Perşembe, 09 Şevval 1445 | 2024/04/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir'in, Tatbik Edilmesi Gereken Öğretim Siyasetine Dönük Vizyonu

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Pakistan'daki başarısız olmuş öğretim siyaseti hakkındaki tutumunu ve Hizb-ut Tahrir'in Hilafet Devleti için hazırladığı anayasayı benimsemek yoluyla Ümmeti yeniden bilgi ve araştırma alanında bir dünya lideri olduğu daha önceki dönemine geri kavuşturacak olan Hilafet Devleti'nin siyasetine dönük koyduğu ana hatları yayınladı.

 

Birincisi: Pakistan'daki fasit ve düşük eğitim, gerilemeye neden olmaktadır.

Pakistan kurulduğundan bu yana öğretimdeki korkunç ihmal devam etmekte, bu da on binlerce erkek ve kız evladımızın İslam'ın kendileri için garantilediği eğitim haklarından mahrum kalmalarına yol açmaktadır. Nitekim sömürgeci İngiltere, öğretim için iki ayrı kurum oluşturmak amacıyla eğitimi tecrübî ilimler ve İslamî ilimler, yani normal okullar ve dini okullar olmak üzere ikiye ayırmış ve bu ayırım, İslam'ın bu husustaki bakış açısını dikkate almaksızın neredeyse bu günümüze kadar devam etmiştir. Zira İslam'ın bakış açısına bakıldığında, Batılı hadaratın aksine ortada din ile hayat arasında bir ayırımın olmadığı görülür. Çünkü İslam, hayattaki bütün amellerimize yönelik bakış açısının temelidir. Ancak Pakistan'daki mevcut öğretim siyaseti, dünya hayatında İslam'ın bakış açısını değil "dünyevî" bakış açısını taşıyan nesiller üretmek için çalışmaktadır. Diğer taraftan İslam'ın temsil edilmesine davet edenler ise pratik hayatta İslam'ın tatbik edilmesine muktedir olamamaktadırlar. Dolayısıyla bu bölünme, düşüncemizde bir çöküşe ve Batılı mefhumların kabul edilmesine yol açmaktadır. Buna ise eğilimler ile alimlerin, uzman aydınların ve muhlis siyasilerin kaybedilmesi terettüp etmektedir. Dolayısıyla da insanların "liderlikte boşluğun" olduğu şeklindeki seslerini yükseltmelerinin nedeni işte budur. Ayrıca İslam canlı ve muhlis İslamî şahsiyetler inşa ederken mevcut öğretim siyaseti, İslam'ı pratik hayattan uzaklaştırmayı ve İslam'ı akademik bir konu haline getirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla Hilafet insanları, siyasî hayatlarında ve aynı şekilde bireysel düzeyde İslam'ı uygulamalarına imkan vermek yoluyla İslam ile kültürlendirecektir. Böylece de insanlar, bu dünyadaki var oluşlarının maksadının İslam'ı siyasî hayattan uzaklaştırmak değil Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'ya ibadet etmek olduğunu öğrenmiş olacaklardır. Bu da Ümmetin erkek ve kız evlatları arasında, İslam'ın dahilî ve haricî ekonomik ve siyasî sorunlar için çözümler sunan bir din olduğu şeklinde sahih bir bakış açısı oluşturacaktır. Bin küsur yıldır halklar için bir fener olan İslam hadaratının sağladığı şey işte budur. Zira devlet, matematik, tıp, fıkıh ve astronomi gibi birçok alanlarda eşsiz ve benzersiz erkek ve kız öncüler ortaya çıkarmış, dünyadaki eğitimli erkek ve kadınların ilgi odağı olan Hilafet Devleti'nin resmî dili Arapça olmuş ve Hilafet'in şehirleri, Avrupalı seçkinlerin eğitim görmek için favori hedefi olmuştur.

Ayrıca mevcut rejim, eğitim için sahih olmayan bir yol takip etmekte ve eğitimde, açık bir şekilde fikirleri duygularla ilişkilendirmek yoluyla mefhumlar inşa etmeye odaklanmak yerine sırf ezbere odaklanmaktadır. Bu durum da asırlar boyunca İslam hadaratının takip ettiği aklî düşünme metodunun dışına çıkmanın yanı sıra nitelikli öğretmenler ve birçok okullardaki şiddetli sıkıntı gibi eğitim kurumlarında yetersizliğe ve şiddetli sıkıntılara yol açmaktadır. Nitekim birçok ana konularda, öğrencinin ana dili olmayan bir dille eğitim verilmektedir. Dolayısıyla Pakistan, 2012-2013 yıllarında eğitim düzeyinde 120 ülke arasında 113'üncü sırada yer almıştır. Ayrıca hükümetin siyasî başarısızlıkları ve finansal yetersizlik, özel eğitim sektörlerinde patlamaya yol açmıştır. Hatta özel üniversiteler, devlet üniversitelerinden daha yaygın bir hale gelmiştir. Dolayısıyla velilerin malî yükleri daha da artmıştır. Ayrıca anne ve babaların geneli onlardan, çocuklarının özel öğretmek olarak görevlendirilmelerini ya da özel eğitim okullarına gönderilmelerini talep etmektedirler. Bu da bu kusurlar nedeniyle zaman, çaba ve maliyeti iki katına çıkarmaktadır. Zira öğrencilerin geneli, üniversite eğitimi için Batı'ya gitmeyi istemektedirler. Bunun sonucunda da Pakistan ve diğer İslam ülkeleri, "beyin göçü" denilen şey yoluyla yetenekli gençlerin İslam Ümmetine hizmet etmelerini kaybetmekte ve daha sonra da Pakistan'a geri dönmek için bir neden bulamamaktadırlar. Çünkü kendilerinde var olan eğitim düzeyinin sanayi ve tarımı özümsemesi imkansızdır. Özellikle de hükümet, sanayi ve tarım ihtiyaçlarını bilimsel araştırmalara bağlamada başarısız olmuşken.

 

İkincisi: Siyasi değerlendirmeler: Pakistan'daki eğitim, Müslümanları İslam akidesinden ve İslamî miraslarından ayıran ve kalkınma ve ilerlemeyi engelleyen sömürgeci politikanın bir aracıdır.

1-Sömürgecinin eğitim politikası, Laik, Liberal, Demokratik ve Batılı ideolojinin egemenliğini dayatan diğer mefhumların güçlendirilmesi yoluyla Müslümanlar ile İslam akidesi arasındaki bağlantıyı koparan müfredatlara dayanmaktadır. Mesela İngilizler bu politikaları onları işgal etmek yoluyla koymuşlardır. Bugün ise Amerika, Avrupa ve Dünya Bankası gibi sömürgeci kurumlar, bu politikaları yakından denetlemektedirler. Bundan dolayı özellikle Pakistan da olmak üzere devlet okulları için müfredatlar konulmakta ve bu müfredatlar, İslam için sadece bir din görüntüsü oluşturmayı amaçlayan, Batılı düşünürlerin, filozofların ve bilim adamlarının ürettiği fasit mefhumları dayatan ve Batı sevgisini ve onun yaşam biçimini benimseten akademisyenler tarafından yazılmaktadır. Bundan amaç ise Batı referanslı, ideolojik, Kapitalist ve insanın koymuş olduğu yasalara sahip Laik şahsiyetler üretmektir.

2-Şu anki okul sisteminde İslam, teorik bir şekilde öğretilmekte ve vakıa ile bağlantısı kurulmamaktadır. Zira dini okullardaki eğitim müfredatları, sadece ibadet ve ahlakla ilgili şerî hükümlerle sınırlıdır. Her ne kadar miras, nikah ve boşanma hakkındaki bazı hükümlerden bahsedilmiş olsa da muamelatlar, ekonomik işler, haricî muamelatlar ve yöneticiyi muhasebe etmekle ilgili meseleler gibi diğer hükümler ihmal edilmektedir.

3-Devlet finansmanı, eğitim kurumları ve araştırma ve teknoloji üretiminde özel eğitimli öğretmenler sağlamak için yeterli değildir.

 

Üçüncüsü: Şerî yön: Eğitimin, İslam akidesine göre geliştirilmesi.

1-İslam Devleti, Ümmetin erkek ve kız evlatlarının eğitim sorumluluğunu yüklenecek ve Hilafet Devleti'nin ana hedefi, akliyeti ve nefsiyeti güçlü İslamî şahsiyetler inşa etmeye dayalı öğretim siyaseti koymak olacaktır. Dolayısıyla Hilafet Devleti, düşünme metodunu ve analitik düşünmeyi geliştirme, sevabı ve Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'nın rızasını arzu etmek için öğrenme ve aynı şekilde toplum değerlerine katkılar sunma yönündeki müfredatları geliştirmek için çalışacaktır. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in hazırladığı anayasanın 170. maddesinde şöyle geçmektedir: "Öğretimde izlenecek programın esasının İslami akide olması vaciptir. Derslerin içeriği ve tedrisatın metodu tümüyle öğretimde bu esastan ayrılmamak üzere konulur."

2-Üretimin, gelişimin ve teknolojinin geliştirilmesi amacıyla muhtelif eğitim aşamalarında tecrübî ilimlere de odaklanılacaktır. Şöyle ki; Hilafet, yenilik, sanayi, sağlık, mimarlık ve insanın varlığı için gerekli olan diğer bilim alanlarında dünyanın lideri olacak ve bilim ve teknoloji ise pratikte gerekli olan ihtiyaçlara bağlı olacaktır. Mesela, tarım, sanayi ve sağlık gibi ki doktorların, bilim adamlarının ve mühendislerin ümmetler arasındaki üstünlüğünü sağlayacak olan işte budur. Dolayısıyla Müslümanların nitelikli kız ve erkek evlatları ile Müslümanların hayattaki gayesi arasındaki bir karışım, yeniliği, ilerlemeyi ve bir lider güç olarak Hilafet'in inşasını üretecektir. Kültürel sanatlar açısından olana gelince; öğrenciler eğitimini, İslam fikirleriyle çelişmeyen belli bir siyasete göre ilk ve orta ve yüksek öğretim alanlarında olmak üzere iki aşamada tamamlayacaklardır. Dolayısıyla kültürel sanatlar eğitiminde, öğretim siyasetinin ve amacının dışına çıkılmayacaktır. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in hazırladığı anayasanın 174. maddesinde şöyle geçmektedir: "Yüksek merhalede ise bu ilimler, eğitim siyasetinden ve gayesinden çıkmamak şartıyla alınır."

3-Çocukları İslam'ın temel ilkeleri üzerine inşa etmek ve İslam'ı pratik bir şekilde uygulamak amacıyla Arapça dilini ve İslamî ilimleri öğrenmek için yeterli bir zaman ayrılacak, eğitimin tüm kademelerinde İslamî kültür öğretilecek ve erkek ve kız evlatlarımız, İslam'ın pratik hayatta uygulama keyfiyetini anlaması için şerî ve yargı hükümlerini anlamada yeterli olmaya teşvik edilecektir. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in hazırladığı anayasanın 171. maddesinde şöyle geçmektedir: "Öğretimin gayesi; İslamî şahsiyeti oluşturmak ve insanları, hayatın işlerine ilişkin ilimler ve bilgiler ile donatmaktır. Öğretim yöntemleri de bu gayeyi gerçekleştirecek şekilde olur. Bu gayeye götürmeyen ve bu gayenin dışına çıkan her yöntem yasaklanır." Ayrıca 175. maddenin şerhinde şöyle geçmektedir: "Bu maddenin delili; Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in fiilidir. Zira o, İslam hükümlerini erkeklere, kadınlara, yaşlılara ve gençlere öğretiyordu. Bu da İslam'ın insanların her nesline dolayısıyla öğretimin tüm merhalelerinde öğretileceğine delalet etmektedir."

4-Hilafet Devleti, okullar ve öğretmenlerin tarafsız bilgilerini artırmaya ve aynı şekilde eğitim sürecini kolaylaştıran eğitim üslupları kazandırmaya dönük eğitim müfredatları için imkanlar sunacak ve ilk öğretim sürecinden araştırmaya ve öğrenim finansmanını elde etmeye odaklı yüksek öğretime kadar eğitimi garantileyecektir. Zira Hilafet, ilmî ilerlemeyi hızlandırmak amacıyla şerî hükümlere göre devletin gelirlerini yeniden yapılandıracak ve enerji gibi kamu mülkiyetleri ile geniş kapsamlı makineler üretmeye dayalı devlet şirketlerinden büyük gelirler oluşturacaktır. Zira ticarî mal, sermaye ve topraklardan zekat toplanacak, ekonomik faaliyetleri boğan gelir ve satış vergileri gibi yıkıcı tüm vergi şekillerine son verilecek ve Hilafet Devleti, asırlar boyunca olduğu gibi bir kez daha ilmin feneri olsun diye Ümmeti kalkındırmak için çalışacaktır. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in hazırladığı anayasanın 179. maddesinde şöyle geçmektedir: "Devlet; fıkıh, fıkıh usulü, hadis, tefsir ile fikir, tıp, mühendislik ve kimyadan, icatlardan, keşiflerden ve benzerlerinden çeşitli bilgilerde araştırmalarını devam ettirmek isteyenlere imkan sağlamak üzere üniversite ve okullardakinin dışında da kütüphaneler, laboratuarlar ve diğer bilimsel araçları hazırlar ki ümmet içerisinde çokça müçtehitler, ibda edenler ve ihtira edenler bulunsun."

 

Dördüncüsü: Ümmetin hak ettiği öğretim düzeyi.

1-Hilafet Devleti'nde, ilk ve orta öğretim aşamalarında erkek-kız tüm öğrencilere ücretsiz eğitim sağlanacak ve Hilafet Devleti, üniversite düzeyinde de ücretsiz ya da devletin gücüne göre düşük maliyet sağlamaya çalışacaktır.

2-Dini okullar ile normal okullar arasında bir ayrımcılık ve ayırım olmayacaktır. Zira tüm öğretim kurumlarının hedefi ve müfredatı aynı olacak olmasının yanı sıra uygun müfredatlara göre ve ırk veya din veya cins olarak özelleştirilmeksizin olduğunda özel okulların kurulmasına da imkan verilecektir.

3-Müfredatlarda, sadece İslamî değerler öğretilecek ve İslam'ın hakiki anlayışına aykırı olan herhangi bir mefhumu kapsamayacaktır.

4-Aklî düşünme metodunu öğrenmek, yeniliği geliştirmek ve öğretim siyasetinin İslamî şahsiyetler oluşturma amacını gerçekleştirmek amacıyla doğru öğretim yollarını geliştirmeye muktedir olmaları için öğretmenler eğitilecektir.

5-Laboratuarlar, kütüphaneler ve araştırma merkezleri gibi eğitim kurumlarını artırmak için finansman sağlanacak ve İslam Ümmetinin kalkınmasına ve ilerlemesine katkıda bulunmaları amacıyla İslam ülkelerinde kalmaları için öğrencilere cazip fırsatlar verilecektir.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti


H. 14 Rabi’-ul Âhir 1434
M.  Pazartesi, 25 Şubat 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER