ve dünya süsüne takılıp kalmaz. İbadet ve ruhaniyet bahanesiyle dünyadan da kopmaz.
İnsan eğer dünya hayatında bu şekilde yaşarsa, dünyada mutluluğa erişir. Çünkü insanı yaratan Allah Subhânehu ve Teâlâ, insan nefsinin vesvesesini en iyi bilendir. İnsana şah damarından bile yakındır. Bu nedenle insan için bir sistem belirledi. Bu sistem insanın davranışlarını düzenler, sorunlarını çözer ki mutluluk ve kurtuluş erişsin. Bu yüzden Allah’ın Şeriatı insan fıtratına uygundur. Allah Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurdu:
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ“(Rasûlüm!) Sen yüzünü Hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.”[Rum 30] Dolayısıyla gerçek mutluluk, hayatı Allah’ın emir ve yasaklarına göre yürütmektir. Hayatın en küçük ayrıntısında Allah ve Rasûlü’ne itaat etmektir. Rabbin rızasına nail olmaktır. O halde mutluluk, Allah’ın rızasına nail olma şuurudur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.”[Enam 122] Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
مَنْ عَمِلَ صالِحاً مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَياةً طَيِّبَةً“Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”[Nahl 97] Dünyevi bu mutluluğa uygun olarak da daha ulu ve kalıcı bir mutluluğu da nail olmuş olur. Cennet mutluluğuna. O cennet ki gökyüzü ve yeryüzü kadar geniştir. Orada edebi kalıcıdır.
Ancak Allah’ın Şeriatından yüz çevirir ve kaprislerine, zevklerden olabildiğince yararlanmak olarak betimlenen dünya hayatı tasvirine uyarsa, bu dünya hayatında bedbaht olur ve Allah Subhânehu ve Teâlâ onun kalbine darlık ve sıkıntı verir. Bu gerçeğin en somut ve en çarpıcı kanıtı, çağdaş Batı toplumudur. Olabildiğince somatik zevklerden, dünya hayatının şatafatından ve medeniyetten faydalanıyor, ama buna rağmen psikolojik ve sosyal krizlerle boğuşuyor. Dünyanın en fazla psikiyatri kliniği ve psikiyatristlerine sahip oldukları halde yine de intihar oranları oldukça yüksektir.
Allah’a itaatten yüz çevirenler, bu hayattaki bedbahtlıktan sonra eşi benzeri görülmemiş bir başka bedbahtlığa da intikal edeceklerdir.
وَما ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلكِنْ كانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ“Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.”[Nahl 33] Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدىً فَمَنِ اتَّبَعَ هُدايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقى وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيامَةِ أَعْمى “Eğer tarafımdan size bir yol gösterici gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne sapar ne de sıkıntı çeker. Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”[Taha 123-124]
Ey Lübnan Müslümanları!
Siz bu dünya hayatının anlamını Rabbinizin Kitabından öğrendiniz. Bu inançla liderliğinizi denemiş olduğunuz ahmak yöneticilere teslim etmeniz câiz değildir. Bu yöneticiler, dünya hayatını sadece faydalanma olarak bilirler. Dünyada mutluluğu, fiziki zevklerden en büyük payı almak olarak düşünürler. Sırtınıza binmek, mallarınızı yağmalamak ve iktidar olmak dışında bu açgözlülükleri için bir yol tanımazlar. Onlara göre iktidara ulaşmanın yolu da Batılı efendilerinin rızasını almaktan geçer. Hâlbuki mutluluk, Rabbin rızasını almaktır. Buna göre onlar nerede? Siz nerede?
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 17 Zilhicce 1437
M. Pazartesi, 19 Eylül 2016