Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ne Zamana Kadar, "İktidar Olan Ama Muktedir Olamayan" Yöneticilere Destek Vereceksiniz, Ey Müslümanlar?

Üç Yahudi gencin ölümünü bahane ederek, Mübarek Ramazan günlerinde Gazze'de kanlı bir katliam başlatan, sahilde top oynayan çocukları bile katletmekten çekinmeyen Yahudi varlığı, tüm dünyanın ve bilhassa Müslümanların başındaki devletlerin suskunluğu karşısında, dün gece kapsamlı bir kara operasyonu başlattı.

Allah'u Teâla'nın beyan ettiği gibi, Yahudiler dünyanın en korkak insanlarıdır. Ya Allah'ın ipine -ki bugün sahip değiller- ya da insanların ipine sarılmadıkça asla kendilerini güçlü ve güvende hissetmezler. Bugün onlara böylesine acımasız ve pervasız bir katliama girişme cüreti veren şey, insanların yani dünya devletlerinin ipine sarılmış olmalarıdır ki bunların başını Amerika ve Avrupa devletleri çekmektedir. Ancak mesele, kafirlerin kafirlere destek vermesi ve Müslümanları katletmesi değildir. Bilakis bu gayet tabii bir durumdur ve bunda şaşılacak bir şey yoktur. Anormal ve asla kabul edilemez olan, Müslümanların başındaki yöneticilerin Yahudi varlığına verdiği destek ve İslam Ümmetinin, bilhassa güç sahiplerinin bu katliamlar karşısındaki suskunluğudur.

Peki Filistin'e kim yardım edebilir? Meydanlarda kendi halkını katleden, masum insanları idama mahkûm eden ve sözde arabuluculuk çabaları altında Arap dünyasındaki kirli imajını düzeltmeye çalışan Mısır cuntası mı? Kendini korumaktan aciz, yıllar öncesinden Yahudi varlığına teslim olmuş ve topraklarını hibe etmiş Ürdün kraliyeti mi? Üç yıldan fazladır halkına savaş açmış, kendi ülkesini kendi elleriyle yıkmış, kendi halkına karşı katliamlarıyla Yahudi varlığını bile geçmiş Suriye diktatörlüğü mü? Düne kadar güya kendisini Müslümanların ve Mescid-i Aksa'nın hamisi saymış, sözde Filistin direnişini desteklemiş, bugün ise mezhepçilik taassubuna boğulup Müslümanlarla savaşan İran pragmatistleri mi? Müslümanların mukaddes topraklarına sahip olduğu halde İslam'ın hayrından uzak kalmış, Müslümanlara karşı her şer komplonun bir şekilde içinde yer almış, her sıkıştıklarında kâfirlerin imdadına koşup ekonomilerini kurtarmış Suud kraliyeti mi? Müslümanların servetleriyle zengin olmuş, kendi benliklerini tatmin etmekten başka İslam'a ve Müslümanlara hiçbir faydaları dokunmamış, kâfirlerin sözde her "barış" girişimlerine kucak açmış Körfez devletçikleri mi?

Yoksa 1948'de gaspçı Yahudi varlığının kuruluşunu onaylamış, Srebrenitsa'da Bosnalı Müslümanları katledilmek üzere Sırplara teslim etmiş, Müslümanlara karşı işlenen tüm katliamların noteri gibi davranmış Birleşmiş Milletler mi? Bütün bir İslam Ümmeti şöyle dursun, Arapların bile hiçbir sorununu çözememiş, toplantı ve konferans düzenlemekten başka hiçbir şey becerememiş, varlığı kendinden menkul Arap Birliği mi? Yoksa hiçbir yaptırım gücü olmayan ve göstermelik bir yapı olmaktan öte geçemeyen İslam İşbirliği Teşkilatı mı?

Yoksa tüm bunların, yani uluslararası güçlerin, Birleşmiş Milletler'in, bölgesel örgütlerin ve komşu ülkelerin hiçbir şey yapmadığını söyleyen, her fırsatta onları eleştiren, artık harekete geçme zamanının geldiğini söyleyen, bölgesel güç iddiasına rağmen "gürlüyor ama bir damla bile yağmıyor" dedirten Başbakan Erdoğan'ın yeni Türkiyesi mi?

Ey Müslümanlar! Her Ramazan ayında olduğu gibi, bu Ramazan'da da Müslüman kanı akmaya devam ediyor. Müslümanların kutsalları hiçe sayılıyor, onurları ayaklar altına alınıyor. 1,5 Milyarı aşkın nüfuslarına rağmen 3-5 milyonluk Yahudi varlığı tarafından pervasızca katlediliyor. İslam toprakları üzerinde kurulu 50 küsur devlet hiçbir işe yaramıyor, bu katliam karşısında hiçbir caydırıcılık taşımıyor, hiçbir mazlumun imdadına yetişemiyor...

Ey Müslümanlar! Muhakkak ki yöneticileriniz, hem zalim, hem akılsızdırlar. Zalimdirler, çünkü uyguladıkları küfür hükümleriyle hem kendilerine, hem de halklarına zulmederler. Zulüm karşısında üzüntü duyduklarını bile ifade edemezler. Akılsızdırlar, çünkü yıllardır güya çözüm arayışlarına düştüler. Arabuluculuk girişimlerinde bulundular. Barış çağrıları yaptılar. Uluslararası kararlar ve yaptırımlara sığındılar. Nice konferanslar ve toplantılar düzenlediler. Ama Yahudi varlığını hiçbir zaman durduramadılar. İzledikleri politikalar hiçbir işe yaramadı. Aksine Yahudilerle olan ilişkilerini koparma cüreti bile gösteremediler. Büyükelçiliklerini ve ajanlarını topraklarından kovamadılar. Askeri anlaşmalarını iptal edemediler. Ticari ilişkilerini kesemediler. Ordularını ise zaten harekete geçiremediler.

Ey Müslümanlar! Kimileri suça doğrudan iştirak eden, kimileri susup seyreden, kimileri de -misyonları gereği- hamasi laflarla Müslümanların duygularını okşamaktan başka hiçbir şey yapmayan bu yöneticileri desteklemekten vazgeçin artık! Onlar sizin varlığınızla varlar, sizin gücünüzle ayaktalar. Siz onlardan yüz çevirince, ne hale düştüklerini Arap baharında gördük. Koltukları ve makamları için oylarınıza nasıl da muhtaç olduklarını görüyoruz.

O halde, ilk icraatıyla Yahudi varlığını ortadan kaldıracak, kınama mesajları yerine karşı konulmaz ordularıyla zalime haddini bildirecek, yalnızca Müslümanları değil, tüm insanlığı karanlıklardan aydınlığa yöneltecek olan İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması için çalışan Hizb-ut Tahrir'e destek verin ki Allah'ın hükmü tahakkuk etsin.

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ "Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın." [Tevbe 14]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 20 Ramazan 1435
M.  Cuma, 18 Temmuz 2014

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER