بسم الله الرحمن الرحيم
Bunun Adı, Dine Önem Vermek mi Yoksa İslamî Yükseliş Hakkında Kaygı Duymak mıdır?!
Arapça konuşan İslam ülkeleri, İslamî bir yükselişe şahitlik etmektedirler. Zira protestoda bulunmaktalar ve devam eden diktatör yöneticilere rıza göstermemektedirler. Tagut yöneticiler, zayıflık duygusuna kapıldıkları ve umutlarını kaybettikleri bir zamanda kararlı bir şekilde durmaya ve Müslümanların özgüvenini kazanmaya yönelmektedirler. Şimdi de onlar, bir biri ardına tahtlarını bırakmaktadırlar. Nitekim bu yöneticiler, güvenlikleri noktasında halklarına değil de Amerika, Avrupa ve Rusya gibi kafir devletlere itimat etmektedirler. Ayrıca onlar, halklarının maslahatları pahasına efendilerini razı etmek için çalışmaktadırlar. Dolayısıyla halklarından korkmaları nedeniyle demir yumrukla tutunmaya çalıştıklarını ve bunun için de bütün kirli araçlarıyla üsluplarını kullandıklarını görmektesiniz.
Müslüman ülkelerdeki İslamî yükselişten korkan bu yöneticilerden her birinin, bu gibi üsluplara başvurduklarını görürsünüz. Nitekim mevcut Tacikistan yöneticileri de bu yöneticilerin cinsindendirler. Zira onlar, Tacikistan'daki İslamî yükseliş dalgasını engellemekle meşguldürler. Dolayısıyla Vahdet ilinde bulunan Muhammediye camisinde yada Âli Turajanov camisi olarak isimlendirdikleri camide 09.12.2011 Cuma günü meydana gelenler, bu çerçevede anlaşılmalıdır. Ayrıca bu olay, toplumun bütün katmanlarını meşgul etmiş ve yerel yönetim ile alimler, dinler dairesi, alimler konseyi, bizzat Âli Turajanovlular ve insanların genelinin tutumu, bazı gerçekleri vurgulama yönünde olmuştur. Ancak bu hususta bizler, meydana gelen olayların detaylarında boğulmak istemiyoruz. Zira detaylar, birçok internet sitelerinde yayınlanmıştır. Ancak İslamî siyasi bir hizib vasfıyla Hizb-ut Tahrir / Tacikistan olarak bizler, Tacikistan'daki olayları takip etmemizden dolayı meydana gelen olayların bazı yönlerine ışık tutmayı uygun gördük.
Aslında gelişen olaylar bazı yönleriyle, yerel yönetim temsilcileri, dinler dairesi, alimler meclisi temsilcileri ve istihbarat görevlilerinin bu adımları atmalarına iten hususların sorgulanmasını gerektirmektedir. Bu atılan adımların sebebinin, Şii yükselişine karşı olan korkunun giderilmesi ve Sünnilerin Şia'ya dönmesi olabileceği gibi ortada başka sebepler de olabilir...
1- Bu çalışmanın, Tacikistan yöneticilerinin, özellikle de Devlet Başkanı İmam Rahmanov'un tedbir ve planları dışında yapılması imkansızdır. Zira bu birimlerin tamamı, emirleri doğrudan Rahmanov'dan almaktadırlar.
2- Şayet bu hükümet, dine özen gösteriyor ve Şia yükselişi karşısında durmak istiyorsa o halde neden başkentin ortasında İsmaililerin camisi inşa edildiğinde hiçbir şey yapmamış, onun karşısında durmamış ve onunla hiç ilgilenmemiştir? O halde neden bir Müslümanın başka bir akideye inanmasına izin veren bir takım kanunlara sessiz kalmıştır? O halde neden kendisine bağlı medya organlarının ateşe ibadet edilmesine çağrıda bulunduklarını görüyoruz? O halde neden hükümet ile bazı örgütlerin, inkar edecekleri yerde İslam'a aykırı olan Batı akidesine çağrıda bulunduklarına tanıklık ediyoruz?!
3- Ayrıca bu gelişen olayların, ilk kez olmadığının bilakis birbiriyle bağlantılı olaylar silsilesi olduğunun vurgulanması kaçınılmazdır. Zira her ne zaman İslamî bir gelişme olsa İmam Rahmanov hükümetinin, tüm kurnazlıkla İslam karşısında durmak için çalıştığını görmekteyiz. Zira insanlar, şeri hükümleri tatbik etmeye çalışmaktalar, kadınlar şeri elbiseleri tercih etmekteler, gençler mescitleri doldurmaktalar ve yaşlılar da İslam'ı öğrenmeyi kabul etmektedirler...
Tacikistan hükümeti ise Müslümanların karşısında durmakta ve Müslümanları İslam'dan uzaklaştırmak için ona saldırmaktadır. Nitekim hükümet, "Çocukların yetiştirilmesinde ebeveynlerin görevleri" çerçevesinde bir yasa benimsemiş, mescitlerde salah kılanların sayısını sınırlandırmış, 18 yaşından küçük olanların camide salah kılmalarını yasaklamış, belirli kişilerin İslam'ı öğrenmelerini sınırlandırmış, pardösü giymeye ve sakal bırakmaya karşı savaş açmıştır...
4- Ayrıca hükümet, İslam'a davet eden hareketleri gözetlemekte ve bunun için de bu hareketleri yasaklayan yasalar çıkarmaktadır. Birçok şebabı, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yıllar boyu hapishanelerin karanlığına atmaktadır.
5- İnsanlara İslam'ı öğreten imamlar raporlarla görevlerinden uzaklaştırılmakta ve onların yerine, yöneticilerin istediği şekilde dini yorumlayan hükümete sadık imamlar tayin edilmektedir. Aynı şekilde Cuma hutbeleri izlenmekte ve sürekli olarak imamlar takip edilmektedirler.
6- Hacı Mirza ve Torjan Zâd gibi ileri gelen alimlere yasak koymaktalar ve bunun için de çeşitli gerekçeler icat etmektedirler.
Yukarıda da açıklandığı üzere Aşure günü, İslam'a yönelik bir korkudan dolayı değil sırf olaya cephe almak amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla bu olay, daha öncekiler gibi olup bundan maksat, İslam'ın yükselişinin karşısında durmaktır. Zira bu tagutlar, esas niyetlerini gizlemeye çalışmaktadırlar. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:
وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا "De ki: Hak geldi batıl zail oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur." [el-İsrâ 81]
Dolayısıyla bu mücrim yöneticilerin değiştirilmesi için vacip olan tek yol, sadece Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodudur ki buda fikrî çatışma ve siyasî mücadeledir. Bu ise ferdî bir çalışmayla olmayıp bilakis Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yaptı gibi siyasî kitleleşme yoluyla kitlesel bir çalışmayla olmalıdır. Aynı şekilde bu, farz olan bir çalışmadır.
Ayrıca bizler, yalan söylemekten vazgeçmeleri hususunda Tacikistan yöneticilerini uyarırız. Aksi taktirde Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın gücü ve kudreti sayesinde akıbetleri, Hüsnü Mübarek ve Bin Ali'nin akıbetleri gibi olacaktır.
Ey yöneticiler! Daha ne zamana kadar gerçekleri gizleyip ümmetin gözüne kum serperek halkınıza karşı yalan söylemeye devam edeceksiniz?! Daha ne zamana kadar terörizm ve aşırılıkla mücadele adı altında İslam ve Müslümanlarla savaşmaya devam edeceksiniz?! Yoksa sizler, siz onları bizzat terörist olarak nitelendirmediğiniz halde İslam'ı terörizm ve köktencilik olarak nitelendiren Amerika ve Avrupa'yı hoşnut ettiğinizi, Müslümanları öldürdüğünüzü ve hapishanelere attığınızı bu ümmetin fark etmediğini mi sanıyorsunuz?! Nitekim her ne zaman yalan söyleseniz, tüm gelişen olay aleyhinize dönmektedir. Zira Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur:
إِنَّ اللَّهَ لَيُمْلِي لِلظَّالِمِ حَتَّى إِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُ "Allah, zalime mühlet verir. Ama onu bir de yakaladı mı bir daha bırakmaz." [Muslim]
Ey alimler! Ey dinler dairesi temsilcileri! Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan ittika ediniz! ahiretinizi ve dünyanızı satmayınız! Dünya lezzetleri için ahiretin azabına maruz kalmayınız! Dolayısıyla sizlere, Mustafa Aleyhi's Selam'ın sözünü hatırlatırız ki o, şöyle buyurmuştur:
انَّهُ سَتَكُونُ بَعْدِي أُمَرَاءُ مَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ "Benden sonra bir takım emirler olacaktır. Her kim onların yalanlarını tasdik eder ve yaptıkları zulümde onlara yardımcı olursa benden değildir. Bende ondan değilim." [en-Nesâi]
Hatta Süfyân es-Sevrî, onlara bakmayı bile haram olarak görmüş ve şöyle demiştir: Tagutun yüzüne bile bakmak haramdır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur:
وَلا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لا تُنْصَرُونَ " Sakın zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz!" [Hud 113]
O halde bu yöneticileri dost edinmeyiniz ve tarafsız da kalmayınız. Zira bu İslamî cemaatlerin nazarında daha iyisini hak ediyorsunuz.
Ey İslam'ın livasını taşıyan Tacikistan'daki Müslümanlar! Bu olaylar, Tacikistan yöneticilerinin gerçek yüzünü bir kez ifşa etmiştir. Buda bizleri, onları değiştirmek için güçlü bir şekilde çalışmaya itmektedir. Zira onlar, bizim görüşlerimize kulak vermemekte ve kafirlerle yan yana İslam ve Müslümanlarla savaşmaktadırlar. Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:
إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللَّهُ بِعِقَابٍ مِنْهُ "İnsanlar zalimi görürler de engel olmazlarsa, Allah'ın onları, katından bir ceza ile kuşatması çok yakındır." [Ebu Davud-Tirmizî]
Dolayısıyla zulmü, zalimliği, hıyaneti, pisliği, haramın helal kılınmasını ve hayra davet edenlere zulmedilmesini gördüğümüz zaman şayet zalimin elinden tutmaz isek, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın bizleri gazabıyla kuşatması hiç de garip olmayacaktır.
Hizb-ut Tahrir / Tacikistan olarak bizler sizleri, on küsur yıldan bu yana azim bir çalışmaya, yani İslamî Hilafet'i kurmaya davet etmekteyiz. Böylece umulur ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ], bu amelimizden dolayı bizleri bu tagut yöneticilerin şerlerinden korur ve hesap günü de bizleri rezil rüsva etmez.
İbn-u Abbas, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
سَتَكُونُ أُمَرَاءُ فَتَعْرِفُونَ وَتُنْكِرُونَ فَمَنْ عَرَفَ بَرِئَ وَمَنْ أَنْكَرَ سَلِمَ وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ "Öyle yöneticileriniz olacak ki onları bileceksiniz ve terk edeceksiniz. Her kim tanırsa beri olur, her kim reddederse selameti bulur, velakin her kim de rıza gösterip tabi olursa..." [Muslim]
Bu hadis açıkça delalet etmektedir ki; vacip olan sadece yöneticilerden uzak durmak ve onlarla içli dışlı olmamak değil bilakis vacip olan, onlarla sürekli olarak mücadele etmek, dahası onlarla savaşmak ve onların yerine kitap ve sünnetle hükmedecek bir Halife nasbetmektir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tacikistan
H. 4 Safer 1433
M. Cuma, 30 Aralık 2011