بسم الله الرحمن الرحيم
Koalisyonun Meşruluğuna 100'ü Aşkın Ülke Değil, Suriye Halkı Karar Verecektir
Başbakan Erdoğan 28.12.2012 Cuma günü katıldığı bir programda Suriye hakkında sorulan bir soruya, Suriye'nin Esed sonrasına hazırlandığını, tüm çalışmaların bunun için yapıldığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı: "Şu anda orada Beşşar gittiği anda farklı ne olursa olsun herhangi bir boşluk olmadan anında hemen orada yeni bir hükümetin kurulabilmesi için bir geçiş döneminin aktörlerinin hazırlanması lazım. İşte bu koalisyon onun için var." Başbakan bu sözü ile Suriye halkının yanında değil, ABD ve Batılı devletlerin kirli planlarının yanında olduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Çünkü Suriye konusundaki endişeleri giderek artan Batılı devletler, alternatif bir yapı arayışına girmişlerdir. Suriye Ulusal Konseyi ile başlayan bu ilk girişimler bekleneni vermeyince, Koalisyon kurulmuş ve bu koalisyon evvela Avrupa devletleri ve Amerika tarafından Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanınmıştır. İşte Başbakan, Batılı devletler ile uşaklarının Suriye halkına dayatmaya çalıştığı bu koalisyonu Türkiye'deki mülteciler üzerinden Suriye halkına pazarlamaya çalışmaktadır. Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Muaz el-Hatib'i yanına alan Başbakan 30.12.2012 Pazar günü Şanlıurfa'da halka şöyle seslenmiştir: "Kardeşlerim, şu anda dünyada 100'ü aşkın ülke bu kardeşimizin (Muaz el-Hatib) ve ekibinin liderliğini kabul etmiş vaziyette. Bu ne demek? 'Ey Esed biz seni artık tanımıyoruz, hadi defol' demektir."
Peki Başbakan niçin böyle bir reklam yapma ihtiyacı hissediyordu? Çünkü herkes gibi o da biliyor ki Suriye halkı bu koalisyonu reddetmekte, kendi temsilcisi olarak tanımamaktadır. Hatta bu koalisyonu Amerikan kuklası olarak görmektedir. O nedenle 100'ü aşkın ülkenin onu masa başında tanıması, gerçekten halk nezdinde tanındığı ve meşruiyet sahibi olduğu anlamına gelmez. Aynen "İsrail" gibi, neredeyse tüm dünya ülkelerinin onu tanınması, ona ne varlık hakkı, ne de meşruiyet kazandırır.
Madem ki bu koalisyon Batılı devletler tarafından pazarlanıyor ve Suriye halkı da onu kabul etmiyorsa, nasıl bir çözüm yolu bulunabilir? İşte buldukları çözüm, kendi iğrenç zihniyetlerini yansıtan bir istismar örneğidir. Esed'in ekmek kuyruğundaki insanları bile bombalayarak perişan ettiği halkın kış ortasında maruz kaldığı açlık, fakirlik ve çaresizlik, onlara halkın duygularını çalabilecekleri bir kapı aralamış, bu minvalde Suriye için "bir ekmek bir battaniye" adı altında Türkiye çapında bir yardım kampanyası başlatılmıştır. Fakat bu kampanyanın Suriye'de fırınların bombalanması akabinde gelmesi dikkat çekicidir. Bir bakıma bu kampanya ile koalisyonun halk nezdinde meşruiyet kazanması için bir fırsat kollanmış gibidir. O nedenle bu yardımların nereye ve kimlere taşınacağı şimdiden şaibeli bir konu haline gelmiştir. Suriye'de 20 ayı aşkındır süren bu vahşi katliamlar karşısında sesini çıkarmayan Diyanet'in de ilk kez bu hafta hutbelerde Suriye'yi hatırlaması, Müslümanlara karşı hassasiyetinin ne derece felce uğramış olduğunun kanıtıdır.
Suriye halkına ekmek ve battaniye götürmek her vicdan sahibi Müslümanın yaptığı ve yapacağı bir davranıştır. Ancak Müslümanların kardeşlik ve insaf duyguları, kirli bir siyasi plan uğrunda istismar ediliyorsa, bunu ifşa etmek de o yardımı yapmak kadar önemli ve gereklidir. Çünkü aslında maksat, İslam için direnen insanları açlığa mahkûm etmek veya bunu istismar etmek suretiyle, Suriye halkının koalisyonu kabullenmesini sağlamaktır.
Ayrıca Başbakan'ın konuşmasında zalim Esed'e "defol git" ifadesini kullanmış olması da çok manidardır. Yirmi aydır Suriye'de taş üstünde taş bırakmayan bu katile Suriye halkı ayaklanmasını başlattığı ilk gün "defol git" dediği halde, Başbakan o günlerde adamlarını gönderip kalması için Esed'e nasihat edip taktik veriyordu. Sonra BM ile birlikte hareket ederek Müslümanların daha çok kanını dökmesi için Esed'e zaman kazandırıyordu. Amerika Esed'in ipini çekmeye hazırlandığının sinyalini verince, Erdoğan'ın söylemleri de aynı paralelde değişti. Herkesin hatırlayabileceği gibi benzer bir tavır değişikliği, Başbakan'ın NATO'nun Libya'ya müdahalesi konusunda da yaşanmış, o zaman Başbakan'ın bu tür dış politika konularına kendi başına karar vermeye muktedir olmadığı açıkça görülmüştü.
Bunca saptırmacadan sonra aynı Başbakan Şanlıurfa'da halka seslenirken şöyle konuşuyordu: "Unutmayın, şunu çok açık, net görüyoruz. Aslında Allah'ın yardımı yakındır. Ve unutmayın. Siz çok çile çektiniz. Her kutlu doğum sancılıdır. Şu anda Suriye bir kutlu doğuma hazırlanıyor." Ancak o kutlu doğum, Başbakan'ın zannettiği gibi, Esed sonrası demokratik bir Suriye değil, halkın her gün sokaklarda haykırdığı gibi, Allah'ın izniyle kurulacak olan Hilâfet'tir ve Suriye Müslümanları, bu kutlu doğumu engellemek isteyen Kâfirler ve işbirlikçilerinin kürtajına asla izin vermeyecektir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 18 Safer 1434
M. Salı, 01 Ocak 2013