İki haftada bir yayımlanan Norveçli UTROP gazetesi, 13 Aralık’ta “İslami grup, Rohingyalı mültecileri istismar ediyor”başlığı altında Bangladeş’teki politik İslami parti Hizb-ut Tahrir hakkında bir makale yayımladı. Sözde araştırmacı gazeteci Lucy-Emilie Andersen imzalı makale, partinin aktivite ve amacı hakkında yalan ve uyduruk haberlerle dolu. Makale, Batının tipik İslamofobik korkularını beslemek için yayınlanmış sansasyonel bir yazıdır.

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, partinin imajını karalama propagandasının bir parçası olan bu haberi şiddetle kınıyoruz. Dahası söz konusu Batılı yayın kuruluşlarına, gazetecilere ve böyle sözde araştırma raporları yayınlayan kimselere faydasız olduğunu bildiğimiz halde aşağıdaki noktaları açıkça belirtmek isteriz:

Batıdaki kitle iletişim araçlarının, İslam dünyasında devam eden neo emperyalizmin ayrılmaz bir parçası olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Siyasi İslam’a ilişkin gerçekleri maniple eden değer yargıları, kesinlikle bu paradigma dışında tutulamaz. İşte bu paradigmadan hareketle Batı, Müslümanların işlerini barışçıl yöntemlerle güden Hizb-ut Tahrir’i “radikal” parti olarak yaftalamaya çalışıyor. Onların deyişiyle, “kendi örgütlerine yardım ve destek toplamak amacıyla” “savunmasız” Müslümanları istismar etmek için uğraşıyor. Hizb-ut Tahrir ve faaliyetlerinin yükselişte olduğunu umutsuzca izleyen Batılı muhabirler, parti ile Müslümanlar arasında varolan sıkı bağı ve ilişkileri anlamakta zorlanıyorlar. Faşist hükümetin, partiyi hukuken yasaklama girişimine rağmen parti toplumdaki faaliyetlerine son sürat devam ediyor. Dolayısıyla Muhabir Andersen’ın “eksik araştırması”, Hizb-ut Tahrir’in Bangladeş toplumundaki yansımalarını tespit etmekte başarısız kalıyor. Yazıda da geçtiği gibi parti, sadece “zayıf” kesimlerden değil, toplumun her katmanından üyelere sahip. Bizler, düşman Batının kukla yöneticileri nazarında tüm Bangladeşli Müslümanlar gibi zayıf ve savunmasızız.

Ayrıca şu noktayı da vurgulamak isteriz ki, bu yanıltıcı haber, bölgesel ve uluslararası oyuncuların Makyavelist politikalarına gelecek lanet ve kınamayı Hizb-ut Tahrir’e yönlendirmeyi amaçlıyor. Raşidi Hilafet olmadan Rohingyalı Müslümanların acılarının sona ermeyeceği gerçeği yanlış değil. Birleşmiş Milletler, İİT ve diğer tüm zalim kurumların büsbütün faydasız olduğu apaçık ortadadır. Müslümanların şuan ki yöneticileri, sadece retorik ve timsah gözyaşları ile ümmetin duyguları ile oynayan münafıktırlar. Muhabir Anderson, Müslümanların yöneticilerinin Rohingyalılara yaptığı ihanete, bölgesel güç Çin ve Hindistan’ın Myanmar hükümetine verdiği açık desteğe, uluslararası aktör ABD ve İngiltere’nin devam etmekte olan Rohingya katliamına zımnen onayına değinmek yerine Rohingyalı Müslümanlara karşı kurulan komplo ve entrikaları deşifre eden Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini kınamayı yeğlemiştir.

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, bütün samimiyetimizle açıkça belirtmek isteriz ki, izlediğimiz yeni stratejinin şaibeli hiçbir yanı yok. Ya da Bangladeş Müslümanlarının vicdanlarına aykırı tek bir fikir dahi sunmuş değiliz. Şeri hükümlere dayalı amacımız ve yöntemimiz, bellidir ve herkesçe kabul görmektedir. Siyasi kazanım adına Müslümanların acılarını istismar etmeyiz. Aksine ümmetin yanında yer alır ve doğru çözüm sunarız. Bu bizim asli görevimizdir. Siyasi parti olarak Hizb-ut Tahrir, her zaman Müslümanların işlerini ve değerlerini korumak için çalışacak ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmaya kesintisiz devam edecektir.