Avrupa Radikalleşme Gözü (EER) geçtiğimiz günlerde 27 Mayıs 2020’de “Hizb-ut Tahrir: Afganistan’da Büyüyen Bir Tehdit”başlıklı bir makale yayınladı. Yazar, Hizb-ut Tahrir çağrısını engellemeyen Afgan hükümetinin gayri faal önlemlerini eleştirdi. Hizb-ut Tahrir tehdidini daha ciddiye alması gerektiğini, hem kırsal hem de kentsel alanlarda grubun etkisinin arttığını, hükümete önemli bir tehdit oluşturduğunu öne sürdü.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, makalede geçen aşağıdaki noktalara dikkat çekmek istiyor:

Makale hiçbir alıntı, referans ve atıf içermediğinden ne bir araştırma raporu ne de bir gazetecilik statüsündedir. Yazar, topladığı eksik ve yanlış bilgiler ile sözde Hizb-ut Tahrir tehdidine karşı uyarmaya çalıştı. Makaleyi okuyan biri, yazarın Hizb-ut Tahrir ile ilgili basit ve temel konularda bile önemli hatalar yaptığını görür.

Doğrusu yazar, makalesinin ilk satırında “Hizb-ut Tahrir’in Afganistan’da 1952 yılında kurulduğunu”söyledi. Sonra farklı bir kaynağa dayanarak değişikliğe gitti ve Hizb-ut Tahrir’in 1952’de kurulduğunu belirtti. Oysa iki kaynak da Hizb-ut Tahrir’in kuruluş tarihini yanlış aktarmıştır. Farklı bir yerde yazar, Hizb-ut Tahrir’in barışçıl faaliyetleri başarısız olması halinde hükümeti devirmek için güç kullanacağını ya da cihat edeceğini iddia etti. Makalenin başındaki bu iki eksik bilgi, yazarın dezenformasyon açısından ne kadar ciddi olduğunu kanıtlıyor. Hizb-ut Tahrir, Filistin’de 1953 yılında kuruldu. “Entelektüel” ve “siyasi” çatışma yoluyla Halife ya da Hilafeti kurmak için çalışır. Hilafeti kurmak için şiddete başvurmaz ya da fiziksel araçlar kullanmaz.

Ayrıca yazar başka klişe hata daha yaptı. Hizb-ut Tahrir’i diğer gruplar ile ilişkilendirdi. “Hizb-ut Tahrir elemanlarının siyasi suikastlar işlemek için IŞİD, El Kaide, Pakistan ve Taliban’daki aşırılık yanlısı gruplar ile ortak operasyonlar yürüttüğünü”iddia etti. Hizb-ut Tahrir’in “siyasi suikastlar” işlediği iddiası, aslında Hizb-ut Tahrir’e karşı başka bağnazca bir iddiadır. Böyle ilişkilendirmeler Hizb-ut Tahrir’in kutsal mücadelesinden son derece uzaktır. Hizb-ut Tahrir ve mücadele geçmişi hakkında azcık bilgisi olanlar, kolayca bu iddiayı çürütebilir. Tersine Hizb-ut Tahrir, ümmetin siyasi ve etkili liderlerini değerli bir varlık olarak görür; Nedeni, desteklerini almak için entelektüel ve politik çağrı ile onlarla düzenli iletişim içerisinde olmasıdır. Bu pasajın yazarı, Hizbe iftirada bulunmak gibi büyük bir hata işlediği için Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan af dilemeli, EER de böyle uygunsuz ve önyargılı makale yayınladığı için Hizb-ut Tahrir’den özür dilemelidir.

Yazar, makalesinin başka bir yerinde “grubu eleştirenlerin Hizb-ut Tahrir’in IŞİD ve diğer cihadi grupların kültürel şubesi gibi çalıştığını, Afganistan ve Suriye’de IŞİD mücadelesi için asker devşirdiğini”söylediler. Bu iddia, öncekinde olduğu gibi son derece yanlış ve dünya çapında Hizbin gerçekleştirdiği kampanya gerçeğine aykırıdır. Hizb-ut Tahrir, El Kaide, Taliban ve IŞİD’in daha hayatta olmadığı bir zamanda İslam dünyasında köklü değişiklikler gerçekleştirmek için 1953 yılından beri entelektüel ve siyasi mücadele yürütmektedir. Hizbin IŞİD ve diğer cihat grupları ile işbirliği yaptığı iddiası, yazarın Hizbin misyonu ve metodolojisini bilmemesinden kaynaklı bir iftiradır.

Bu makaledeki doğru tek iddia, Hizb-ut Tahrir’in Afganistan’da büyüyor olmasıdır ve mevcut siyasi sistem demokrasi ile Afgan anayasası gibi gayri İslami her şeye reddetmesidir. Çünkü Hizb-ut Tahrir’e göre bugünkü kargaşanın temel nedeni, ABD “varlığı” ve ülkedeki Batılı rejimlerdir.

Bugün Afganistan Müslümanları ve mücahitleri, Hizb-ut Tahrir’in mi yoksa ABD işgali ve Avrupalı müttefiklerinin mi Afganistan’a gerçek tehdit oluşturduğunun farkında. Aslına bakılırsa, Batı terörizminin gerçek ve çirkin yüzü ortaya çıktı. Son yirmi yılda Afganistan’ı sadece “tabutlar ülkesine” dönüştürmekle kalmayıp aynı zamanda değerleri, kutsalları, onurları ve insanların varlıklarını da tehlikeye attılar.

Açıkçası halkta Batı işgale ve kuklalarına karşı artan kin ve nefret, ayrıca Afganistan’da Hizb-ut Tahrir’in olağanüstü yükselişi, gerçek tehdidin kim olduğunu tanımlıyor. Ortaya çıkan gerçekler gösteriyor ki ümmet, Hizb-ut Tahrir’i bağrına basmakta, güçlü bir şekilde desteklemektedir. Hizb-ut Tahrir, toplumda huzursuzluk çıkarmak ve hükümetleri devirmekten ziyade İslam ümmetinin hem bu dünyada hem de ahirette kurtuluşu ve refahı için çabalamaktadır. Yıllarca “Hilafeti” kurmak, uygulamak ve dünyaya İslam’ı taşımak istediğini ümmete kanıtladı.