بسم الله الرحمن الرحيم
Müslümanların Küresel Jeostratejik Potansiyeli, Râşidî Hilâfet Devleti'nin Yeniden Kurulması İçin İtici Güç Olmalıdır
Bugün Müslümanlar, 3 Mart 1924 günü ilga edilen Hilâfet'in asırlar boyu kendilerine sağladığı o muazzam kuvvet ve azameti kaybetmenin acısını, başlarına gelen her musibette yaşamaya devam ediyor. Çünkü Hilâfet Devleti, kimi zaman çalkantılar yaşamışsa da, Medine'de kurulduğu günden kaldırıldığı güne kadar, daima Müslümanları birleştirmiş, onları korumuş, Allah'ın hükümlerini adaletle uygulamış ve İslam dâvetini nice topraklara taşımıştır. Ayrıca bulunduğu jeopolitik konum itibariyle, daima dünyanın en stratejik mevkilerini elinde tutmuş, adeta dünyanın merkezine oturmuştur. Hâkim olduğu dönemlerde siyasette en güçlü, orduda en muzaffer, ekonomide en gelişmiş, toplumsal düzende en istikrarlı, bilimde en ileri, kültürde en yüksek, medeniyette en köklü ve adalette örnek devlet olmuştur.
Hilâfet'in 20. yüzyılın başında yıkılmasından sonra, Müslümanlar bütün güçlerini, heybetlerini ve hakimiyetlerini kaybetmiş, toprakları paramparça edilmiş, servetleri yağmalanarak açlığa, fakirliğe ve cehalete mahkum edilmiş, evlatları katledilmiş, namusları kirletilmiş, inançları ve kutsallarına hakaret edilmiş, küfür ordularının sayısız savaşlarına ve işgallerine maruz kalmış, kafirlerin emrinde çalışan yöneticiler eliyle katledilmiş, hapsedilmiş, işkencelere uğratılmıştır. Bunlar yalnızca ilk akla gelen zulümler ve cürümlerdir. Daha da kötüsü Müslümanlar, inanmadıkları, hatta inançlarına aykırı küfür hükümleri ile yönetilmeye mecbur edilmiş, siyasal, toplumsal ve hatta bireysel yaşamlarında dinlerinden uzaklaştırılmışlardır.
Müslümanların bu zillet, hezimet, mağlubiyet ve esaret konumundan kurtarılması için, önceden olduğu gibi, Hilâfet Devleti'nin yeniden kurulması gerektiğine kuşku yoktur. Üstelik bu, Allah Subhanehu'nun kesin bir emri ve Rasulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesidir. Bununla birlikte, günümüzde realist yaklaşımın etkisinde kalan kimileri, kendilerince bunun mevcut koşullarda mümkün olmadığı iddiasındadırlar. Oysa bugün görüyoruz ki Amerika Birleşik "Devletleri" 50 eyaletten, Avrupa Birliği 27 ülkeden ve Rusya Federasyonu 83 federal bölgeden oluşmaktadır. Çin, 1 milyar 350 milyonluk nüfusu aynı ülkede bir araya getirmiştir. Pekala, 1,6 milyara varan sayılarıyla dünya nüfusunun %23'ünü teşkil eden Müslümanlar, neden 50 küsur devlete ayrılmış durumdadırlar? Dünyanın en sahih ve en güçlü ideolojisi olan İslam'a sahip oldukları halde Müslümanları tek bir devlet çatısı altında bütünleşmekten alıkoyan nedir? Bugün İslam toprakları üzerinde dünya petrol rezervinin %74'ü, doğalgaz rezervinin %54'ü ve 1 trilyon dolarlık altın rezervi mevcuttur. Müslümanların 4,7 milyon hazır askeri gücü bulunmaktadır. Görünür gelecekte dünya nüfusunun 1/3'ü Müslümanlardan oluşacaktır. Dünyanın en verimli toprakları, en zengin madenleri ve kritik geçiş noktaları da yine buradadır.
Ey Müslümanlar!
Bu muazzam güce sahip Müslümanları tek devlet altında birleştirecek olan Hilâfet, şer'an farz, aklen mümkün ve siyaseten kaçınılmazdır. Hilâfet'i yıkan kâfir İngilizlerin başbakanlarından Henry Bannerman'ın 1906 yılında söylediği şu sözler, Müslümanların sahip oldukları stratejik potansiyelin apaçık ifadesi değil midir: "Müslümanlar, bilinen ve keşfedilmemiş pek çok rezervler barındıran son derece verimli toprakları kontrol ediyorlar, dünya rotalarının kesişim noktalarına hakim durumdalar, toprakları nice hadaratların ve dinlerin beşiği. Bu insanların tek bir imanı var, tek bir dili var, tek bir tarihi var ve hepsi de aynı özlemlere sahip. Hiçbir doğal engel onları birbirlerinden ayıramıyor... Bu ümmet, şansı yaver gider, tek bir devlet bünyesinde birleşebilirse dünyanın kaderi onun ellerine geçer ve Avrupa'yı dünyanın geri kalanından koparır." Ey Kerim Kardeşler! Batılıları korkutan bu gücü, Müslümanlar ve yöneticileri neden hissedemiyor? Neden Hilâfet'in yeniden ikamesi ve yeni bir küresel gücün doğuşuna öncülük edilmesi için harekete geçilmiyor? Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu müjdesi, Allah'a ve Rasulü'ne iman edenlerin harekete geçmesi için yetmez mi?
ثُمَّ تَكُونُ خِلاَفَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "... Sonra da Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilâfet olacaktır."
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 19 Rabi’-ul Âhir 1434
M. Cuma, 01 Mart 2013