بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika'nın Cenevre 2 Konferansı Turlarını Ertelemesi, Kendi Gündemini Dayatmak İçin Sahada Uygun Koşulları Hazırlayana Kadardır
Hain Cenevre 2 Konferansı 22 Ocak 2014'de başladığı bildirildi ve üç hafta sonra ve sadece ikinci tur görüşmelerinin ardından tilki İbrahimi, ikinci tur görüşmelerinin 15 Şubatta sona erdiğini ve müzakerelerin çıkmaz sokağı girdiğini duyurdu. Üçüncü tur görüşmeleri için bir tarih vermedi. Konferansın başarısız olmasının nedeni hakkında İbrahimi, "Hükümet terörizmi öncelikli mesele görürken, muhalefet geçiş hükümetini öncelikli mesele görüyor" dedi ve "Özür diliyorum. Çünkü bu iki turda pek fazla bir şey elde edemedik." diyerek Suriye halkından özür diledi. Keşke görevinde devam edemeyeceği için nihai olarak özür dileseydi, kurtulup rahata ermiş olurdu. Dikkat çekici husus ise Amerika ve Rusya'nın Konferansa gösterdikleri büyük ilgiye eşdeğer bir tepkiyi, Konferansın başarısız olduğu ilanı karşısında vermedikleri görülüyor.
Konferansın başarısız olduğu ilan edilmesinin göstergelerine gelince, Amerika sadece Cenevre 2 Konferansını düzenlenmekle yetindi. Daha önce de dediğimiz gibi geçici yönetim kurulması maddesi üzerinde Koalisyonun onayını aldı. Onay aldıktan ve cebine koyduktan sonra bir kez daha yeniden Konferans düzenlenmesi için sahada uygun koşullar yaratılana dek her şey ertelenecektir. Mücrim Suriye rejimi tarafından siviller üzerine atılan varil bombaları bu türden bir şeydir. Bombaladığı bölgeleri insanların boşaltmasını amaçlıyor. Çünkü bundan sonra geri kalan savaşçılara saldıracak, teröristler iddiasıyla onları yok etmek için her türlü yasak silahı kullanacaktır. Terörizmle mücadele etmek amacıyla uluslararası toplum adına bu suçu işlediğini iddia edecektir. Böylece uluslararası toplum da onun bu cürümleri karşısında sessiz kalacaktır. Hatta bundan dolayı belki onu ödüllendirecektir. Bu, açıkça utanmaz mücrim Dışişleri Bakanı Velid Muallim tarafından dile getirilenlere ne kadar çok benziyor. Muallim "Suriye'de İslami Hilafet Devleti kurmak istiyorlar. Onların kurmak istediği devlet, Suriye sınırları içinde kalmayacak! Bundan dolayı biz sadece Suriye değil, Ürdün, Lübnan ve Türkiye için de savunma yapıyoruz." demişti. Amerika'nın çirkin ve Allah'ın yardımıyla başarısız olacak olan planı, Suriye rejiminin sahada başarı ve zafer elde etmesine dayalıdır. Sahadaki zaferin ardından kırmızı çizgileri ayaklar altına alan Amerika, Suriye'de Hilafet Devleti projesini yok edecektir. Ardından insanlar, hem yeniden Cenevre 2 Konferansının düzenlenmesi gerektiğine inanacaklar, hem de Koalisyonu temsilci olarak kabul edecekler ve uluslararası güçlere onay vereceklerdir. Ülkeyi yönetmek için onlara süslü isimler ve yeni laik kâfir anayasa sunulacaktır. Sonra İbrahimi idaresinde Cenevre 2 Konferansının yeniden başlatılmasına uluslararası davet yapılacaktır. İbrahimi Konferansın başarısız olduğunu kamuoyu ile paylaşırken sanki bunu ifade eder gibiydi: "Veda etmiyorum, aksine bir sonraki toplantıda görüşmek üzere diyorum."
Ey Allah'ın Aziz Kitabında mübarek kıldığı Suriye topraklarındaki Müslümanlar! Cenevre Konferansı, Amerika'nın Suriye'deki yönetimi elinde tutmanın, kâfir laik anayasa aracılığıyla Suriye'ye kâfir ve zalim laikliği dayatmanın, samimi Müslümanları ortadan kaldırmanın ve İslam'ı yönetimden uzaklaştırmanın bir aracıdır. Bu nedenle Cenevre Konferansının başarısızlığa uğramasına asla müsaade etmeyecektir. Müslümanların yöneticileri, İslami Hilafet yönetimi ile mücadele etmek için Batı ile birlikte hareket ediyorlar. Onların kullandıkları dili kullanıyorlar. Çünkü tahtları tehdit altındadır. İran ne ise Suudi Arabistan da odur. ABD, Batı ve onların uşak yöneticilerine vereceğiniz en güzel yanıt, Hilafet Devletinin kurulmasına dair niyet ve kararlılığınızı ilan ederek yüzlerine haykırmanızdır. İşte bu yanıt, onların ve özellikle de art arda Hilafete karşı kindar açıklamalar yapan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un kaygı ve endişelerini körüklemekte, suçlarının dozajını artırmaktadır.
Biladu'ş Şam halkından olan Filistin, Ürdün, Suriye ve Lübnan halkına müjdeler olsun. Bu, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in bir çağrısıdır. Ülkeleri İslam'ın kalbi olarak seçildiği için onlara müjdeler olsun. Bu seçkin ve seçilmişlik, taşıdıkları hayırda görülüyor. Düşmanların kalplerinin neden onlara karşı öfke ve kin ile dolu olduğu anlaşılıyor. Bu seçilmişlik, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in yürüdüğü aynı yolda yürümemizi bize farz kılar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ "De ki: "İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah'a çağırırız. Allah'ın şanı yücedir. Ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim." [Yusuf 108]
Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: حَتَّى إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ "Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. Suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez." [Yusuf 110]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 16 Rabi’-ul Âhir 1435
M. Pazartesi, 17 Şubat 2014