بسم الله الرحمن الرحيم
Yaşanan Trajedi ve Akan Onca Kanın Ardından Hadi ve Geçiş Konseyi Arasında Riyad Anlaşması İmzalandı, Peki, İslam ve Hükümleri Anlaşmanın Neresinde! Anlaşma, Kirli Siyasi Bir Oyundur, Aktörleri Yemen Halkının Kanı, Senaryosu da İktidar Paylaşımıdır
05 Kasım 2019 Salı günü, Yemen Başbakan Yardımcısı Salim el-Hanbeşi ve Güney Geçiş Konseyi temsilcisi Nasır el-Habci, 02 Ağustos 2019’dan beri devam eden güç mücadelesini sona erdirmek için Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir anlaşma imzaladılar. Anlaşma, 24 bakandan oluşan bir hükümetin kurulmasını, bakanlıkların kuzey ve güney illeri arasında yarı yarıya paylaşılmasını, güney illerindeki bazı valilerin Hadi tarafından atanmasını, hükümet ve Geçiş Konseyine bağlı askeri güçlerin birleştirilip Savunma Bakanlığı’na katılmasını, İçişleri Bakanlığı öncülüğünde güvenlik güçlerinin yeniden düzenlenmesini, çatışmalara katılmak için mevzilerini terk eden askeri güçlerin Aden, Ebyan ve Şebve illerine tekrar dönmesini, anlaşmanın uygulanmasını izlemek için Suudi Arabistan önderliğindeki meşruiyeti destekleme koalisyonu gözetiminde bir komitenin kurulmasını öngörüyor... Onlarca cana, yüzlerce yaralıya mal olan bir savaşın ardından imzalar atıldı. Ama gerginlik hâlâ devam ediyor. Defalarca ertelenen Riyad’daki imza töreninde Amerikan ajanı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile İngiliz uşağı Abu Muhammed bin Zayed de hazır bulundu.
Bu anlaşmadan, Amerika ve yandaşlarının Yemen’den ayrılması için İngiliz ajanı BAE’ye baskı uyguladıkları anlaşılıyor. Bu sayede yüksek konsey içindeki Baum kanadı -orijinal Amerika yanlısı bir harekettir- ve benzerleri, Güney Yemen’de Hadi, Geçiş Konseyi ve takipçileri ile iktidar yarışına girebilecekler. Ayrıca BAE güçlerinin Güney Yemen’den ayrılması, Riyad güçlerinin Baum hareketine erişimini kolaylaştıracak, Amerikan ajanlarının Güney Yemen’deki yönetime katılımını sağlayacaktır. Çünkü hem Hadi hem de Geçiş Konseyi İngiliz ajanıdır. Aralarındaki savaş, Amerikan hareketine darbe vurmak içindi. Hizb-ut Tahrir, 13 Ağustos 2019 tarihinde yayınladığı soru cevapta açıkça bundan söz etmişti. “Yemen’in güneyinde İran destekli Amerikan ajanı muhalif aktivist Hasan Baum liderliğinde 2007 yılında kurulan Güney Hareketi vardı... İngiltere, Baum’un eylemlerinden korkuyordu. İngiltere’nin bu korkusu, Salih’in ölümünün ardından zirve yapmıştı. Husiler, kuzeyde etkisini arttırmasının ardından kuzeyde etkisi erozyona uğrayan İngiltere, Yemen yönetiminde ya da en azından güneyde varlığını sağlayacak bir baskı aracına sahip olmak için güneyde yandaş bir güç yaratmak istedi ve konu üzerinde ciddi şekilde düşünmeye başladı... Suudi Arabistan kontrolündeki Hadi’ye tamamen güvenmeyen İngiltere, nüfuzunu güneyde yoğunlaştırmak amacıyla kafa yormaya başladı. BAE yoluyla Güney Hareketi’ne sızmak ya da sahada liderlik edecek yeni bir hareket yaratmak ve Güney Hareketi’ni marjinalize etmek için bu mesele üzerine eğildi… BAE ve yandaşları aracılığıyla güney sorununda rekabet etmek için Baum kanadına paralel bir güney hareketi kurmaya odaklandı. Aradığını Güney Hareketi’nin tanınmış liderlerinden biri olan Aydarus El Zübeydi’de buldu...”Şimdiyse Amerika, Muhammed b. Selman üzerinden İngilizlerin etkisine darbe vurmak, güneydeki Amerikan ajanlarını iktidara taşımak, Hadi ve Geçiş Konseyi’ni tek bir taraf olarak müzakerelere sokmak istiyor. İngilizler ise iki taraflı olarak müzakerelere girilmesi taraftarı.
Bu anlaşma, bu ülkedeki yöneticilerin yanı sıra anlaşmada hazır bulunan bölge ülkeleri yöneticilerinin, kafir Batının özellikle eski sömürgeci İngiltere’nin ve ülkenin kontrolünü ele geçirmek isteyen Amerika’nın köleleri olduğunu kanıtlıyor. Onlar sadece sahte tanıklardır. Aktörler, ABD ve Birleşik Krallık’tır. Anlaşma kapitalist mantığa göre imzalandı. Sorunlar parçacıklara ayrılıp kotalaştırıldı. İslam hükümlerinin anlaşmada hiçbir payı yok.
Yemen’de siyasi amaçlara erişmek için güç kullanımı yasallaştırıldı. Örneğin Geçiş Konseyini kullanan İngilizlere karşı Amerika, aynı yöntemi kendisi de kullandığı için tek bir söz dahi etmedi. BM Özel temsilcisi Cemal Bin Ömer eşliğinde Husilerin Sana’nın kontrolünü ele geçirmesini sağlamıştı.
Güneydeki gibi Kuzey Yemen’deki insanların da İslam’ın gölgesi altında yaşamaya can attıklarını biliyoruz. Çok uzun süredir İslam’dan yoksunlar. Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden bu yöneticiler yüzünden sadece geçim sıkıntısını miras aldılar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً “Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” [Taha 124]
Hizb-ut Tahrir olarak biz, aynı akideye inanan insanlar arasında akan kanı durduracak bir çözüme karşı değiliz. İslam’ın, bireyler ve gruplar arasını barıştırmaya teşvik ettiğini çok iyi biliyoruz. Ancak bu yöneticiler, Allah’ın indirdiğiyle hükmetmedikleri ve ümmet düşmanı kâfir Batı ve BM ile bağlantılı oldukları sürece anlaşma, Yemen halkını acılarından kurtarmayacaktır. Kâfir Batı, küçük büyük her soruna müdahil olduğu sürece ülkedeki çatışma devam edecektir. Bu nedenle Yemen’deki bu durum, bu minval üzere devam ettiği sürece Raşidi Hilafet Devleti kurulana değin yaşanan gelgitler öylece devam edecektir.
Hizb-ut-Tahrir, kuzey ve güneydeki iman ve hikmet halkını ve tüm Müslümanları Allah’ın vaadi ve Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için birlikte çalışmaya davet ediyor. Hilafet, İslam ile hükmedecek, adaleti tesis ederek iyiliği yayacaktır. Dünya, bugün laik devletin baskısından mustariptir ve sadece İslam Devleti tarafından kurtarılacaktır. Numan b. Beşir hadisinde Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
H. 26 Rabi-ul Evve 1441
M. Cumartesi, 23 Kasım 2019