Geçtiğimiz hafta Afganistan, çok sayıda örgütlü patlamaya tanık oldu. Patlamalarda 100’den fazla insan hayatını kaybetti. Bu terör saldırıları, neredeyse tamamen namaz kılanları ve okul çocuklarını hedef aldı. Hepsinin ortak özelliği Hazara etnik grubu mensubu olmalarıydı.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, bu saldırıları en güçlü ifadelerle kınıyor, Allah’tan ölenlere cennet, yaralılara acil şifalar, ölenlerin ailelerine sabrı cemil niyaz ediyor. Gerçek şu ki özellikle mübarek Ramazan ayında bu tür vahşi saldırıların meydana gelmesi ve tüm İslami değerleri ihlal etmesi, Afganistan Müslümanlarına karşı açık bir düşmanlıktan başka bir şey değil.

Biz, ABD ve NATO’nun Afganistan’dan aşağılayıcı bir şekilde çekilmesinden sonra Batı ve bölge ülke istihbarat servisleri ve casuslarının büyük bir kısmının Afganistan’daki faaliyetlerini askıya alarak ya ortadan kaybolduklarını ya da ülke çapına dağıldıklarına düşünüyoruz. Son patlamalar, parçalara ayrılıp dağılan istihbarat ajanlarının yeniden eyleme geçtiklerini, faaliyete başladıklarını gösteriyor. Zira patlamalar ve masum insanların ölümüyle İslam Emirliği üzerinde baskı kurmak amaçlanıyor. Bu baskıların amacı, görünüşe göre İslam Emirliği’ni ABD, Batı ve bölge ülke istihbarat servisleriyle işbirliği yapmaya ve IEA üzerinden siyasi taleplerini dayatmaya zorluyor. Ancak bu tür baskılar, fayda etmedi.

Aslında, güvenilir istihbarat materyallerine erişim eksikliği, Afganistan’da ABD’nin en ciddi güvenlik zorluklarından birisidir. ABD Özel Harekât Komutanı Richard Clarke, geçtiğimiz günlerde Kongre’de verdiği ifadede, “Afganistan’daki ABD istihbarat kapasitesinin azaldığını, ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan çekilmesinden bu yana hiçbir terörle mücadele operasyonu yürütülmediğini belirtti. Bu arada ABD’li senatörler, Afganistan’daki ABD istihbarat kabiliyetinin azalmasından derin endişe duyduklarını dile getirdiler.

Her ne kadar son saldırılar IŞİD üzerine yıkılmış olsa da 20 yıllık işgalde olduğu gibi ABD ve BM yetkililerinin açıklamalarıyla istihbarat ve askeri eylemler daha da artmıştır. Bu yıl da olduğu gibi saldırılar IŞİD’in üzerine yıkılmıştır. Bu tür ölümcül saldırılarda sofistike istihbarat taktikleri kullanılır. Kutsal ve dini mekânlarda belirli bir etnik grubu, ırkı ve dini hedef alan bu saldırılar, bir grubu [IŞİD] aşar. Zaten IŞİD, son sekiz aydır İslam Emirliği’nin ciddi baskısına maruz kalıyor. IŞİD’in yaptığı söylemek, Amerika ve BM yetkililerinin propagandasıdır. IŞİD’le mücadele kisvesi altında Amerika, Batı ve bölge ülke istihbarat servisleri Afganistan’da yıkıcı misyonlarını sürdürmek için IŞİD’in varlığını abartıyorlar.

ABD işgal güçlerinin aşağılayıcı yenilgisi ve tamamen geri çekilmesinin ardından ABD ve Batının etkisi Afganistan’da neredeyse sıfırdı. İslam Emirliği, bunun farkına varmalı ve tekrar sızmalarına izin vermemelidir. İslam Emirliği, Şeriatı ülke içinde tam olarak uygulamalı ve sınırları ötesine taşımaya başlamalı, Afganistan Mücahitleri arasında etkisini artırmaya çalışmalıdır. Çünkü Afganistan İslam Emirliği’nin en büyük sorumluluklarından biri insanların canını, kanını ve onurunu korumaktır. Batının baskılarını azaltmanın en önemli yollarından biri, Batı ile bağları koparmak ve ümmet başta olmak üzere Afganistan halkı ile yakınlığı güçlendirmek ve ilişki kurmaktır. Tarih, halkın güvenini kazanan, halkın rızası ile iktidara gelen herhangi bir sistemin [hükümetin], güçlü bir yönetim sistemi doğurduğunu ve kale gibi dış baskı ve yaptırımlara dayandığı kanıtlamıştır. İslam Emirliği, uluslararası laik kurumlar, ABD ve Batı ile ilişkileri kesmenin önemini anlamalı, ümmetle özellikle de Afganistan halkıyla kaynaşmanın yollarını aramalıdır. Bunun için insani yardım, BM ve yürütme ajansları üzerinden ülkeye sızmaya çalışan düşmanın etki yollarını hemen kapatmalıdır.