Laik figürler, cumhuriyetin yıkılması ve işgalin sona ermesinin ardından şoka uğradılar. Allah ile bağlarını çoktan kesen bu laik figürler, Batılı güçlerin kollarına atıldılar. Ancak şaşırtıcı bir şekilde Batı onların gereksinimlerini yerine getiremedi, arzu ettikleri sistem, güç ve konumlarını da koruyamadı. Bu nedenle işgal artıkları, genellikle geceleri kâbus görürler, ertesi gün de söylentiler yayarlar. İşte bu tür kuruntuların ve yanlış izlenimlerin yayınlandığı adreslerden biri de Hasht- e- Subh gazetesidir. Gazete, Hizb-ut Tahrir’e olan nefretini bir kez daha gösterdi. Pazartesi günkü baskısında gazete, “Hizb-ut Tahrir Afganistan’da Aşırılığı Daha Fazla Karıştırıyor” başlıklı bir makale yayınladı.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, Hasht-e-Subh gazetesinin kötü niyetli haberini şiddetle reddeder. Bu ajans sahadaki gerçeklere kilometrelerce uzaktadır. Çünkü iddiaları, çelişkilerle ve siyasi yanılgılarla doludur. Aynı zamanda bu gazete, İslami partileri Batı siyasetiyle ilişkilendirmeye çalışırken kendileri hem kalpleri hem de akılları ile Batının kucağına düşmüşlerdir. Laikler, laik düşünürler ve kurumları, Batı işgali ve sömürgecilik çatısı altında aktif olarak faaliyet gösteriyorlardı. Mantar gibi türediler, güçlü bir şekilde Batı işgalinin desteğini aldılar. Hükümette belli pozisyonlara geldiler, olanaklar sağlandı ve ayrıca işgalciler, onları bebekler gibi büyütüp beslediler.

Hizb-ut Tahrir, fikri ve siyasi bir partidir. Amacı ve yöntemi İslam’dır, içinde İslam’dan başka hiçbir şey barındırmaz. Dolayısıyla laiklerin (İslami bir sistemden bıkmış olanların) İslam ve İslami partiler hakkında söz söyleme ve/veya yorum yapma hakkı yoktur. Ayrıca derin bir İslami anlayışa sahip olmayanlar, şahsiyeti İslam ve İslam inancına dayanmayanlar, olaylara her zaman Batılı bir perspektiften bakanlar, Müslümanlar ve İslami partiler için Trafik Polisi gibi hareket etmemelidirler. Öte yandan laik düşüncenin taklitçileri olan bu insanlar, kendi felsefelerinin (Laiklik) farkında değiller. Bu yüzden Machiavelli’yi İslami gruplarla ilişkilendiriyorlar. Oysa Machiavelli, laik düşünce ekolünün babasıdır. Kapitalist dünya politikalarında onun ilkelerini uygular. Bu nedenle günlük olarak dezenformasyon, yalan ve propaganda yayan Hasht-e- Subh ve benzerleri, Machiavelli’nin itaatkar müritleri olduklarını, Machiavelli’nin ise şeytanın ana müridi olduğunu anlamalıdırlar!

Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bir mümin korkak ve cimri olabilir ama yalancı olamaz buyurdu. Cumhuriyetin son 20 yılında İslam’ı aşağılayan laik düşünürler, kamuoyu nezdinde yalancı olarak biliniyor. Bugün bile yalan, propaganda ve isyana teşvikte ön saflarda yer alıyorlar. Yıllarca işgalin bekası ve Batılı değerlerin kurumsallaşması için mücadele ettiler. Bugün bile hala işgal ile meşguller. Hizb-ut Tahrir’in Kaddafi’den nusret istediği yalanını uydurdular. Bir grup Hizb-ut Tahrir üyesinin, doğruyu göstermek için Kaddafi’ye gittiği doğrudur. Çünkü sünneti reddetmişti, bugünlerde laikler ve sıradan düşünürler de sünneti reddetmektedir. Bunlar, yıllardır İslam siyaset sistemini eleştiriyorlar, hatta Şeriat, Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ve sahabesine karşı çıkıyorlar. İslam’ın siyasi bir din ve hayat sistemi olmadığını söylüyorlar. Bu ise Allah’a büyük bir iftiradır.

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّـهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ  “Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.”^{[Enam 21]}

Biz, Yüce Allah’ın İslam’ın tekrar hayatımıza ve siyasetimize egemen olacağı vaadine doğru ilerliyoruz. Müslümanları cehaletle yaftalayanlar bilsin ki bugün Cumhuriyet yıkılmış, işgal bitmiştir. Batı dünyası gerilemektedir. Raşidi Hilafetin yeniden kurulacağını, laikler hoşlanmasa da insanların laikliğin vahşetinden kurtulacağını tüm insanlığa müjdeliyoruz.

فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ *بِأَيِّيكُمُ الْمَفْتُونُ“Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.”^{[Kalem 5-6]}