بسم الله الرحمن الرحيم
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti’nden Ez Zeytune Topraklarındaki Değerli Tunus Halkına Bir Çağrı
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجاً * قَيِّماً لِّيُنذِرَ بَأْساً شَدِيداً مِّن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً حَسَناً “Hamd O Allah’a ki, kendi katından şiddetli bir azap ile korkutmak; Salih amellerde bulunan müminleri, güzel bir mükâfatla müjdelemek için kulu (Muhammed’e) kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik meydana getirmedi; onu dosdoğru sapasağlam tuttu.” [Kehf 1-2]
Size sesleniyoruz. Bu yozlaşmış sistemden iyice bıktınız. Politikacılara, meclise ve hükümetlere olan güveninizi kaybettiniz. 25 Temmuz için sevinmediğinizi biliyoruz. Ancak ne var ki çaresiz ve hain hükümetten, yozlaşmış ve palyaço meclisten, laik ve acınası siyasi partilerden kurtuldunuz. Ya da böyle sanıyorsunuz. Gerçekten sefil ve yozlaşmış sistemden kurtuldunuz mu?
Cumhurbaşkanı, olağanüstü önlemler açıkladı ve şu üç şeye karşı çalışma başlattı:
- Yolsuzlukla mücadele. Cumhurbaşkanı yolsuzlukla mücadeleyi yozlaşmış kişilere indirgedi. Cumhurbaşkanının mantığına göre, yozlaşmış kişilerin cezalandırılmasıyla yolsuzluk sona erecektir.
- Parlamenter sistemin başkanlık sistemine değiştirilmesi. Parlamenter sistemin, Tunus’taki siyaset sahnesinin doğasıyla uyuşmadığı düşünülüyor. Cumhurbaşkanının 1959 anayasasına dönüş çağrısı yaptığını hatırlıyoruz. 1959 anayasa yüzünden yaşadığımız felaketleri unutmuş gibi görünüyor.
- Seçim yasasının değiştirilmesi. Böylece küçük partilerin meclise girişi önlenecek, karar ve yasamada iki ya da üç parti söz sahibi olacak.
Ey değerli Tunus halkı! Şüphesiz bu yol risklidir, riskli olması iki şeyden kaynaklanıyor:
1- Kapitalist demokratik sistem korunuyor. Bu sisteme göre güçlü bir avuç elit, halkın kaderine hükmediyor. “Yasal” fonlarıyla istediklerini meclise sokarlar, çıkarlarına göre yasa yaparlar. Böylece İslam’ın, adil ve hikmetli hükümlerinin yönetim ve yasamadan dışlanmasıyla büyük zulüm devam eder.
2- Bu yol, Tunus’un en büyük sorununu çözmez. Tunus’un en büyük problemi, yabancıların Tunusluların kaderine karar vermesidir.
Tunus’un sorunu ve tüm krizlerinin nedeni, 19. yüzyıldan beri sömürgeci kâfir güçlerin ülkenin işlerine müdahale etmesidir. Hazırlanan anayasa mandacılığa, sonra da Fransız sömürgesine zemin hazırladı. İngiliz ajanı Burgiba döneminde de sömürgeci müdahale devam etti. İngilizler, Burgiba’yı Bin Ali ile değiştirdiler. Sonra devrim sürpriziyle karşılaştılar. Hemen Tunus’a üşüştüler, halkı ve tercihlerini desteklediklerini ileri sürdüler. Ama eski ajanları yeni ajanlarla değiştirdiler ve Tunus’un işlerine müdahalelerini sürdürdüler. Peki, 25 Temmuz’dan sonra şartlarda ne gibi değişiklik oldu?
Ey değerli Tunus halkı! Yabancıların Tunus’un işlerine müdahil olduklarını gözlerinizle görüyorsunuz. En büyük ve en tehlikeli sorun, Cumhurbaşkanı Kais Said de dâhil olmak üzere tüm siyasi sınıfın bu müdahaleleri kabul etmiş olmasıdır. Tüm laik partilerin (Nahda Partisi, Özgür Anayasa Partisi, Tunus’un Kalbi Partisi, Yaşa Tunus Partisi vb.) yabancı elçiliklerle temas içinde olduğunu biliyorsunuz. Her birinin itaat ettiği, uşaklığını yaptığı ve güç bulduğu bir efendisi var. Duymuşunuzdur, Cumhurbaşkanı Said, Fransa’nın Tunus’u sömürdüğünü kabul etmiyor. Fransız yasalarını övdüğünü, boynu bükük bir halde Fransa ve Amerikan başkanlarını dinlediğini duydunuz. Neredeyse her gün telefonda görüşüyorlar, talimatlar yağdırıyorlar, yasaklamada bulunuyorlar. Cumhurbaşkanı da dinliyor, heyetlerini karşılıyor, rızalarını arıyor ve onlara teminat veriyor... Niçin? Amerika, Fransa ve İngiltere’nin ülkemize ve yaşam biçimimize müdahalesi niye? Cumhurbaşkanı buna neden izin veriyor? Görüşmemek için mazeret ileri süremez mi? Yoksa cesaret edemez mi? Sonra cumhurbaşkanı, heyetlerin istedikleri kişilerle görüşmesine niye izin veriyor? Dışişleri cumhurbaşkanını yetkileri arasında değil mi? Büyükelçilerin (İngiltere, Fransa ve Amerika Büyükelçilerinin) ülkede özgürce dolaşmalarını yasaklayamaz mı?
Bu bağlamda
1- Tunus’un yiğitlerine, âlimlerine ve vaizlerine sesleniyoruz:
Tunus’taki yolsuzluğun “yasal” olduğunu biliyorsunuz. Yozlaşmış yasalar, ülke servetini yağmalayan üst düzey yetkilileri, yabancı fonlardan para alan birçok örgütü aklamıştır. Çünkü yasa yabancı fona izin veriyor. Ülkede istediklerini yapıyorlar, mecliste onanan ve yürütme tarafından uygulanan insan yapımı yasalar aracılığıyla yasal bir şekilde yabancıların çıkarlarına hizmet ediyorlar.
Yozlaşmış kişilerin binlerce sorunuyla oyalanıp duruyorsunuz. Ömrünüz, cüzi sorunları izlemekle geçiyor. İnsan yapımı yasalar olduğu sürece yolsuzluk bitmeyecek ya da azalmayacaktır. Yolsuzluk devam edecek ve hatta yaygınlaşacaktır. Evet, sömürgecilerin baskınlarıyla, Tunus ve sistemlerini (yargı sistemi dâhil) istismarlarıyla oyalanacaksınız. Çünkü yasa, dış müdahaleyi suç saymıyor.
Allah’ın kitabında hükmün sadece Allah’a ait olduğunu biliyorsunuz. Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmedenler, ya fasık ya zalim ya da kâfirdir. Yine Allah’ın kitabında, kâfire ve yasalarına teslimiyetin en büyük suçlardan sayıldığını biliyorsunuz. Müslümanlar sizden hak sözü söylemenizi bekliyor. Tunus’u sadece İslam ve hükümleri kurtaracaktır. Yönetimde, siyasette, ekonomide ve eğitimde bu hükümler uygulanacaktır. Ülke ölümcül bir kriz içindedir, düşmanlar ülkenin her tarafında özgürce dolaşıyor. Sömürgeci kâfirler, İslam’ı dışlıyorlar, küfrün hâkim olmasını ve iradelerine teslimiyet gösterilmesini istiyorlar. Ciddiyetle çalışmanın zamanı değil mi? Aranızda İzz ibn Abdul Selam yok mu? İzz ibn Abdul Selam zalim yöneticilere meydan okudu, Müslümanların kelimesini birleştirdi, döneminde saldırgan kâfirlere karşı açık zafer elde etti.
Ey âlimler! Gün sizin gününüzdür, hakkı söylemenizi istiyoruz. Minberlerde hakkı söyleyin. Tüm insanları, güçlü bir devlet kurmaya çağırın. Temeli, İslam akidesi, sütunları da adaletli hükümleri olacaktır. Rasûlullah’ın Halifesinin yönetici olduğu bir devlette, ancak bu mümkündür. İnsanlar, kendilerini gütmesi ve Allah’ın aziz kitabında indirilenlerle yönetmesi için o Halifeye biat edeceklerdir.
2- Güvenlik ve askeri liderler içindeki onurlu ve samimi kişilere sesleniyoruz:
Siyasilerin ihanetlerini en iyi siz bilirsiniz. Biz, analizlerle, eylemleri ve söylemleriyle ihanetlerini biliyoruz. Sizse gece gündüz ihanetlerine tanık oluyorsunuz. Elçiliklere gidip gelen herkesi görüyorsunuz. Yabancı büyükelçilerin tüm hareketlerini, kimlerle görüştüklerini ve kimlerle komplo kurduklarını biliyorsunuz. Evet, bunu hem fikirsel olarak biliyor hem de gözlerinizle de görüyorsunuz. Peki, daha ne zamana kadar sessiz kalacaksınız, teslimiyet göstereceksiniz?
Ülkenizi ve halkınızı düşmanlardan korumak için Allah’ın yüce Kitabı üzerine yemin etmediniz mi? Bu zaman, Tunus’u hainlerden korumanın ve kaderinizle oynayanlara el çektirmenin zamanıdır. Gün sizin gününüzdür. Sizi, ümmetinizin, dininizin ve ülkenizin yanında yer almaya çağırıyoruz. Bizi sömürgeci dış müdahaleden korumaya davet ediyoruz. Öyleyse:
- Düşman ülkelerle (özellikle Amerika, İngiltere, Fransa) ilişkiye girenlere kalkan olmayın, onları şüpheli toplantılardan men edin.
- O ülkelerle işbirliği yapanları reddedin, ajanların imzaladığı kötü anlaşmaların, İngiltere’nin özellikle Savunma, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarıyla imzaladığı sözde güvenlik anlaşmalarının ve Amerika ile imzalanan askeri sözleşmelerin iptalini isteyin. Askeri tatbikatlara katılmaktan kaçının.
Ey ez Zeytune ve Kayravan topraklarındaki sevgili halkımız! Bugün yaşadığımız tüm kötülüklerin ve belaların kaynağı, şu iki husustur:
- Birincisi, sömürgeci hegemonya ve siyasi sınıfın sömürgeciye olan uşaklığı.
- İslam’ın ve hükümlerinin dışlanması, Batılı yabancı yasaların uygulanması.
Bugün öncelikli görevimiz, kendimizi ve ülkemizi kurtarmaktır. Ülkemizi Batı etkisinden kurtarmak, işlerimize müdahalesini reddetmekten, Batı ile ilişkiye giren ya da müdahalesini kabul eden (yönetici olsun ve ya olmasın) her politikacının kökünü kazımaktan geçer. Çünkü Allah’a ve Rasûl’üne ihanet eden yöneticilerin entrikası olmasaydı, Amerika, İngiltere veya Fransa ülkemizi sömüremezdi.
Yapmamız gereken, bizi köleleştiren Batı demokrasisini reddetmek ve yüce İslam’a sımsıkı sarılmaktır. İslam’ın dünya ve ahiret ile ilgili çözümleri ve hükümleri, sıkıntılarımızı giderecek, milletlerin kuyruğu olmaktan insanlığın liderliğine yükseltecektir. Davet ve cihat ile dünyaya iyilik Risaletini taşımak, ancak bir Halifenin seçimiyle mümkündür. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Medine’de kurduğu gibi gerçek ve güçlü bir devletin inşasıyla mümkündür. Halife, bizi Allah’ın Şeriatıyla yönetecek ve kurtuluş için bize liderlik edecektir.
Öyleyse Aziz ve Kaviyy olan Allah’a güvenin. Çünkü O, bizim Mevla’mızdır. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır. Allah’ın şu sözü bize yeter:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ * ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ * أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا * ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa çıkarmasındandır. Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri vardır. Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.”[Muhammed 7-11]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
H. 2 Safer 1443
M. Perşembe, 09 Eylül 2021